Paylaş
Her sabah bir bardak ılık limonlu su ile güne başlarım. Genelde sağlığına dikkat eden ve sağlığının iyi olduğunu düşünen biriyim. Sigara, alkol kullanmam. Doğru beslenmeye çalışırım. Katkısız, sağlıklı ama mutlaka lezzetli şeyler yemeye dikkat ederim. Hızlı yeme gibi bir yanlışım var ama düzenli kahvaltı yapan, öğün atlamayan biri olduğum da kesindir. Zeytinyağlı barbunya en sevdiğim yemek. Bunu pilav ve döner izler. İşkembe çorbası ise bana en uzak yiyecektir. Kuzu etinden de hoşlanmam, hele kuzu tandır benim hiç tarzım değildir. Fast food’lara elimi bile sürmem. Pilav, makarna, patates konusunda, özellikle de pirinç pilavı söz konusu olduğunda yanlış yolda olduğumu düşünüyorum. Sağlık sorunlarım var mı? Sanmıyorum. Ciddi bir sağlık sorunum olduğu söylenemez ama sindirim sistemimin sık sık arıza çıkardığı kesindir. Şişkinlik, gaz, hazımsızlık, kabızlık sık yaşadığım problemler. Cilt sorunlarım da vardı, çok şükür ergenlikle birlikte geride kaldı. Bir de sık sık tansiyonum düşer. Aile mirasıma gelince: Orada ciddi bir riskimin olduğunu düşünmüyorum. Ailemde kalp krizi geçirenler var ama ben “kalbim bana sorun çıkarmaz” diye ümit ediyorum. Düzenli egzersiz yaparım, mesela her gün koşarım. Tenis ve yüzme de sevdiğim fiziksel aktiviteler. Deniz tutkunu biri olduğumu da belirteyim. Kullandığım bir ilaç ya da vitamin desteği yok. Şekeri, tuzu kararında tüketirim. Çayı, kahveyi abartmam. Stresli miyim? Bence hayır. Bazen hatırlama güçlüğü çekiyorum ama stres durumumla ne kadar bağlantılı, emin değilim.
Mustafa Sandal: Huzurlu ve keyifli!
Ben Mustafa Sandal denince, “Şen şakrak, keyifli, yaptığı işi seven ve o işin hakkını verme konusunda kararlı olan, genelde de kendine iyi bakan” biri aklıma gelir. Her zaman fittir. Size gülümseyen bir yüzle bakar. Çok sıkıntılı anlarını bilmem ama sürekli yüzü de, gözlerinin içi de güler. Ve bu dingin, keyifli hali kişiliğine de yansımış gibidir. Ama bütün bu güzellemeler ve ona duyduğum sempati sağlığı söz konusu olduğunda onu eleştirmeme de engel değildir. Bazı hataları var çünkü. Mesela mı? Mustafa egzersiz denince sadece koşmayı anlıyor. Oysa yürümenin koşmadan daha güvenli ve daha etkili olduğunu gösteren çalışmalardan, bulgulardan defalarca bahsettik. Pilavı, makarnayı, ekmeği sevmesi de bir başka yanlışı. Nedeni, yandaki kutuda bulacaksınız. Sık sık uyguladığı detoks kürlerini de tasvip etmiyorum. Ben detoks denince bedenin değil ruhun arındırılmasını anlarım. Ayrıca uygulanan ticari detoks kürlerinin çoğunun “zararlı” olduklarını, işe yaramak bir yana sağlığı olumsuz etkileyebileceklerini kabul ederim. Açıkçası Mustafa’nın çektiği hazımsızlık sorunları, şişkinlik, gaz yakınmaları, mide bağırsak problemleri sık uyguladığı bu detoks kürlerinin bir sonucu da olabilir. Nedenini yandaki kutuda açıklayacağım. Sevgili Mustafa’nın hemen vazgeçmesi gereken yanlışlarından biri de işkembe çorbasına sofrasında hiç yer vermemesi. Oysa onun gibi her gün egzersiz yapan, hele hele her gün koşarak tendonlarını, kıkırdaklarını zorlayan birinin mutlaka ama mutlaka sakatat grubundaki besinlere (İşkembe çorbası olması şart değil, diğerleri de olabilir) sofrasında yer açması lazım. Kolajen, glikozaminoglikanlar ve hiyalüronik asit kazanmanın en garantili yolu tencerede pişmiş kemikli et yemekleri ve sakatat grubundaki yiyecekler. Yaptığı doğru işlere gelince... Bir kere zeytinyağlıları seçmesi mükemmel bir tercih. Beslenme modeli prensip olarak oldukça iyi. Özellikle ailede kalp krizleri hikâyesi olan birinin zeytinyağlı ve sebze dostu bir beslenme planı uygulaması lazım. Sabah kahvaltılarını düzenli yapması, öğün atlamaması, sağlık kontrollerini ihmal etmemesi de sevgili Mustafa’nın pozitif yatırımları. Ama bana sorarsanız Mustafa en büyük yatırımını “huzur”a yapmış. Onun “huzur odaklı” bir yaşam sürdüğünü ve “her şeyin başı huzur” cümlesini dilinden düşürmediğini çok iyi biliyorum. En çok takdir ettiğim özelliklerinin başında da bu var zaten. Kendine de gülebilmesi, pozitif düşünen biri olması ise sevgili Mustafa’nın alkışlanması gereken diğer önemli farklılıkları.
