Tip II Diyabet yaşam tarzınızın sonucudur

Özellikle bir hastalık var ki ortaya çıkmasında yiyip içtikleriniz ve aktivite düzeyinizin müthiş etkisi vardır: Tip II Diyabet yani Erişkin Tipi Diyabet.

Orta yaş diyabeti olarak da bilinen bu hastalık genellikle kırklı-ellili yaşlar ve sonrasında başlamakta, kilo fazlalığı sorunu olanlarla hareketsiz bir yaşam tarzını ısrarla sürdürenlerde daha sık görülmektedir. Eğer genetik mirasınızda Tip II Diyabet varsa ve siz bu iki yanlışı yapmakta ısrarlı olursanız orta yaşlara bile varmadan, yani 20’li 30’lu yaşlarda bile Tip II Diyabet hastalığına yakalanabilirsiniz.

ÇOK YİYORUZ

İki önemli yanlışı neredeyse yüzyıldır birlikte yapıyoruz: İhtiyacımızdan fazla yiyor, daha az hareket ediyoruz. Geleneksel tarımın endüstriyel tarıma dönüşmesi ile artan yiyecek ve içecekler ihtiyacımızdan daha fazla kalori tüketmemizin önemli bir nedenidir. Bol miktarda yiyecek bulunması tabii ki kötü bir şey değil ama eğer yaktığınızdan daha fazla kalori alırsanız, metabolizmanızda bazı sorunlar meydana gelir.

Gıda üretiminin endüstriyel hale gelmesi yani şeker, un ve yağ yüklü atıştırmalık besinlerin çoğalması, fastfood kültürünün hızla yaygınlaşması da önemli bir sorundur. Hazır yiyecek sektöründeki değişmeler, yiyecekleri elde etme ve hazırlamak için katlanılan zahmetleri azaltmıştır. Bir sonraki öğün için ne avlanmaya ne de bahçeye-tarlaya gidip yiyecek toplamaya ihtiyaç kalmamıştır. Marketlerin kapısında elinize tutuşturulan küçük araçlara istediğiniz kadar gıdayı -paranız ya da kredi kartınız varsa - doldurabiliyorsunuz. Satın aldıklarınızı arabanıza taşımanıza bile gerek kalmıyor. Market görevlisi paketlerinizi siz yorulmadan arabanıza taşıyor.

AZ KALORİ HARCIYORUZ

Sadece çok yemekle yetinmiyor, aynı zamanda çok az hareket ediyoruz. Her gün biraz daha tembelleşiyor, sandalyelere, otomobil koltuklarına iyice yapışıyoruz. Büyük şehirlerde yaşayanların günde 1,5-2 saatleri araçlarda geçiyor. Daha çok ofis işi yapmak yani masa başı görevlerde çalışmak, daha fazla televizyon-sinema izlemek, daha çok bilgisayar kullanmak, daha sık chat yapmak yani hiçbir şey yapmadan sadece oturularak yapılan aktivitelere daha fazla zaman ayırmak daha çok kalori tüketmek kadar tehlikeli hale geliyor. Bedensel faaliyetlerle hayatı kazanma çok gerilerde kaldı. Kas gücüne dayanan iş yerleri çoktan kapandı. Otomatikleşen ve makineleşen yeni bir yaşam tarzı bütün el emeği işlerin yerini aldı.

KATKI MADDELERİNE DİKKAT

Sorunun başka yönleri de var. Tükettiğiniz yiyeceklerin yüzde 90’ı doğal değil. İçinden posası, yararlı besin unsurları alındıktan ve bol miktarda şeker, tatlandırıcı, renklendirici ve parlatıcı ilave edildikten sonra satılıyor. Satışa sunulmadan önce kremalarla, tuz, şeker veya diğer katkılarla lezzeti artırılıp, kalorisi çoğaltılıyor. Tarladan çıktığında ortalama 100 kalori civarında olan orta boy bir patates, fastfood restoranında kızarmış patates haline getirildiğinde 450-500 kaloriye, cips olarak paketlendiğinde 500-600 kaloriye ulaşabiliyor.

Eğer bu patatesi haşlayıp, içini krema ve mayonezle doldurursanız -kumpir- enerjisini 1000 kaloriye yükseltmeniz bile mümkün. Kısacası, modern (!) beslenme alışkanlıkları yiyeceklerimizi birer "kalori bombası" haline getiriyor. İş bununla da bitmiyor. Mönüler her gün biraz daha büyüyor. Porsiyonlar her yıl biraz daha irileşiyor. Artık ortalama bir akşam yemeği mönüsü fastfood dükkanlarında 1000-1100 kaloriden, restoranlarda 1500-2000 kaloriden aşağıya inmiyor.

