Paylaş
Mehmet Öz’ün de TV şovunda bu destekten bahsetmesi, ürünün satışlarını artırdı. Peki kahve, gerçekten de iddia edildiği gibi zayıflatır mı?
Fazla kilolardan kurtulmak için “diyet+egzersiz” ikilisi gibi bir “altın standart”tan faydalananlar bile “İlave bir hap yutsam da şu işi azıcık hızlandırsam, fazla kilolarımdan daha çabuk kurtulsam” diye düşünür. Haksız da sayılmazlar. Doğal ve zararsız bir hap yutarak daha hızlı kilo vermeyi kim istemez? Ama bunu yaparken çok ama çok dikkatli olmanızı öneririm. Nedenine gelince...
Bu hapların çoğu hiçbir işe yaramaz. Ayrıca bu hapları kullanmak isteyenleri suiistimal etmeyi bekleyen üçkâğıtçılar vardır. Ne yazık ki çoğu “merdiven altı” kaçak üretim yapıyor veya yurtdışında ürettikleri dandik hapların içine utanmadan, korkmadan ve de çaktırmadan tehlikeli “zararlı maddeler” ekleyebiliyorlar.
Benim tavsiyem şu: Sadece hapla, destekle zayıflanmaz. Bunu unutun!
Beslenme şeklinizi ve aktivitenizi değiştirin. İlle de “Bu ürünlerden ben de faydalanacağım” dediğinizde de aman dikkatli olun ve lütfen doktorunuz, diyetisyeniniz ve eczacınızla konuşun.
Kulaktan dolma bilgilere, internetteki mucize önerilere kulak asmayın. O ürünün faydasından önce “güvenli” olup olmadığı konusunda bilgi alın. Üretici firma hakkında bilgi isteyin. Üründeki maddelerin zararsız olduğundan da emin olun.
Özellikle internette pazarlanan ürünlere itibar etmeyin. Sadece ve sadece eczanelerde satılan, eczacınızın da tavsiye edebileceği ürünlerden faydalanmaya çalışın.
Bu konuda bizim nasıl bir strateji izlediğimizi ve son zamanlardaki gelişmeleri öğrenmek istiyorsanız lütfen sayfadaki diğer kutuları da dikkatle okuyun.
BİZE GÖRE
Yaşasın Hayat diyetisyenleri ne yapıyor?
Yaşasın Hayat Beslenme Enstitüsü diyetisyenleri, hafif insülin fazlalığı olan, hipoglisemi ataklarından, açlık-tatlı krizlerinden yakınanlarda zaman zaman 200-400 mikrogram civarında kromium pikolinat kullanabiliyor. Krom desteğinden bazı hastalar memnun kalabiliyor. Seyrek olarak 1300-2600 mg dozlarında CLA’dan da faydalanabiliyorlar. İki desteğin etkisinin de sınırlı kaldığını söyleyebilirim ama memnun olanları da var. Prensip olarak “sebebe yönelik bir tıbbi tedavi” ve “sebebe yönelik bir diyet planı” uyguluyor, herkesi mutlaka ama mutlaka daha aktif bir hayata yönlendiriyor, prensip olarak “Günde en az 5 bin adım atmadan kilo kontrolü olmaz!” diyoruz. Diyetisyen
Nilüfer BAYRAM
BİR BİLGİ
Chitosan yeniden gündemde
Özellikle Avrupa’da eski bir besin desteğinin de yıldızı yeniden parlıyor: Chitosan.
Chitosan, bağırsakta yağ bağlayan doğal bir öz. Önceleri reçete ile şimdilerde reçetesiz satılan ORLISTAT isimli kimyasalın etkisine benzer bir mekanizmayla yemeklerdeki yağı bir oranda bağlayan, dolayısıyla emilmesini önleyen, yani “yağ kalorilerinden tasarruf etmeye yardımcı olan” bu desteğin etkinliğinin sınırlı olduğuna inananlardan biriyim.
Yeni ve güvenilir bazı çalışmalar herhangi bir toksik etkisi olmayan chitosan desteğinin doğru doz ve usulde kullanıldığında “diyet+aktivite” ikilisine destek olabileceğini düşündürüyor.
Bir gram yağın 9 kalori civarında enerji yüklediği dikkate alınırsa özellikle yağlı besinleri sevenlerin ve yağdan zengin protein diyetlerini uygulayanların bu desteği ve benzer yağ bağlayıcı doğal destekleri deneyebilecekleri belirtiliyor.
Dyt. Deniz YEMİŞÇİ
BANA GÖRE
Probiyotik, konjak, glukomannan
Yıldızı parlayan bir başka kilo desteği ise probiyotik bakteriler! Probiyotik bakterilerin öncelikle iç dengeyi olumlu yönde etkileyerek faydalı olabilecekleri düşünülüyor.
Son yıllarda özellikle “bel incelten diyetler”de sık kullandığımız yoğurt mucizesinin de gücünü aslında içindeki probiyotik bakterilerden aldığı iler sürülüyor.