MUSTAFA’NIN BUZDOLABINDA NELER VAR
Proteini ve probiyotiği güçlü
Mustafa’nın oldukça “seçkin” bir buzdolabı var. Doğrusunu söylemek gerekirse azıcık kıskandım! Prensip olarak doğru besinlerden oluşmuş bir buzdolabı yapılanması oluşturulmuş. Yağı azaltılmış yoğurtlar, doğru ve kaliteli atıştırmalıklar, sebzeler, peynir, protein ağırlığı fazla çeşitli besinler. Eh, bu kadar düzenli egzersiz yapar, bu kadar kas tutkunu biri olursanız protein grubuna biraz daha yüklenmeniz normaldir. Yoğurt seçimlerinin probiyotikten zengin olmasından da çok hoşlandım. Çünkü çok iyi biliyorum ki yaşadığımız sağlık sorunlarının önemli bir bölümünün arka planında probiyotik eksikliği sorunu var.
BİYOLOJİK YAŞI KAÇ
10 yaş daha genç
Mustafa Sandal’a çok iyi bir haberim var. Dr. Michael Roizen’in Real Age Testi’ne verdiği cevaplara dayanarak yaptığımız hesaplamalara göre Mustafa Sandal’ın biyolojik yaşı nüfus cüzdanındaki yaşından tam 10 yaş daha genç çıkıyor. Biyolojik yaş testini dikkatle değerlendirdiğine eminim ve biyolojik yaşının bu kadar düşük çıkmasını kıskanmadım da değil doğrusu!
Mustafa Sandal neden koşmasın
Sevgili Mustafa’ya bundan sonra daha çok tempolu yürüyüşlere ağırlık vermesini ve yürümeyi koşmaya tercih etmesini tavsiye ettim. Çünkü egzersiz herkesi yaşına göre genç tutar ama sadece koşmayı tercih ettiğinizde beklediğinizden daha da erken yaşlanabilirsiniz. Çünkü koşma süreci vücudunuzun baş edebileceğinden daha fazla serbest radikal üretmesine ve bu serbest radikallerin sizi paslandırmasına da sebep olabiliyor. Egzersiz güzel bir şey ama burada da hayatın her alanında olduğu gibi “doz meselesi!” çok ama çok önemli. Daha çok egzersiz daha iyi anlamına gelmiyor. Daha hızlı egzersiz daha etkili ve faydalı anlamına da gelmiyor, daha uzun süreli olması da fayda beklentisini zannedildiği kadar yükseltemeyebiliyor. Ben hayatın her alanında olduğu gibi egzersizde de makul bir çizgide kalmanızı, yaşınıza ve beden yapınıza, sağlığınıza, metabolizmanıza, yaşam imkânlarınıza uygun egzersizler seçmenizi öneriyorum. Egzersizde de “organik kalın!” diyorum ve bana “yürümek koşmaya oranla daha organik bir seçim” gibi geliyor. Bu sadece benim düşüncem değil, doğrulayan pek çok çalışma var. Mesela ünlü Harvard mezunlar araştırmasında şunlar net ve açık olarak görüldü: Yürüyüşe ayrılan zaman egzersizden beklenen yararı yeterince sağlıyor ama yürüme hızını artırmak, hele hele koşmak çok ciddi bir katkı eklemiyor. Yine aynı çalışmaya göre aşırı bedensel gayret gerektiren çalışmalar ve orta yoğunlukta aktiviteler benzer yararlar sağlıyor. Yürüyüş temposunu biraz artırmak, yani tempolu bir hızla yürümek yürüyüşün sağladığı korumayı güçlendiriyor.
5 ünlü, 5 tavsiye
İsterseniz Mustafa Sandal’ın bir egzersiz gönüllüsü olmasını bahane ederek “neden egzersiz?” sorusuna bazı ünlülerin tavsiyeleri ile yanıt verelim.- İskoç Doktor William Buchan: İnsanların ömrünü daha kısa ve daha kötü kılan sebeplerden hiçbiri egzersiz eksikliği kadar etkili değildir.- Amerikalı aktris Helen Hayes: Dinlenmek paslanmaktır.- Dr. Wilard Maning: Düzenli bir egzersiz programı kapsamında yürüdüğünüz her 1,5 kilometre, hayatınızı 20 dakika uzatacaktır. - Hipokrat: Her bireye doğru besinler verip egzersiz yaptırabilsek, sağlığa giden en önemli yolu bulmuş olurduk.- Derby Kontu Edward Stanley: Egzersiz için zamanlarının olmadığını düşünenler eninde sonunda hastalıklarla geçirecek zamanı bulacaklardır.
Pirinç pilavı neden zararlı
İşlenmiş pirinç özellikle fazla miktarda tüketildiğinde yoğun nişasta içeriği sebebiyle sağlığı olumsuz etkileyen besinlerden biridir. Özellikle ailesinde diyabet, hipertansiyon, damar hastalığı olanlar ve kilosunu yönetmekte zorlananlar için bir tabak pirinç pilavının bir tabak toz şekerden farksız olduğunu bilmek gerekir. Pirincin kana hızla karışarak kan şekerini ve insülini dalgalandıran yapısı onu son yıllarda yıldızı giderek kararan gıdalardan biri haline getirdi. Özellikle kavrularak yenen pirincin daha da problemli bir besin olduğunu unutmamak lazım. Hele bir de pilavınızı tencerenin dibini tutturarak pişirdiyseniz ve çok da lezzetli olan dibi tutmuş/yanmış kısmını yiyorsanız pilavınızın o bölümünü zararlı değil, kanserojen bir besin gibi de değerlendirilebilir. Kilo sorununuz, diyabet probleminiz yoksa canınız çektiğinde tabii ki yiyebilirsiniz ama bu durumda bile miktarı sınırlamaya ve pilavı mümkün olduğu kadar proteinle evlendirmeye dikkat edin: Etle birlikte yiyin, üzerine yoğurt ekleyin.
Paylaş