Paylaş
Bazı büyük müteahhitlik firmalarının yaptığı konutlar da depremde çöktü. Yüzlerce kişi can verdi!
Neden bu kadar can verdik? Sorumlular kimler? Cezalandırılacaklar mı? Projelerin yanlışlığından, mühendislerden, mimarlardan, müteahhitlerden, belediyelere, sisteme, hatta zihniyete kadar giden sorumluluk ve suç zinciri...
Ölenleri geri getirmek mümkün değil. Hiç olmazsa bundan sonra standardıyla, sorumluluğuyla, cezasıyla, bilimin öncülüğünde düzgün bir sistemi kurmak için çaba göstermemiz gerekiyor.
Ünlü müteahhitlere dönersek. Yalova'da, Ceylan, Yüksel, Aydın İnşaat gibi büyük firmalarının yaptıkları konutların yıkılması konusuna. Tabii yapılan araştırmalar sonucunda gerçekler bir bir ortaya çıkacak. Depremin şiddeti yüksekti, orada bir fay hattı olduğu da ileri sürülüyor. Ama ayakta kalan binalar da var. Yıkılan konutların projeleri mi hatalıydı, kullanılan malzemeler mi kötüydü, deprem bölgesi olmasına rağmen o standartlara uygun mu yapılmamıştı. Denetim konusuna hiç girmiyorum, zaten yoktu. Dediğim gibi gerçekleri önümüzdeki günlerde bilirkişi incelemesinden sonra umarım öğreneceğiz.
Depremzedelerden telefonlar geldi. (Geçen salı günü) Ceylankent'teki bazı bloklarda deniz kumu kullanıldığının tesbit edildiği iddia ediliyor. Ayrıca enkazın yangından mal kaçırır gibi denize döküldüğü de.
Ceylan Holding İcra Kurulu Başkanı Mahmut Ceylan'a aynı gün sordum:
Enkazı hemen denize döktürmüşsünüz. Mağdurlar nasıl tesbit yaptıracak? Sizin blokların bazılarında da deniz kumu kullanılmış.
Ceylan: Enkaz orada. Biz böyle bir şey yapmadık. Bir tek enkazın denize atıldığını ispatlasınlar kendimi Kızılay Meydanı'nda asarım. Enkazda bir oynama varsa kurtarma, ceset çıkarma çalışmalarından olmuştur. Ceylankent'te de binalarımız projelere uygun, kaliteli malzemelerle yapılmıştır.
Tesbit yaptırabilenler firmanız aleyhine dava açacaklarını söylüyorlar...
Ceylan: En tabii hakları. Şeriatın kestiği parmak acımaz. Bilimsel, teknik araştırmalardan sonra herşey ortaya çıkacak. Bizim Ceylankent'te hasar gören binalarımız tam fay hattındaymış. Gölcük'te, çöken Donanma Komutanlığı'nın yanında, fayın geçmediği yerde 300 lojman yapmışım (Deniz Kuvvetleri'ne) hiç bir şey olmamış. İzmit Yahyakaptan'da 1560 tane konut yapmışım (Toplu Konut İdaresi'ne) bir şey olmamış. Ceylankent'te aynı teknik ekibin yaptığı konutlarda, bir kısmı çöküyor, bir kısmı çökmüyor. Niye? Depremin şiddeti, fay hattı... Depremin hiç suçu yokmuş gibi algılanıyor.
Ama depreme, fay hattına göre yapılması gerekmiyor mu binaların?
Ceylan: Türkiye'de kimse kimseyi suçlamasın. Çok suçlular var! Siyasetçisi, belediyesi, müteahhidi, basını. Bu sistem sorunu, zihniyet sorunu... Bunları, hataları ortaya koyalım ve elbirliğiyle düzeltmeye çalışalım. Sistem eksik, yasalar eksik. Bir sigorta olayı yok, denetim yok...
Bankalar ne yapıyor?
BAZI şikayetler alıyoruz. Deprem yaralarını sarmak için çeşitli bankalarda yardım hesapları açıldı biliyorsunuz. Bu hesaplarda biriken paralar belli periyodlarla Ziraat Bankası'ndaki ana hesaba aktarılıyor.
Şikáyet edenler diyorlar ki bazı bankalardaki depremzedelere yardım hesaplarında biriken paralara repo yapılıyor, bu artı değer o bankada kalıyor. Böyle olmadığını sanıyorum. Bankaların böylesi bir felaketten istifade etmeye çalışacağına inanmak istemiyorum. Zaten müşteri (Burada yardımı yapan kişi oluyor) istemeden banka repo işlemi yapamaz.
