Paylaş
Uzmanlar her 10 kişiden sekizinin yaşamının herhangi bir döneminde kısa ya da uzun süreli bir uçuk sorunu yaşadığını söylüyor.
Uçukların özellikle bağışıklık sisteminin zayıf düştüğü, stresli, yorgun dönemlerde, ateşli hastalık zamanlarında, üşütme ve soğuğa maruz kalma hallerinde, uykusuzluk ve aşırı yorgunluk dönemlerinde sıklaştığı da biliniyor.
Ayrıca vurmalar, travmalar, jilet tahrişleri, hatta güneş ışınları bile o bölgede direnci kırarak uçuğun tekrarlamasına yol açabiliyor.
DİKKAT, BULAŞICIDIR!
Uçuk bulaşıcı bir sorun. Çünkü herpes virüsleriyle meydana gelen bir mikrobik hastalık.
Öpmekle, dokunmakla bile bulaşabiliyor. Bu nedenle uçuğa elle dokunmamak, dokununca elleri iyice yıkayıp temizlemek gerekiyor.
Özellikle kadınların makyaj yaparken uçukla temas edecek parmaklarını önceden yıkamaları ve gözlerine değdirmemeleri çok önemli, çünkü uçuk virüslerinin gözde yaptığı enfeksiyonlar gerçekten son derece tehlikeli olabiliyor.
Uçukluyken bebekleri, küçük çocukları, kemoterapi uygulanan hastaları, yüksek dozda kortizon uygulaması yapılanları asla öpmemek gerekiyor.
Hatta bu kişilerle bardak, kaşık, çatal gibi malzemelerin paylaşılmaması da tavsiye ediliyor.
TEDAVİSİ VAR MI?
Uçuk tedavisi de pek kolay bir iş değil. Çok sık tekrarladığında ağız yoluyla antiviral ilaçlarla kürler yapmak zorunlu hale gelebiliyorsa da bu ilaçlar karaciğer için toksik olabildiklerinden mutlaka doktor denetiminde kullanılmaları lazım.
En etkili tedavi, uçuğun çıkmak üzere olduğu anlaşılınca -karıncalanma, kaşıntı, gerginlik gibi şeyler hissedilir hissedilmez- antiviral uçuk kremlerinden birini -
örneğin asiklovir içeren bir kremi- o bölgeye uygulamak ve uçuk lezyonu tamamen iyileşene kadar buna devam etmektir.
Erken dönemde sık tekrarlanacak buz tatbikleri de yararlı olabilir.
Uçuğun tekrarlamasını önleyen bir besin desteği arıyorsanız, lyzin içeren haplardan faydalanabilirsiniz.
Stres saç döküyor
Saç dökülmesinin önemli nedenlerinden biri, yoğun ya da yönetilemeyen stres yüküdür.
Ani ve ağır üzüntülerin, depresyon süreçlerinin, korkulu ya da endişeli dönemlerin, duygusal gelgitlerin özellikle kadınlarda saç dökülmesini hızlandırdığı iyi bilinen bir konudur.
Saç dökülmesinin tiroid tembelliği, demir eksikliği, çinko noksanlığı, hormonal bozukluklar ve uyku sorunlarıyla da ilişkili olabileceği aklınızda olsun.
HATIRLATMA
Depresyon mu, keder mi?
Gönül yorgunluğu olarak da tanımlanan depresyonla hepimizin yaşayabileceği keder durumu arasındaki çizginin kesin bir ayrımı yok. Yani birine ne zaman “kederli”, ne zaman “depresyonda” denileceğinin yanıtını vermek pek kolay değil.
Yanıtı herhalde en doğru olarak psikiyatrlar, klinik psikologlar verebilir. Bana göre hepimiz bazen keyifsiz dönemler yaşarız.
Ekonomik kayıplar, iş, eş hatta ev değiştirmeler, aile içi sorunlar, sevilen birinin ölümüne duyulan acılar, ağır hastalıklar bu tür “hüzün mevsimlerini” veya “uzamış kederleri” tetikleyebilir.
Ve biz böyle durumlarda geçici de olsa iştah kaybı/artması, uyku kaybı/artması, çevreye ilgisizlik, yalnızlaşma isteği, umutsuzluk gibi tatsız duygular yaşayabiliriz.
Ama bu duyguların her zaman “tedavi edilmesi gereken düzeyde bir klinik depresyonla sonuçlanması” şart değildir.
Kendimizle daha çok ilgilenerek, inanç dünyasının ve manevi yaşamın zenginliğine kendimizi daha çok emanet ederek, daha çok sosyalleşmenin yollarını arayarak, daha doğru beslenerek keder duygusunun depresyon hastalığına dönüşmesini engelleyebileceğimizi düşünüyorum.
Paylaş