Yiğit düştüğü yerden kalkar!

Kaybetmek hayatın bir parçası. Kaybetmekten de, hastalanmaktan da, zaman zaman tökezlemekten de çok fazla korkmayın. Böyle durumlarda o eski Anadolu deyimini anımsayın: Yiğit düştüğü yerden kalkar!

Haberin Devamı

Zaman zaman her birimiz ruhsal sorunlar, gelgitler veya içsel çatışmalar yaşar, genelde de bunlarla yüzleşmek yerine (bilerek ya da bilmeyerek) onları halının altına süpürüp bir süre için rahat ederiz. Ama halının altı elbet bir gün dolar. Oraya itekleyerek başımızdan savdığımızı zannettiğimiz problemler de zamanla hayatımızın tüm alanlarına nüfuz etmeye başlar.
Oysa iş, yumurta kapıya dayanmadan önce kararlılıkla çözüme yönelik doğru adımların atılmasıdır.
Yoksa sorunlardan köşe bucak kaçarak ya da onlara by-pass çözümler arayarak çare bulamayız.
Ruhsal sorunlara, onlarla karşılaştığınız yerden uzaklarda çözüm aramak, ‘burada mutsuz oldum, bari başka bir diyara gidip rahatlayayım’ yaklaşımı yeni değildir.
Avrupalı ve Amerikalı zenginler, film yıldızları, şarkıcılar, ünlüler ruhsal dertlerine deva umuduyla yıllardır deniyorlar bunu.
Hayalini kurdukları Shangri-La’yı bulmak için Hindistan’a, Himalayalar’a sefer üstüne sefer düzenliyorlar. Ne yazık ki, şimdiye kadar ciddi bir şifa bulana rastlamak pek de mümkün olamadı.
Şimdi de bizde böyle bir moda var. Evlerinde ya da işlerinde kaybettiklerini Hindistan’daki, Tayland’daki “detoks merkezlerinde” arayanlar çoğaldı.
Peki, doğru mu? Yanıtı ben değil, Dr. Karasu Hoca veriyor. Prof. Dr. Toksöz Karasu çözümü ayağını bastığı toprakta değil de yaban ellerde arayanlar için bakın ne diyor: “Böyle bir insan buradadır ama burada değildir!
Burada olmayı reddeder, burada olmak onu mutsuz eder, yolun daha ilerisinde olmak ister.
Olmak istediği noktaya vardığında ise, aynı derecede mutsuz olacaktır. Çünkü artık ‘orası’ da ‘burası’ olmuştur...”
Özeti şu: Sorunu oluştuğu yerde, oluşturan şeyde, yaratan ortamda, üreten problemde çözmeye odaklanın. Kaybetmek hayatın bir parçası. Kaybetmekten de, hastalanmaktan da, zaman zaman tökezlemekten de çok fazla korkmayın.
Böyle durumlarda o eski Anadolu deyimini anımsayın: Yiğit düştüğü yerden kalkar!

Haberin Devamı

Zona aşısı işe yarıyor

Zona enfeksiyonu bir virüsün (varicella zoster) sebep olduğu can sıkıcı bir sağlık sorunu. Ağrılı, içi sıvı dolu cilt döküntüleriyle seyreden tatsız bir hastalık durumu. Oluşturduğu ağrılar hastalık geçtikten sonra da aylarca sürebiliyor. Virüs genelde çoğumuzda zaten var. Vücuda yerleştikten sonra bağışıklık sistemi zayıflayınca “pat” diye ortaya çıkıyor. Bağışıklık sistemimiz de en çok yaşlılık döneminde zayıfladığından ileri yaşlarda zona enfeksiyonuna daha sık rastlanıyor. Ayrıca yaşlılıkta gelişen zona enfeksiyonları beklenenden çok daha ağır seyrediyor. Bu nedenle yeni geliştirilen zona aşısı daha çok yaşlılara tavsiye ediliyor. Son zamanlarda etkinliği neredeyse yüzde 90’ın üzerine çıkan bu aşıdan imkanı olan 60 yaş üzeri kişilerin faydalanması uygun olur diye düşünüyorum. 

Haberin Devamı

Düzenli güneşlenmek ömrü uzatıyor 

İsveç’te Karolinska ile Lund Üniversitesi’nin ortaklaşa yaptığı yeni bir araştırma net ve açık olarak şunu gösterdi: Düzenli güneş ışınına maruz kalmak kalp ve kanser harici diğer hastalıklara yakalanma riskini de azaltıyor.
Örneğin güneşlenen kadınlar güneşlenmeyenlerden daha uzun yaşıyor. Bütün mesele güneşlenmenin doğru stratejiler üzerine oturtulmasında.
Kısa ve sık aralıklarla yapılan güneşlenmeler uzun süreli güneşlenmelerden daha etkili.
Güneşin dik olarak geldiği öğle saatlerinde yapılan güneşlenmelerde de beden daha bol D vitamini üretiyor.

Fedakarlığın fazlası depresyona sokabilir

Ruh sağlığı uzmanları önemli bir konuda sizi uyarıyor: Fedakarlığın dozunu abartmayın! 