“Probiyotik bakteriler-kilo sorunu ilişkisi”ni ben de araştırılmaya değer buluyorum.
Konjak özleri ve/veya glukomannan içeren “tok tutucu” desteklerin de yıldızları parlamaya başladı. Probiyotik bakteriler, konjak özleri, glukomannan, chitosan gibi doğal maddeler etkilerini sadece bağırsakta gösteriyor ve vücuda girmiyorlar.
Bu nedenle de Avrupa Birliği ülkelerinde “kilo vermeye yardımcı tıbbi ürün” sınıfında ruhsatlandırılıyorlar.
Dr. Evren ALTINEL
Altın kural=diyet+aktivite
Kilo vermenin tek ve kalıcı yolu hiç değişmez ve hep aynıdır: Kilo almaya yol açan sorun çözümlenecek, bu soruna ve o kişiye özel beslenme değişimleri ve diyet planlanmaları yapılacak, aktif bir hayat ve düzenli egzersiz alışkanlığı edinilecek.
Bu kurala uymadığınız taktirde besin destekleriyle, bitkisel haplarla, otla, çöple kilo vermeyi düşünmeyin.
Eğer “Bu kurallara uyacağım ama bir besin desteğinden de faydalanmayı istiyorum” diyorsanız çok dikkatli olun, sadece eczanede satılan ürünlerden faydalanın, ürün konusunda bilgilenin, hekiminize de mutlaka danışın.
BİR SORUBİR CEVAP
Kahve zayıflatır mı?
Yeşil kahve çekirdeği özü içeren haplar son beş yılda popüler oldu. Mehmet Öz’ün de TV şovunda (Dr. Oz Show) bu destekten bahsetmesi ürünün satışlarını artırdı. Çiğ ya da kavrulmamış kahve meyvesinin tohumlarından hazırlanan bu desteğin kahve çekirdeklerinin içindeki “klorojenik asit” sayesinde etkili olduğu ileri sürülüyor.
Bu maddenin karaciğerde şeker üretimini tahrik eden enzimi baskılayarak kilo vermeye yardımcı olduğu ileri sürülüyor, hatta bu nedenle tip 2 diyabet riskini bile azaltabileceği söyleniyor.
Bu düşünceleri destekleyen ve desteklemeyen bilimsel çalışmalar var. Sayıları henüz yeterli değil.
Genelde kahvenin içindeki kafeinin metabolizmayı hızlandırarak kilo vermeye yardımcı olduğu zaten hep düşünülmüştür, ancak kahve içindeki antioksidanların sağlığa faydalı olabileceği biliniyor. Yine de dikkatli olmakta fayda var.
Dyt. Müge BAŞER
BANA GÖRE
D vitamini neden çok önemli?
D vitamini eksikliği, çocuklarda, kemiklerde yumuşamaya ve eğilip bükülmeye neden olur. Raşitizm denilen bu sorunun tipik görünümü “O bacak”lara sahip çocuklardır. Diş gelişimi için de D vitamini vazgeçilmezdir. Erişkinlerde, D vitamini yetersizliği çok göze görünür, belirgin bir tablo yaratmaz. Kemiklerde ağrı ve duyarlılık artışı ile kas güçsüzlüğü olur. Ayrıca osteoporoz (kemik erimesi) ve artrit (eklemlerde ağrı, şişlik ve ısı artışı) riski de artar.
D vitamini damarlarımızın esnekliğini de korur. Yetersizliği damar sertliğine zemin hazırlayan nedenlerden biridir. D vitamini noksanlığının kanser riskini arttırdığı, bellek sorunlarını tetikleyebildiği, diyabete yakalanma olasılığını (çocuklarda) yükseltebildiği de gösterildi. Bu nedenle çok ama çok önemli bir vitamindir.
BİR BİLGİ
Harvard çalışması ne diyor?
Yeni çalışmalar D vitaminin kanserden korunmada da önemli bir destek olduğunu gösteriyor. Özellikle güneş ışınlarından faydalanıp vücuduna yeteri kadar D vitamini kazandıranlarda prostat, meme, pankreas, kalınbağırsak kanserlerinin daha az görüldüğü kanıtlandı.
Farklı araştırma merkezlerinde yapılan araştırmalarda D vitamini ihtiyacını yeteri kadar karşılayan çocuk ve gençlerde insüline bağımlı Tip1 diyabete yakalanma olasılığının azaldığı belirlendi.
Harvard Tıp Fakültesi’nde yürütülen bir çalışmanın sonuçları D vitamini zenginliğinin kalp krizi veya beyin kanaması geçirme olasılığını düşürdüğünü, kalp yetmezliği riskine yakalanma olasılığını azalttığını ortaya koydu. Aynı araştırma D vitamini eksikliği olan şeker hastaları, hipertansiyonlu ve kolesterol problemli kişilerde kalp-damar hastalığı riskinin en az yüzde 60 daha fazla olduğunu gösterdi.
Paylaş