Hazır söz bankalardan açılmışken iki nokta kafama takılmıştı. Biri, Allah rahmet eylesin depremde hayatını kaybeden, yakınları da ölen insanların bankalardaki tasarrufları ne olacak? Diğeri de onca büyük özel bankalarımız var. Acaba depremzedeler için çok uzun vadeli tüketici kredileri açacaklar mı? Protesto olan senetler için kolaylık yapacaklar mı? Borç erteleyecekler mi? Depremzedelere hadi devlet ev verdi de bu ev hangi parayla döşenecek. Kredi verecekler mi?
Bankacılardan öğrendiğime göre, deprem bölgesinin, bankalardaki toplam mevduat ve kredilerdeki payı yüzde 3 civarındaymış. Kocaeli, Sakarya'daki şirketlerin büyük çoğunluğunun merkezi İstanbul biliyorsunuz.
Bankalar Birliği, depremin ikinci günü bankalara bir yazı göndermiş. Bankalar Yasası'na göre mücbir sebeplere ilişkin maddeler hatırlatılmış. Tabii ancak tavsiye niteliğinde bir yazı bu. Özetle denilmiş ki depremzedelere mümkün olan tüm kolaylıklar, iyiniyet gösterilsin. İşlemlerde gösterilecek kolaylıklar, öncelikler bir yana bu tavsiye ki tüm üyelerce (80 üyesi var Birliğin) desteklenmiş- kredi borcu ertelemekten, yeni krediler açmaya kadar değişik alternatifler olabilir. Depremzedelerin kamu bankalarına olan kredi borçlarının ertelenmesi kararını aldı hükümet ama özel bankalar için böyle bir yetkisi yok biliyorsunuz. Bakalım özel bankalarımız ne tür kolaylıklar sağlayacak.
Diğer noktaya gelince. Depremde yaşamını yitirmiş kişilerin bankalardaki paralarına ne olacağı konusu yani. Yasalara göre miras hukuku devreye giriyor. Birinci derecede yakından başlamak üzere. Mirasçılar avukat aracılığıyla tüm bankalara yazı yazarak hangi bankada hesabı olup olmadığını belirleyebiliyorlar, hak talep edebiliyorlar. Mirasçılar da vefat etti veya mirasçı yok diyelim. Yasalara göre eğer bir hesapta 10 yıl boyunca işlem olmamışsa, yani hesap sahibinden ses çıkmamışsa o zaman mirasçı devlet oluyor. Bu paralar Merkez Bankası'na aktarılıyor. Resmi Gazete'de ilan ediliyor.
Sivil savunma veya arama kurtarma tugayı
DEPREM bir kez daha ortaya koydu ki sivil savunmada da sınıfta kaldık. 150 personelli olan bir sivil savunma teşkilatı. İhtiyaca cevap veremiyor. Deprem gibi bir felakette nasıl arama kurtarma yapacağı, bu konuda bilimsel-ciddi eğitim verildiği de tartışılır.
Az sayıda gönüllü gençlerin oluşturduğu AKUT (Arama Kurtarma Derneği) öne çıktı. Gayet teknik çalışarak bu depremde çok sayıda kişiyi kurtardı. Devletin sivil savunma teşkilatını güçlendirmek, yerel yönetimlerde sivil savunma timleri oluşturmak veya daha yeni organizasyonlara gitmek açısından çok sayıda öneri geliyor okurlarımızdan. SPK Üyesi Erdal Batmaz'ın önerisi yerinde, oldukça da rantabl.
Ordu içinde bir sivil savunma ekibi kurulabileceğini söylüyor Erdal Batmaz.
Adı mesela Arama Kurtarma Tugayı veya Sivil Savunma Tugayı olabilir.
Bu tugaya alınacak askerler, sicil savunma, arama kurtarma işi için yetiştirilirler. Ordu kısa sürede organize olabilen, mobil olabilen bir kurum. Olanakları çok geniş öyle değil mi? Afetlerde hemen bu yetişmiş elemanlar olay yerine gönderilir. Zaten afetlerde ilk müdaheleler hep askerler tarafından olmuyor mu? Askerlikleri bittiğinde de yerel yönetimlerde bu kişilerden sivil savunma timleri veya arama kurtarma timleri oluşturulur.
Silahlı Kuvvetler'de arama kurtarma timleri hep askeri amaçlı oluşturuluyor. Bu konsept sivil savunma için de geliştirilebilir.
Arama Kurtarma Tugayı, tıpkı jandarmada olduğu gibi İçişleri Bakanlığı'na bağlanabilir.
Orduda yeni bir sınıf. Sivil savunma için, arama kurtarma için yetiştirilmiş binlerce kişi.
Tugay işi dikkate alınmalı...
Paylaş