Paylaş
ÜÇ gün önce ofisimde gördüğüm genç bir hastam da aynı şeyi sordu: “Birkaç ay önce doğum yaptım. Bir ay önce başlayan ve şiddeti gittikçe artan yorgunluk son günlerde canımdan bezdirdi. Bazı günler değil adım atacak, kolunu bile kıpırdatacak gücü bile bulamıyorum. Neden bu kadar yorgunum?”
Bütün bunlar hiç de şaşırtıcı değil! Yorgunluk her ülkede güncel bir sorun haline geldi, hatta modern zaman hastalıklarından biri oldu. Sorunun bu kadar yaygınlaşmasının nedeni bedensel hastalıklardan çok ruhsal problemler. Özellikle de depresyon ve benzeri kaygı halleri hepimizi yoruyor.
Depresyon nedenlerden biri
Depresyon (1) istatistiklere bakılırsa özellikle Türkiye’de de yaygın bir sağlık sorunu oldu. İlaç satış rakamları da bunu doğruluyor. Son yıllarda “çok satan ilaçlar” listesinin ilk sıralarında hep “depresyon hapları” var.
Özellikle bazı depresyonlarda (bilhassa maskeli depresyonda) yorgunluk uzunca bir süre ilk ve tek yakınma olabiliyor. Unutkanlık, uyku bozuklukları, sinirlilik, alınganlık, ağlama eylemleri gibi problemler de varsa ve yorgunluk daha sabah yataktan kalkmadan başlıyorsa problemin depresyonla ilişkili olup olmadığını araştırmak şart!
Yorgunluğa yol açan ruhsal problemlerin ille depresyon kadar derin olması da gerekmiyor. Uzamış kaygı halleri, giderilemeyen endişeler, çözümlenemeyen ruhsal çatışmalar, kronikleşmiş stres sorunları da yorgunluk, hatta “tükenme durumu” ile sonuçlanabiliyor. Uyku bozuklukları (2) da önemli bir yorgunluk hazırlayıcısı. Eğer iyi uyumamışsanız, uykunuz sık sık bölünmüş ya da uyku süreniz kısalmışsa ertesi gününüzün yorgun geçmesi normaldir. Kronik bir uykusuzsanız bu, sizin “kronik bir yorgun” olacağınız anlamına geliyor.
Hipotiroidi, anemi, hepatit
Sık görülen yorgunluk nedenlerinden biri de tiroid tembelliği (3) olmalı. Tiroid tembelliği (hipotiroidi) ile ilişkili yorgunluklarda yorgunluk bazen çok sinsidir, uzun süre farkına varılmaz. Öyle ki kabızlık, cilt kuruluğu, saç dökülmesi, unutkanlık, üşüme gibi diğer işaretler ortaya çıkana kadar ciddiye bile alınmaz.
Bizde özellikle kadınlar arasında sık görülen yorgunluk nedeni ise kansızlık (4) özellikle demir noksanlığına bağlı kansızlıktır. Genç kızlar ve üst üste doğum yapan genç annelerde demir eksikliği, orta ve ileri yaşlılarda B12 vitamini noksanlığı ile ilgili kansızlık yorgunluğa yol açıyor.
Birden ortaya çıkan ve hızla ilerleyen yorgunluk durumlarında akla önce karaciğer yetmezliği (5), özellikle de hepatitler gelmeli. Böbrek yetmezliği, kalp yetmezliği, böbreküstü bezi yetmezliği, hipofiz bezi yetmezliği gibi önemli organlardaki yetmezliklerde de yorgunluk ortaya çıkabiliyor ama bana göre fiziksel yorgunlukların bir sıralaması yapılacak olursa hepatit ve benzeri nedenlere bağlı karaciğer problemlerine daha ön sıralarda yer vermek lazım.