Haberin Devamı

Onun da bir dozu bir ölçüsü olmalı. Fedakarlık yapmak aslında iyi bir şey. Ruha başlangıçta iyi de geliyor. En azından kendinizi iyi hissetmenizi destekliyor.
Ne var ki dozu artırılmış ve uzatılmış fedakarlık bir süre sonra ruh sağlığınızı olumsuz da etkileyebiliyor.
Uzmanlar kontrolsüz ve “adanmış” fedakarlık durumunun depresyonu tetikleyebilecekleri düşüncesindeler.
Kim bilir bu belki de “yaptıklarının karşılığını yeterince görememe” gibi bir duygu da yaratıyor.

Uykusuzluk destekleri hangileri? 

Uykuya dalmakta güçlük çekenlere ya da gece boyu sık sık uykusu bölünenlere sürekli ve kontrolsüz kullanmamaları koşuluyla önerdiğimiz bazı doğal uyku destekleri var. Bunların en başında “valeryan özleri” geliyor. Yatmadan bir saat evvel alınan 200-300 mg kaliteli bir valeryan özü uykuya dalma ve uyku derinliğini artırmayı destekleyebiliyor. Benzer bir etki için “passiflora” ve “melisa” özlerinden de faydalanmanız mümkün. Bu üçlünün farklı dozlarda hazırlanmış karışımlarından da istifade edebilirsiniz. “Melatonin” de sık kullanılan (ve reçetesiz satılan) doğal uyku desteklerinden biri. Ancak bunda da “kalite” sorununa dikkat etmek ve dozu aşmamak lazım.Benim önerim, dozu günde en fazla 3 mg melatonin ile sınırlamak lazım. Bunlar yeterli olmuyorsa bir uyku uzmanı ile görüşmek lazım. 

Haberin Devamı

Kuru üzüm kan yapar mı?  

Üzüm sağlıklı bir besin. Tazesini de kurusunu da keyifle yiyebiliriz.
Ne var ki kalorisi yüksek bir besin olduğu da kesin. 50 adet (yani 25-30 gram) kuru üzümde en az 80-100 kalori enerji var.
Diğer taraftan kuru veya yaş üzümün demirden zengin olduğu da doğru bir bilgi değil. 50 adet kuru üzüm günlük demir ihtiyacının en fazla yüzde 3’ünü karşılayabiliyor ki bu oldukça düşük bir rakam. Benzer nedenle pekmez de çoğumuzun zannettiği gibi demir zengini bir besin değil.
Ama siz kuru üzümden yine de vazgeçmeyin. Sadece yediğiniz miktara dikkat edin. Üzümde kalsiyum ve kemik sağlığına faydalı boron minerali de var.
Posa bakımından zengin olması, üzüm çekirdeğinin içerdiği faydalı yağlar, zengin magnezyum ve potasyum yapılanması da kuru üzüme değer katan özellikler.

Haberin Devamı

Hafta sonuna dikkat edin

Yeme içme konusunda en çok hata yapılan günler cumartesi ve pazar günleri, yani hafta sonudur.
Hafta içinin yoğun kargaşası, gerilimi, stresi, koşuşturması hafta sonunda yerini gereğinden fazla bir gevşekliğe ve kontrol noksanlığına bırakır.
Bu da pazartesi sabahı artan kilolar, yorgunluk, hatta ağrılarla bize geri döner.
Peki, ne yapmalı? İşte yapılacak işler listesinin ilk 10’u...
1- Alkol kullanımı daha bir dikkatle izlenmeli.
2- Şekerli içecekler ve tatlılara ölçü getirilmeli.
3- Dışarıda yemek yerken daha da dikkatli olunmalı.
4- Davetlerde tüketilen yiyeceklere de, içeceklere de dikkat edilmeli.
5- Ev sofraları ölçüsüz ziyafetlere dönüştürülmemeli.
6- Dışarıda yerken meze seçimleri de ana yemek seçimleri de daha bir dikkatle yapılmalı.
7- Her yemek mutlaka tatlı ile sonlandırılmamalı.
8- Hafta sonu yemekleri de hafif çorbalarla başlamalı.
9- Salatalardan hafta sonu da asla vazgeçilmemeli ama salata çanakları ziyafet sofralarına dönüştürülmemeli.
10- Yavaş ve sakin yemek yeme kuralı hafta sonunda da bozulmamalı.

Nefes alın

Solunum otomatik bir fonksiyondur.
Ancak iradenizle bu fonksiyona müdahale edebilirsiniz. Sisteme, kalbe ya da damara etki etmenin en kolay yolu solunum sisteminizi kontrol altına almaktır.
Tüm gevşeme egzersizleri derin ve rahat, yani doğru nefes alıp vermeye dayanır. Genelde hepimiz göğüsten nefes alıp veriyoruz. Bunu nasıl anlarız? Çok basit.
Önce bir elimizi göğsümüze, diğer elimizi göbeğimizin biraz altına koyalım. Nefes verirken akciğerlerimizin boşalması, sonra nefes aldığımızda göbeğimizin şişmesi lazım.
Yani bize öğrettikleri gibi karın içeri göğüs dışarı değil, tam tersine göğüs içeri karın dışarı.
Nefesi alırken doğru yaptığımızı, göbeğin biraz altına yerleştirdiğimiz elimizin yukarıya kalktığını hissetmemizden anlayacağız.
Nefes verirken de tam tersi olacak.

 

Yazarın Tüm Yazıları