Aşırı kalori tüketimi ve tembellik şeker hastalarının sayısının artmasında en büyük sebeptir. Daha az yemeye, daha çok hareket etmeye çalışın, özellikle genetik yükünüzde diyabet varsa bu öneriyi daha çok dikkate alın.

Egzersiz cildinizi besler

Düzenli egzersiz yapmanın sonuçlarının en iyi göründüğü yer cildinizdir. Çalışmalar egzersizin ciltte kollajen üretimini artırdığını, yangısal iltihabi- süreçleri azaltıp cilde canlılık kazandırdığını gösteriyor. Her gün düzenli yürümek gibi basit bir egzersiz alışkanlığının bile stresi azalttığı, cilde ulaşan beyin mesajlarını iyileştirdiği, cilde daha çok esneklik ve dayanıklılık verdiği biliniyor. Egzersiz alışkanlığı "gençlik hormonu" olarak bilinen "büyüme hormonu"nun salgılanmasını kolaylaştırıyor. "Yaşlılık hormonları" diyebileceğimiz insülin ve kortizol egzersiz yapanlarda süratle azalıyor. Özellikle aerobik egzersizler cilde genç, zinde ve parlak bir görünüm kazandırıyor.

Egzersiz yaparken ağırlık çalışması ve esneklik sağlayıcı antrenmanlara da zaman ayırın. Hiçbir bahane egzersiz yapmamanızın nedeni olamaz. Egzersiz yapmak için mutlaka bir zaman dilimi yaratmalısınız. Hiç olmazsa evde yapabileceğiniz basit bedensel aktiviteler planlamalısınız. Evinizde oluşturacağınız 20-25 cm’lik bir tabure ile step egzersizleri yapabilir, evinizin çevresinde yürüyebilir, merdiven inip çıkabilirsiniz.

Hormonlu kilolara dikkat

Düşük metabolizma hızının sorumlusu bazen hormonal bozukluklardır. Tiroid hormonu yetersizliği bunun en iyi örneğidir. Tiroid hormonu yetersizliği ileri düzeyde olduğunda Hipotiroidi olarak isimlendirilen sağlık sorununu ortaya çıkarır. Hipotiroidide düşük metabolizma hızına bağlı hızlı kilo alma, hastalığın halsizlik, yorgunluk, kabızlık, unutkanlık, cilt, tırnak, saç ve kaş değişiklikleri gibi diğer birçok belirtilerine eşlik eder.

Hafif düzeydeki tiroid bezi yetmezliğinde ise metabolik hızdaki düşme ve bunun sonucunda oluşan kilo verme güçlüğü bazen ilk ve tek belirtidir. Bu nedenle kilo verme programları başlatırken özellikle zor kilo verip, kolay kilo alanların tiroid hormonu yetersizliği yönünden dikkatlice incelenmesi gerekir. Kilo fazlalığı sorununuzun böbrek üstü bezi hastalıklarından, hipofiz bezi urlarından ve bazı genetik kökenli hormonal bozukluklardan da kaynaklanabileceğini unutmayınız. altinel@yasasinhayat.org

Dr. Evren ALTINEL

D vitamini kolon kanserini önlemeye yardım ediyor

Yağda eriyen bir vitamin olan D vitamininin bağırsaklarda kalsiyum ve fosforun emilim ve kullanımı için gerekli olduğu biliniyor. Özellikle çocuklarda diş ve kemiklerin büyüme ve gelişimi için önemli olan D vitamini ayrıca kas zayıflığına karşı koruyor ve kalp atımının düzenlemesine yardım ediyor. İleri yaşlarda sık görülen kemik erimesinin -osteoporoz- önlenmesi ve tedavisinde de kullanılan bu önemli vitaminin yeni bir yararı daha ortaya çıktı. Amerikada Kaliforniya üniversitesinde yapılan bir araştırma, hergün 25 mikrogram vitamin D almanın kolon kanseri riskini yüzde 50 azalttığını ortaya koydu. Öyle görülüyor ki D vitamini bizi şaşırtmaya devam edecek.

ehattat@yasasinhayat.org

Dr. Ece HATTAT

Akciğer kanserini tanıyor musunuz

BELİRTİLER

l Nefes darlığı

l Öksürükle kan gelmesi

l Uzun süre geçmeyen rahatsız edici öksürük

l Göğüste ağrı

l Kilo kaybı, iştah kaybı

l Ses kalınlaşması

l Yutkunmada zorluk

l Geçmeyen veya tekrarlayan akciğer enfeksiyonları

KİMLER RİSK ALTINDA

* Sigara içenler

* Kömür gibi işyeri kimyasallarına maruz kalanlar

* Radyasyon ve hava kirliliğine maruz kalanlar

* Ailesinde akciğer kanseri bulunanlar

NE YAPACAKSINIZ

4 40 yaşın üzerindeyseniz her yıl göğüs röntgeni çektirin.