Ve işte diğer sebepler
Bu “ilk beş”ten başka yorgunluk nedenleri de var. Mesela sık görülen yorgunluk nedenlerinden biri enfeksiyonlardır. Özellikle farkına varılmayan kronik enfeksiyonların yorgunluktan sorumlu olabileceği aklınızda olsun. Yorgunluğunuza ateş, terleme, kas ağrıları eşlik ediyorsa bu olasılığın daha yüksek olabileceğini unutmayın. Fiziksel yorgunluk nedenlerinin arasına romatizmal hastalıkları ve bağ dokusu hastalıklarına da yer vermek lazım. Özellikle bağışıklık sistemi bozukluğu sonucu ortaya çıkan romatizmal sorunlarda yorgunluk ilk ortaya çıkan şikâyetlerden biri olarak dikkati çekiyor. Yorgunluk sorununun zaman zaman hepimizin kapısını çalabileceğini unutmayın. Birkaç gün sürebilen sıradan yorgunlukları hepimiz yaşayabiliriz. Ama yorgunluğunuz ilerleyici ise, giderek şiddetleniyorsa, on beş günden uzun sürerse, beraberinde başka fiziksel ya da ruhsal problemler de varsa gecikmeden tıbbi yardım almanızı tavsiye ederim.
Omega-6’nın fazlası zarar
BİTKİSEL yağların çoğu kabak, ayçiçeği çekirdeği ve benzeri yağlı tohumların neredeyse tamamı omega-6 zenginidir. Omega-6 makul miktarlarda alındığında sağlık için –tıpkı omega-3 yağlarında olduğu gibi- elzem yağ asitleridir. Ne var ki son yıllarda çok fazla omega-6 kazandığımız vücudumuzu adeta bir omega-6 çöplüğüne çevirdiğimiz bu durumun da özellikle kalp hastalıkları başta gelmek üzere bazı sağlık sorunlarını tetiklediğini düşünenler var. Ben de bu kanaatteyim. Bununla birlikte, Amerikan Kalp Cemiyeti ise günlük toplam kalori ihtiyacımızın %5-10’unu omega-6 yağlarından sağlamamız gerektiğini omega-3 fazlasının kalp için zararlı olduğunun henüz kanıtlanmadığını söylüyor.
Ceviz de fındık da kalbe iyi
SADECE ceviz değil, aynı grupta yer alan fındık ve badem de kalbe yararlı yiyecekler arasında. Bu besinler damar sağlığını iyileştiren omega-3 yağları ve doymamış yağlardan, E vitamininden, kolesterolü azaltan bitkisel sterollerden ve posadan zengindir. Damar duvarını koruyan arginin her üçünde de bulunuyor. Burada dikkat edeceğiniz nokta her üçünün de çok fazla kalori ihtiva etmesi. Bu nedenle avuç avuç yerine günde sadece küçük bir avuç (40 gram civarında) yiyin, yeterli! İster tazesini, ister kurusunu, ister suya atılmış olanını yiyin, fındığı ve cevizi evinizden eksik etmeyin.
Nar suyu kolesterolü azaltıyor
ELİMİZDE uzun süreli ve büyük toplum grupları üzerinde denenmiş güvenilir bir çalışma henüz yok ama şimdiye kadar yapılan çok sayıda “ön çalışma” nar suyunun düzenli olarak tüketildiğinde –günde 25-50 ml yetiyor- kolesterol dengesini düzelttiğini, özellikle LDL kolesterolü azalttığını gösterdi. Bilindiği gibi nar suyu antioksidan polifenollerden son derece zengin, besin değeri yüksek ve güvenli bir içecektir. Taze sıkılmış nar suyunun ayrıca kan basıncını düşürebileceği, cinsel gücü destekleyebileceği, hatta cildi yaşlanmaktan koruyabileceği yönünde düşünceler var. Bununla birlikte özellikle kolesterol düşürücü bir ilaç kullanıyorsanız nar suyu kürüne başlamadan önce doktorunuzla konuşmanız iyi olur. Ben her yıl Ekim-Şubat döneminde her sabah 25 ml (1/4 su bardağı) taze sıkılmış nar suyunu düzenli olarak içmeye çalışıyorum.
Paylaş