Paylaş
Bu yaklaşımın kökleri bana göre “GEROSCIENCE / UZUN ÖMÜR BİLİMİ”ne dayanır. Temelinde de 1930’larda kalori kısıtlanması ve bunun yaşam süresi üzerindeki etkilerini inceleyen önemli ve uzun süreli bilimsel araştırmalar vardır. Gerobilim / geroscience, öncelikle yaşlanma süreçlerini araştırmakta ve bu süreçleri yavaşlatmaya ya da mümkünse durdurmaya yönelik yeni stratejilere odaklanır. Gerobilim temelli sağlıklı uzun ömür tıbbı / longevity yaklaşımı ise sağlığımızı optimize etmeye ve sağlıklı yaşam süremizi uzatmaya çalışır. Bunun için de bilimsel kanıtlara dayalı çözümler üretmeye ve sunmaya gayret eder.
Prensip olarak sağlıklı uzun ömür tıbbı ve bu tıbbın sunduğu sağlık hizmetleri, hastalık tedavisine odaklanan mevcut klasik tıbbi paradigmaya bir alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Geleneksel tıp modelinin özünde yatan sorun şudur: Bu modelde müdahaleler genelde kişiler hasta olduğunda uygulanır. Neticede de sağlık sistemi çok fazla yük altında kalır. Bu artan yük nedeniyle de bilhassa giderek yaşlanan toplumlarda artan kronik hastalık yoğunluğu da devreye girdiğinden sağlık sisteminde tıkanmalar meydana gelir.
Diğer taraftan kronik hastalıkların neredeyse tamamında sağlıklı yaşama geri dönmek de imkansızdır. Hastalar kendilerini sıklıkla hayatlarının sonuna kadar ilaçlara, hastane randevularına, poliklinik kuyruklarına, hasta yataklarına, ameliyathanelere, yoğun bakımlara kısacası son derece tatsız, yüksek maliyetli, üzücü süreçlere ihtiyaç duyarken bulurlar. Ülkemizde -ve başka pek çok ülkede- hasta bakım sistemlerinin ciddi şekilde zorlanmasının ve giderek artan sayıda kronik hastalıklı hastaya yeterince tıbbi bakım verememesinin temel sebebi de aslında budur. Kısacası mevcut sistem ortalama yaşam süresinin uzaması ve buna bağlı olarak kronik hastalıklarla uğraşan bireylerin sayısının artması nedeniyle tıkanmıştır. Longevity yaklaşımı ise proaktif çözümler üretmekte ve kalıcı çözümün hastalıkları önleme ve sağlığın sürekli olarak korunmasında olduğunu öne sürmektedir. Longevity yaklaşımının temel hedefi hastalıkları tedavi etmekten ziyade sağlıklı yaşam süresini arttırmaktır. İnsanların daha uzun süre sağlıklı kalmasını sağlayarak daha az sayıda insanın giderek daha da pahalı hale gelen ve yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren teşhis ve tedavi süreçlerine muhtaç olmasını önlemektir. Kısacası bu yeni yaklaşım -SAĞLIĞI KORUYUCU UZUN ÖMÜR TIBBI YAKLAŞIMI- yaşlanan toplumlarda -ülkemiz toplumu da yaşlanma sürecine girmiştir- önleyici bakıma öncelik vererek sağlıklı yaşam ile kronik hastalıkların başlangıcı arasındaki kritik geçiş süreçlerini erkenden belirlemeyi hedefler ve insan sağlığına daha güçlü ve kalıcı faydalar üretmeyi vaat eder.
BİR UYARI
İLTİHAPLANMAYA DİKKAT
Daha önce de yazdım ama yeniden hatırlamamızda fayda var. Kronik hastalıklarla mücadelede iltihaplanmayı önlemek (kronik inflamasyon), en az şekerlenmeyi (kronik glikasyon) ve paslanmayı (kronik oksidasyon) önlemek kadar önemli bir sağlık ayrıntısıdır.
Kronik, gizli ve sinsi iltihaplanma ile mücadelede doğru besin seçimleri ise bir numaralı ayrıntıdır. Zira bazı besinler iltihaplanmayı ciddi ölçüde hızlandırırken diğerleri aynı süreçleri baskılayabilmektedir.
O besinlerden bazılarını sıradaki kutularda özetlemeye çalıştım.
VARAN 1
İLTİHAPLANMAYI TETİKLEYEN BESİNLER
-Hamburger
-Kek ve dondurmalar
-Doymuş yağ ve trans yağlar
-Margarinler
-Kızarmış tavuk
-İşlenmiş etler
-Palm yağı
VARAN 2
İLTİHAP FRENLEYEN BESİNLER
-Tam tahıllı besinler
-Bakliyat
-Sebzeler
-Berry grubu meyveler
-Yeşil çay
-Yeşillikler
-Baharatlar
-Yağlı tohumlar
-Çekirdekler
İYİ BİLGİ
SABAH BAŞ AĞRILARINDA İLK 10
BİR: Gizli depresyon
İKİ: Uyku apnesi
ÜÇ: Hipertansiyon
DÖRT: Gece hipoglisemisi
BEŞ: Uyku kaybı
ALTI: Sağlıksız beslenme
YEDİ: Elektromanyetik yoğunluk
SEKİZ: Magnezyum eksikliği
DOKUZ: Demir eksikliği
ON: Yoğun stres
Paylaş