4 Sigara içmeyin.

4 Bol sebze ve meyve tüketin. Kabak, brokoli, ıspanak, kurubaklagiller ve taze balık yiyin.

4 Düşük yağlı süt ürünleri, soğan, portakal ayrıca havuç gibi sarı-turuncu sebzelerle diğer yeşil yapraklı sebzeler, domates ve domates ürünlerini de beslenmenize ekleyin.

4 Alkol alımınızı sınırlayın.

4 Egzersiz yapın.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

Tel: (0212) 236 73 00

Hızlı yemek yemek gibi bir sorunum var ve bu durumun beni gittikçe şişmanlattığını hissediyorum. Yaşım 35, 78 kiloyum ve 1.75 cm boyundayım. Bir senede altı kilo aldığımı fark ettim. Önerilerinizi bekliyorum.

Hızınızı nasıl yavaşlatacaksınız

Hızlı yemek yeme problemi beslenme alışkanlıklarının değişmesi ile orantılı olarak değişkenlik gösterir. Eğer temposu yüksek bir çalışma hayatı söz konusu ise öğle yemekleri yağmurdan kaçar gibi yeniliyorsa akşam yemekleri de vaktiniz olsa bile edinilmiş alışkanlığın devamı gibi hızlı başlayıp hızlı bitecektir. İşte size yardım edecek birkaç öneri:

n Yemek çatalı yerine salata çatalı kullanın.

n Tabağınızın büyük bir kısmını çiğ sebze ile doldurun. Çiğnerken yavaşladığınızı hissedeceksiniz.

n Lokmaları çiğnerken çatal ve bıçağınızı masaya bırakın.

n Yemek yerken zaman zaman ara verin ve su yudumlayın.

n Yemeğe iştahınızı azaltacak düşük kalorili, hacimli yiyeceklerle başlayın: Yağsız, sebze, çorbalar ve salatalar...

n Ara öğünler ana öğünleri yavaşlatır. Ara öğün yapmayı unutmayın.

n Yemek yerken ayakta durmak yerine oturun.

n Yemek yerken başka bir şeyle (okumak, televizyon izlemek) uğraşmayın.

n Ana öğünleri mutlaka yemek masanızda yiyin. Televizyon karşısında veya yatak odanızda yemek yemeyin.

n Çalışma masanızda yemek yemekten kaçının.

gunes@yasasinhayat.org

Yediklerim çok fazla olmamasına rağmen kilomda azalma göremiyorum. 45 yaşındayım. Masa başı çalışan bir erkeğim. Karın çevrem iyice kalınlaşmış durumda. Neden kilom azalmıyor?

Ara öğün ana adımdır

Yediklerinizin sadece az olması yetmez, miktarı, öğün içeriği, protein, yağ, karbonhidrat içeriği, porsiyon büyüklüğü, günlük aktiviteniz, yaşam tarzınız, sağlık problemleriniz... Bu saydıklarımın hepsi kilo kaybını ve kazancınızı etkileyen etmenlerdir. Bu nedenle az yemeye çalışırken olması gereken en önemli adımı atlıyor olabilirisiniz. Ana öğünler arasında çok fazla önemsemediğimiz ara öğünler aslında bizim kurtarıcılarımız sayılır. Çünkü iyi ayarlanmış bir ara öğün hem bir sonraki öğünde daha az besin tüketmenizi hem de metabolizmanızın biraz daha hızlanmasını sağlar.

Yani kilo kaybını kolaylaştırır, toplam besin tüketimini azaltır, kendinizi daha iyi hissettirir. Ama bir günde almanız gereken enerji ve besin öğelerinin oluşturulması konusunda bir beslenme uzmanından yardım almanızı tavsiye ederim. Özellikle 40 yaş sonrasında kilo alımı daha da kolaylaşmışken, sanırım biraz daha düzenli yemenin ve daha çok hareket etmenin vakti gelmiş. Aralarda meyve yiyerek işe başlayabilirsiniz.

gunes@yasasinhayat.org
Yazarın Tüm Yazıları