Paylaş
İSTESEK de istemesek de zaman hükmünü sürdürüyor, hepimiz (yavaş veya hızlı, iyi veya kötü, erken ya da geç) yaşlanıyoruz. Yaşlanmak biyolojik bir süreç. Hayatımızın doğal bir dönemi.
Ben hayatı “bir yolculuk hali” gibi düşünüyorum. Yolculuğumuz “Benzininiz bitmez, lastiğiniz patlamaz, motorunuz ısınmaz, karbüratörünüz bozulmazsa” (yaşlanma dönemi dahil) ortalama 70-80 yıl sürüyor. Ve her yolculuk gibi o da sürprizlere açık!
Yaşlanma embriyodan başlıyor
Yaşlanma süreci zannedildiği gibi ellili yaşlarda filan da başlamıyor. Düğmeye daha embriyonun oluşumu ile birlikte basılıyor. Ona hiçbir hücre direnemiyor. Her hücre bir yandan genetik kodlarla belirlenen hayatını sürerken, diğer yandan önlenemez yapısal ve fonksiyonel değişikliklere maruz kalıyor.
Hücrelerimiz de yaşayan her şey gibi yaşlandıkça eskiyor. Daha kolay, daha sık hastalanıyor. Hücrelerden oluşan doku ve organlarımız da yaşlandıkça eskiyor. Eskidikçe sorun çıkarmaya, sık sık hastalanmaya, orasından burasından açık vermeye başlıyor.
Zamana dur diyemezsin
Zamanın aşındırıcı etkileri bazı kişilerde çok erken, diğerlerinde ileri yaşlarda ortaya çıkabiliyor. Hangi organ veya dokunun ne zaman, nasıl, ne gibi problemler çıkaracağı kişinin genetik yapısı, çevresel etkiler, yaşam tarzı seçimleri ve ruh sağlığının düzeyine göre değişiyor. Sürece özellikle genetik mirasınız, yaşam tarzınız ve çevresel koşullarınız etkili oluyor. Fabrikasyon bir üretim veya belirli bir garanti süresi yok!
Özetle ne yaşlanmayı ne de ortaya çıkaracağı sağlık sorunlarını önceden “yüzde yüz” tahmin edemiyoruz. Hangi organ daha önce yaşlanacak, hangisi daha çok ağlayıp sızlamaya başlayacak yüzde yüz bilemiyoruz. Ama ortalama bir tahmin yapabiliyor, bir “risk haritası” çizebiliyoruz. Bu tahminleri yapabilmek kolay bir iş değil. Ciddi bir bilgi birikimi, uzmanlık, emek istiyor. Bazı şeyleri tahmin edebilseniz bile zaman zaman eliniz kolunuz bağlı, diliniz tutuk, aklınız sınırlı kalabiliyor. İşte bu durumlarda bilim de, bilgi de kifayetsiz kalıyor. O zaman “Takdir-i İlahi” devreye giriyor. Ve artık ondan sonrası “kader” oluyor. “Takdire bağlı bir süreç” haline geliyor.
Yaşlanmayı hızlandıran 10 neden
NOT ALIN
*1. Güven, huzur, sevgi ve iyilik hissi duygularının azlığı
*2. Yalnızlık, endişe, korku, kıskançlık, öfke, hiddet gibi olumsuz duyguların fazlalığı
*3. İnanç ve aidiyet duygularının yetersizliği
*4. Sağlık kontrollerinin kifayetsiz kalması
*5. Stres düzeyinin yoğunluğu
*6. Uykusuzluk
*7. Kötü beslenme
*8. Sigara, alkol ve diğer zararlı alışkanlıklar
*9. Kötü genetik miras
*10. Çevresel şartların olumsuzluğu/çevresel kirlenme
Güzel yaşlanmak için beş iyi alışkanlık
AKLINIZDA OLSUN
*1. Bunları yiyin: Elma, kayısı, karpuz, şeftali, mercimek, kuru fasulye, bulgur, ceviz-fındık-badem, keten tohumu, kefir, yoğurt, çekirdekli siyah üzüm, yeşil sebzelerin tümü (en renkliler ve tazeleri), balık, yağsız kırmızı et...
*2. Aktif olun: Yürüyün, yüzün, merdiven çıkın, yokuş adımlayın...
*3. İyi uyuyun: Günde en az 6-8 saat uyuyun (Hangi yaşta olursanız olun 6 saatin altına inmeyin! Bölünmüş uyku sorununuz varsa destek isteyin).
*4. Strese baraj kurun: Egzersiz, sık ve az yemek, iyi ve güzel şeyler düşünmek, inanç dünyanızı zenginleştirmek, kötü düşüncelere –endişe, korku, hüzün- yol vermek etkili çözümler.
*5. Sağlıklı kilonuzu koruyun: Hızla kilo alıp vermeyin. Yaşınıza ve yapınıza uygun bir kiloda kalmaya gayret edin.
Yaşlılık hastalıkları
BİR BİLGİ
*Şeker Hastalığı
*Hipertansiyon
*Kanserler
*Koroner Kalp Hastalığı
*Bunama ve Alzheimer Hastalığı
*Parkinson Hastalığı
*Felç-İnme
*Prostat Büyümesi (Erkek)
*Osteoporoz/Kırıklar *Kilo Sorunları
Nasıl yaşlanacağınız sizin elinizde
NE YAPMALI?
BU konuyu yeniden yazmamın nedeni son zamanlarda yaşlanma karşıtlığı ve genç kalma çılgınlığı haberlerinin yoğunlaşmasıdır. Doğrudur, yaşlılık sorunlarını hafifletmek, daha ileri yaşlara ötelemek, iyi ve güzel yaşlanmak yalnızca şansa bağlı değildir. Nasıl yaşlanacağınız biraz da sizin elinizdedir. İyi yaşlanmanın temel hareket noktası hijyen, refah, eğitim, tecrübe ve insani vasıfları geliştirmedir.
Sağlığınızı dikkatle izlemek, tıbbi hizmetlerden akıllıca istifade etmek, koruyucu sağlık konusunda bilgilenmek, hastalık işaretlerini ciddiye almak, doktorlarınızın önerilerini dikkatle uygulamak önemlidir. Ama bütün bunları yaparken hayatın keyfini, coşkusunu, neşesini ıskalamamayı başarabilmek, huzurlu ve mutlu bir yaşama odaklanıp kötü düşüncelerden uzak kalabilmek ve tabiî ki inanç dünyanızı zenginleştirmek de önemlidir. Ayrıca işin bir de “şans”, yani “takdir” kısmı, “kader faslı” vardır ve bu yanı en az diğerleri kadar önemlidir. İşte bu nedenle “yaşlanma ile itişip kakışmak, ona fazlaca direnmek, olayı bir “gençlik rüyasına” çevirmek” yanlıştır.
Bana sorarsanız hedefiniz yaşlanmanın nasıl geriye çevrileceği, nasıl genç kalınacağı, yaşlanmayla nasıl mücadele edilebileceği olmamalıdır. Amacınız iyi ve güzel yaşamak, iyi ve güzel yaşlanmak hayatın bu dönemiyle de barışmak olmalıdır. Yaşlılık korkusundan uzak kalmak, yaşlanmanın getireceği bellek kaybı, cinsel güç azalması gibi problemleri çok fazla ciddiye almamak ama tedbiri ve dikkati de elden bırakmamaktır. Bu arada ne yapıp edip hayatın keyfini çıkarmak, beden kadar ruhu da dikkate almak olmalıdır. Genç kalmak uğruna fotokopi hale gelmek ve aynı kalmaktan daha çok korkmakta fayda bile var!
Paylaş