Paylaş
GALATASARAY Teknik Direktörü Fatih Terim, bir giydiğini bir daha giymiyor!
Çok şık.
Zaten yakın arkadaşları futbolcuyken de şık olduğunu söylüyorlar... Giysilerine azami özen gösteriyor.
Her idmanda farklı giyiniyor. Günde iki idman olsa da bu kural değişmiyor. İdmanlara Adidas marka giysilerle çıkıyor. Şapkası ise Marsall markasını taşıyor.
Adidas'ın İstanbul'daki Genel Müdürü Mehmet Çakıroğlu, bir sonraki yıl için hazırladıkları giysileri öncelikle Terim'e götürüyor. Terim beğenir giyerse o stil üretime geçiliyor.
Terim spor giysilerinin dışında İtalyan markaları tercih ediyor. Kıyafetleri İtalya'dan geliyor.
Fatih Terim'in Türk futbolunda yaptığı devrimi, muhteşem bir Galatasaray yaratmasını anlatmak haddim değil. Çünkü ben de herkes kadar anlıyorum futboldan...
Fatih Terim yabancı dil konusunda da çok yetenekli. İngilizce öğrendi, çat pat İtalyancası varmış. Öğrendiğime göre son zamanlarda harıl harıl yabancı dil çalışıyormuş. Her gün iki saat İspanyolca ve İtalyanca ders alıyormuş. Bu bilgiyi aktaranlar Fatih Hoca'nın İspanya veya İtalya'da teknik direktörlük yapacağını da fısıldıyorlar. Her ne kadar eşi Fulya Hanım Avusturya'yı (kızlarının eğitimi için) istiyor olsa da Terim'in tercihi Avusturya değilmiş.
Bülent Ünder, Terim'in yardımcısı. Fatih Terim, Bülent Bey'i ‘‘Vay Lippi, Lippi'm benim’’ diye severmiş. Lippi İtalyan antrenör. Yoksa Terim İtalya'ya mı gidecek?
Geçenlerde Terim'in büyük kızı Merve taksiye binmiş. Taksi şoförü bizim Fenerliymiş. Merve'ye, ‘‘Bırak da baban bize gelsin’’ demiş. Terim GS ile bütünleşmiş bir kişi. Tamam, profesyonel, Fener'e de gelebilir, bizim takımı ihya edeceğine inanıyorum, ama gelmesini istemem. Fatih Hoca yabancı takımlara gitsin de ülkemizin tanıtımına katkı yapmaya devam etsin. Hep biz mi teknik diröktör ithal edeceğiz, biraz da ihraç edelim değil mi ama...
Dün Çetin Altan'ı okuyordum. ‘‘Galatasaray ve enternasyonel kimliğe doğru’’ başlıklı yazısını. Oğlu Mehmet Altan'ın değindiği ‘‘Türkiye'nin ufaktan ufaktan enternasyonel boyutlarda bir kimliğe çıkmaya başladığı’’ndan yola çıkıyor ve her zaman olduğu gibi yine çarpıcı bir tahlil yapıyordu. ‘‘Enternasyonel kimlik, tüm insanlığın hiçbir zaman vazgeçemeyeceği değerler yaratmış bulunmakla olur’’ diyordu.
Enternasyonel kimliğin ancak ortak bir hümanizmanın sentezinden çıkabileceğini vurguluyordu. Türk kamuoyunun bu kimlik özeninden inatla uzak tutulduğunu çünkü siyasetçilerin yerel olduğunu anlatıyordu. ‘‘Siyasetçilerin önemli olma gücünü enternasyonel planda değerli olmanın gücüyle paylaşmak istemedikleri’’nin altını çiziyordu.
Çetin Altan'ın bu yazısını da mutlaka okumalısınız.
Türkiye'nin uluslararası kimlik potansiyeli mevcut. Fatih Terim'li Galatasaray da bunu kuvvetlendiriyor... Ne mutlu bizlere ki enternasyonel kimlik için umudumuz artıyor...
Bu formaya bu marka iyi gider
Ben yeni logoyu beğendiğimi söyleyemem. Hem grafik, hem renk seçimi olarak çarpıcı bulmadım. Türkiye'yi, sinerjisini, büyüsünü yansıttığını düşünmüyorum. Hele lale motifi tarihimizi, geçmişimizi ne kadar betimliyor orası da tartışılır...
Ama Turizm Bakanlığı'nın 20 kişilik Seçici Kurul'unun tüm üyeleri, Dream Desing Factory (DDF) firmasının hazırladığı Türkiye logosuna birincilik vermişse bir bildikleri vardır. Yeri gelmişken hatırlatayım, turizmde tanıtım için seçilen slogan ise ‘‘Farklılıkları kucaklayın’’dı... Ne kadar net, ne kadar kavrayıcı, ne kadar farklı veya sıcak, kendinizi yabancı gibi düşünün, yorum sizin!
Şimdi güzel, doğru adıma gelelim...
