Paylaş
Bu ritim bir kez bozuldu mu, kolay kolay düzelmez. Bu altüst oluş hali, hayat kalitemizi bozduğu gibi bazı sağlık sorununa da davetiye çıkarır. Beden ritimlerimizin en hassas olanlarının başında ise “uykumuz” gelir. İster çocuklukta, ister ihtiyarlıkta olsun, ister burun tıkanıklığı, ister horlama, ister işlerin bozulması nedeniyle oluşsun uyku ritmimiz değişirse eğer, sağlığımız hemen etkileniverir.
Etkilenir, çünkü iyi bir uyku yaşam kalitemiz ve günlük performansımızı belirleyen en etkili faktörlerden biridir. Bir işe konsantre olmak, bir bilgiyi belleğe kaydedip daha sonra eksiksiz hatırlamak, öğrenme, değerlendirme ve sorun çözme yeteneklerimiz, iş başarımız, gücümüz, kuvvetimiz, hatta cinsel hayatımız uykumuzun kalitesiyle birebir ilişkilidir. Dahası var. Uyku sorunu olanlarda kalp ritmi bozukluklarına, kalp damar tıkanıklıklarına, felçlere, bunamaya, depresyona, sindirim sistemi problemlerine -özellikle reflüye-, kilo almalara, hatta obezite sorununa daha sık rastlanır.
KOLAY DEĞİL...
Ne var ki düzenli ve kaliteli bir uykuyu tutturmak da, sürdürmek de zordur. Nedeni şu...
Yaşamımızın neredeyse üçte biri uykuda geçiyor. Bunun için de her gece ortalama 7-8 saat uyumamız gerekiyor. Ancak bu süreci her gün eksiksiz yerine getirmek, hele hele saat kaymalarına bile izin vermeden aynı saatlerde yatağa girip ertesi sabah aynı saatlerde keyif ve neşe ile yataktan fırlayabilmek öyle pek kolay başarılabilecek bir iş değil.
Yaşamın hızlanması, ses ve ışık kirliliği, yoğun stres bombardımanı, geleneksel yapısını kaybetmiş akşam ritüelleri ve daha pek çok olumsuz şey, uykumuzu sabote etmek için sıradadır. Daha sağlıklı kalmak, ertesi güne daha güzel ve keyifli uyanıp verimli ve keyifli bir gün geçirmek istiyorsanız uykunuzdan asla fedakârlık etmeyin.
Küçük keyifler, şımarıklıklar, akıl azmaları, fikir bozmaları gibi sudan, sıradan bahanelerle uykunuzdan sakın taviz vermeyin. Uyku kalitesini bozdukları iyi bilinen alkol, kafein, sigara gibi yanlışlarla hiç olmazsa akşam saatlerinde samimiyetinizi fazla ilerletmeyin.
İyi ve güzel bir uykunun iyi bir ruhsal rahatlık ve iyi bir ön hazırlık gerektirdiğini de unutmayın. Uykuya geçmenizden birkaç saat öncesinde günlük işlerinizi bir kenarda bırakmaya, streslerinizden sıyrılmaya, korku, endişe gibi duygulardan uzaklaşmaya bakın. Gürültünün, yüksek volümlü seslerin, aşırı sıcak ya da soğuğun, yoğun ve parlak ışığa maruz kalmanın uykunuzu sabote edeceğini aklınızdan çıkarmayın. Yatağa girmeden birkaç saat öncesinde yeme içmeyi bırakın.
Rahatlatıcı bir şeyler okumaya, keyif verici müzikler dinlemeye çalışın. Mümkünse uyku saatlerinizi sık sık değiştirmeyin. Aynı saatlerde yatağa girmeye gayret edin. Ayrıca uykunuzu kaçırabilecek ilaçlardan da uzak durun. Bu tür ilaçların öğle saatlerinden sonra, özellikle akşamları kullanmayın. Ağrı kesicilerin içinde bulunan kafein, bazı grip ilaçlarında bulunan fenilefrin ve benzeri maddelerin uykunuzu kaçırabileceği aklınızda olsun.
NE YAPMALI?
Uyku sorunlarınızın çözümünde hemen uyku ilaçlarına başvurmak yerine önce doğal yöntemlerden faydalanmanızı öneririm. Bir fincan melisa veya papatya çayı işinize yarayabilir. Bir bardak ılık süt uykunuzu getirebilir. Ilık bir duş da işe yarayabilir. İsterseniz 1-3 mg’lık bir melatonin kapsülünden de yararlanabilirsiniz.
Melisa, kedi otu/valeryan veya passiflora içeren bitkisel desteklerden faydalanmayı da düşünebilirsiniz. Son söz: İyi bir uyku, sağlığın en büyük garantisidir.
AKLINIZDA OLSUN- Dr. Evren ALTINEL
Demir eksikliğinin işaretleri
Demir eksikliğinin en önemli belirtisi, kansızlığa bağlı solukluktur. Uzun süre devam eden demir noksanlığı, saç kırılmaları ve dökülmelerine, tırnakta çizgilenme ve daha sonra da “kaşık tırnak” diye tanımlanan çukurlaşmalara yol açabiliyor.
Demir noksanlığı, dilde kırmızılaşmaya ve düzleşmeye neden oluyor. Seyrek olarak yutma güçlüğüne de yol açabiliyor. Demir noksanlığının yol açtığı şikâyetlerin en önemlileri yorgunluk, halsizlik, çabuk yorulma, eforla gelen nefes darlığı ve çarpıntılar, unutkanlık, buz, çamur, toprak gibi anormal maddeleri yeme isteği olabiliyor.
Demir vücutta biriken bir madde olduğu için sadece kuşkulanılarak demir desteği almak doğru olmuyor. Mutlaka kan analizlerinin yapılması, eksikliğin kanıtlanması, ihtiyacın hesaplanması ve ona göre yerine konması çok önemli bir nokta.
İçinde demir bulunan vitamin desteklerini kullanmayın. Demir eksikliğini tedavi edebileceği ya da önleyebileceği söylenen besin desteklerinden uzak durun. Eğer dikkat etmezseniz, vücudunuzda fazla demir birikmesine bağlı sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hangileri?
Cinsel ilişkiyle yayılan bazı mikrobik hastalıklar var. Bunlardan bazıları çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Teşhiste geç kalınırsa (HIV) yaşamı bile tehdit edebilenleri var: Örneğin AIDS böyle bir enfeksiyon. Hepatit B de öyle... ayrıca bu hastalıklarda son yıllarda -bütün dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de- ciddi bir artış var.
Bunlardan, eskiden sık görülen bazılarına da günümüzde yeniden rastlamaya başladık. Örneğin Sifiliz (frengi), gonore (bel soğukluğu) son yıllarda yeniden yaygınlaşıyor. Ayrıca eskiden çok seyrek görülen bazı cinsel enfeksiyonlarda (klamidya, mikoplazma) son yıllarda önemli bir artış dikkati çekiyor. Viral kökenli cinsel hastalıkların görülme sıklığı da artıyor. Özellikle genital herpes şehir toplumlarında çok sık görülmeye başlandı. AIDS hastalığına yol açan HIV enfeksiyonu apayrı bir problem.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında parazitik enfeksiyonlar da var. Trikomoniyas giardiyas amebiyas bunların en önemlileri. Bu gruba mantar hastalıkları da dâhil edilebilir. Listeye daha seyrek görülmekle beraber hepatit virüsü bulaşmalarını (özellikle B ve C) da eklemek lazım...
Paylaş