Turizm Bakanlığı'nın tanıtım için hazırlattığı ‘‘Turkey’’ logosu sadece turizmde değil tekstilden gıdaya kadar ihraç ettiğimiz TSE damgalı tüm ürünlerimizde kullanılacakmış.
Ürünün değerini belirleyen markanın değeri kuşkusuz. Bu açıdan Turizm Bakanlığı'nın, Bakan Erkan Mumcu'nun, ‘Türkiye Markası’ yaratmayı hedeflemesi çok güzel. İmajımızın olumlu değişim potansiyeline müthiş katkı sağlayacağına inanıyorum. Sadece ihraç ürünlerimizde değil, Türkiye logosu şirketlerin yabancı şirketlerle yazışmalarında, kargolarda, mektuplarda da kullanılmalı bence. Bakan Erkan Mumcu 22 Mart'ta İstanbul'da reklam kuruluşları ve çeşitli sektörlerin temsilcileriyle bu logo ve marka konusunu içeren bir toplantı yapacakmış. Vakit kaybetmeden bu güzel adımı hayata geçirsinler. Mart ayının sonuna geliyoruz tanıtım atağında daha fazla gecikmeyelim.
İyi Fenerbahçeli Bakan Erkan Mumcu'ya, yürekten desteklediğim bir öneriyi tekrarlamak istiyorum. Bizim Fatih Altaylı, yine benden önce davranıp yazmıştı... Türkiye logosunun Galatasaray'ın göğsünde forma reklamı olması...Tanıtım Fonu'ndan GS'ye para verilmesi.
Bildiğim kadarıyla Fon'dan Galatasaray'a 2-3 milyon dolar kadar para daha önce verilmiş. GS'nin Türkiye'nin tanıtımına yaptığı katkı parayla ölçülecek gibi değil tabii. Milyarlarca dolar akıtılsa böylesi bir tanıtım olamazdı. Zaten Türkiye'nin turizm açısından tanıtıma harcadığı paraların ne kadar boşa gittiği malumunuz. Bazı şirketleri ihya etmekten öte geçilemedi.
Diyorum ki Tanıtım Fonu'ndan Galatasaray'a daha fazla para verilmeli. Sadece bu uygulama spor kulüpleri için değil modacılarımız, yazarlarımız, ülkemizi dışarıda tanıtan kişi ve kuruluşlar için olmalı. Geleneksel hale gelmeli, ödül sistemine Cimbom'la başlanmalı...
Ömer Sabancı'nın zor kararı
BUGÜN sütunumuz futbolla doldu. Galatasaray'ın şerefine...
(Fenerbahçemin durumu içimi yakıyor o başka!)
Amma velakin GS bize en güzel bayram hediyesini verdiği, Türkiye'yi uluslararası kimliğe taşıdığı için içe dönük hezeyanların anlamı kalmıyor...
Ömer Sabancı ile bu söylediklerinin ne ilgisi var diyeceksiniz. Hem futbol bazında hem de enternasyonel kimlik bakımından ilgisi çok.
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Kimya Grubu Başkanı Ömer Sabancı uluslararası bir kimlik. Yanı sıra koyu Beşiktaşlı.
Geçen yazılarımdan birinde 26 Mart'ta yapılacak Beşiktaş Kongresi öncesi kulislerden söz etmiştim. Ömer Sabancı, Beşiktaş yönetiminde olmayı arzuluyor. Bu dönem başkan adayı olarak değil yönetim kuruluna girip çalışmak, ileride başkan olmak istiyor. Karakartal'ın başkanlığına çok kişi aday oldu hatırlayacaksınız. Ama yarışın işadamları Hasan Arat ile Serdar Bilgili arasında geçeceği görülüyor.
İşte Ömer Sabancı'nın zor kararı da burada. Hem Arat, hem Bilgili yakın arkadaşı. Her ikisi de Süleyman Seba'nın yıllar süren yönetiminde kulübe yönetim kurullarında hizmet vermiş gençler.
Arat da Bilgili de Ömer Sabancı'yı listelerine almak için çabalıyor.
Ömer Sabancı ise iki arkadaşını da kırmak istemiyor. Birleşik liste olsun diyor. Ama ne Bilgili, ne de Arat yarıştan çekilmez. Anlayacağınız Sabancı zor bir kararın arefesinde...
Hafta başı bazı adayların (6 aday var) birleşmeleri olabilir. Beşiktaşlılar Cemiyeti Başkanı Mehmet Kazancı da Kulüp Başkanlığı'na aday olmuştu en son. Kazancı'nın Hasan Arat lehine adaylıktan çekileceği konuşuluyor. Rahmi Koç'un da üyesi olduğu Cemiyet'in seçimde etkinliği fazla.
Cemiyet, Hasan Arat'ı desteklerse, Ömer Sabancı'nın kararı Arat'ın listesine girmek yönünde mi olacak bakalım...
Paylaş