Paylaş
En az beden kadar ruhun da beslenmeye, itina gösterilmeye, hatta okşanıp pohpohlanmaya ihtiyacı var. Bunlar da yetmez, kendini güvende hissetmeye, güçlü olduğunu düşünmeye ve değiştiremeyeceği şeyleri kabullenmeye de ihtiyaç duyar ruhumuz. Ve tabiî ki biraz da eğlendirilmeye! Zaten böyle olduğu için de o eski söylem hâlâ geçerli: Müzik ruhun gıdasıdır! Bana sorarsanız önemli başka gıdaları da var onun ve işte onlardan bazıları...
KEYİF ALMAK
Ruh da beden de ‘keyif almak’ üzere planlanmış bir organizasyona sahiptir. Keyif almak, sağlığı en az beslenme kadar etkiler. Keyif, en sevdiğim sözcüklerden biri. Hayattan, hayata ilişkin bazı şeylerden -yemekten, içmekten, hareket etmekten, dost sohbetlerinden, müzik dinlemekten, okumaktan, yazmaktan ve daha pek çok şeyden– keyif almak, haz duymak hayatın doğasında zaten vardır.
Haz duygusu da beslenip büyütülmeli, korunup kollanmalıdır. Beden ruhun, ruh bedenin keyif aldığı, haz duyduğu, kendini daha iyi ve daha mutlu hissettiği aktivitelerden hoşlanır. Çünkü ruh da beden de ‘keyif almak’ üzere planlanmış bir organizasyona sahiptir. Keyif almanın sağlığımızı en az beslenmemiz, aktivite düzeyimiz, düşünce tarzımız, stres yönetimimiz ve uykumuz kadar etkilediğini düşünür ve kabul ederim.
Keyifli bir hayat sürmenin hastalıklardan koruyucu ve sağlık sorunlarını iyileştirici yönleri olduğuna inanırım. Ama burada da temel ölçü, ifrat-tefrit dengesini bozmamak olmalı. Ne keyiften tümüyle vazgeçmeli ne de hayatın tamamını keyif odaklı hale getirmeli. Dengeli ve ölçülü dozlarda olması, zaman zaman zirveler yapması keyfin değerini daha da artırır.
DİNLENMEK
Özellikle tatil süreçlerinin yoğun olduğu yaz aylarında gezmeye, dinlenmeye, arkadaş sohbetlerine, okumaya, yazıp çizmeye, doğayla daha çok baş başa kalmaya ve olan bitenle dalga geçip daha çok büyümeye, kendinizi daha sık şımartıp ödüllendirmeye, kısacası keyif artırıcı şeylere daha fazla zaman ayırın. Bunlara daha çok yer açın hayatınızda.
Keyfin –ya da hazzın– sadece bedensel ya da zihinsel –ruhsal– yanlarına değil, her iki yanına birlikte odaklanın. Hayat sizindir, sizi bekler. Sizin onu daha iyi tanımanızı, daha iyi anlamanızı, hatta mümkünse ona sımsıkı sarılmanızı ister. Keyifli bir hayat istiyorsanız, daha nüktedan biri olmaya çalışın.
Keyifli ortamlarda bulunmaya, dostlar edinmeye gayret edin. Hayatınıza daha çok ve sık eğlenceli aktiviteler katın. İyimser olun, olumlu ve yapıcı biri olmaya bakın. Daha sık tatil yapmaya gayret edin. Ailenize, dostlarınıza daha çok zaman ayırın. Keyifli alışkanlıklar edinmenin yollarını arayın ve fırsat buldukça kendinizi şımartın. Kısacası keyif almak, keyif alınan zamanları artırmak sağlığımız için de faydalı bir alışkanlıktır.
AİLE BAĞLARI F57-1674870
Dengeli bir ruhsal yaşam iyi bir hayatın mihenk taşıdır. Ailenize ve sosyal ilişkilerinize gereken önemi vermek, daha sağlıklı ve mutlu bir ruhsal yaşamın garantisidir. Anne, baba ve kardeşlerinize, eşinize, çocuklarınıza, dost ve arkadaşlarınıza, akrabalarınıza, komşularınıza zaman ayırmaya çalışın.
Unutmayın, onlarla olmak, onlara özen göstermek size son derece önemli ve değerli bir duygu olan ‘aidiyet hissi’ olarak geri dönecektir. Bir yere, bir aileye ve dostlara ait olma duygusu, insanın kendini güvende hissetmesini ve bu yaşam içinde kendine bir yer bulmasını sağlar. Aile büyüklerinize zaman ayırmaya çalışın, ziyaretlerinizi bayramlarla sınırlamayın. Onlarla vakit geçirmek sizin de dünyanızı zenginleştirecek, geçmişinizle bağ kurmanızı sağlayacaktır.
Yaşı altmışın üstündekiler sık sık derin bir özlemle, “Nerede o eski komşuluklar, kocaman bir masanın çevresine toplandığımız aile yemekleri,” diyerek iç geçirirler. Bu özlemin kaynağı, anılarla olan duygusal bağlarıdır. Yaş daha da ilerleyip seksenlere geldiğinizde eskiye özlem devam eder, ama özlemini duyduğumuz o günleri hatırlamakta zorlanırsınız. Bu, hafızamızın bize tatlı, bir o kadar da beklenen bir oyunudur. Yaşımız ilerledikçe nasıl kulaklarımız eskisi kadar iyi duymaz, gözlerimiz eskisi kadar iyi görmez, kalbimiz kanı eskiden olduğu gibi pompalayamazsa, hafızamız da eskisi kadar keskin değildir. Makul düzeyde bellek kaybı, yaşlanmanın beklenen bir sonucudur.
SOSYAL İLİŞKİLER
Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmaya göre, insanlarla daha sık haşır neşir olan, çevresi geniş, sosyal bağları güçlü insanlar daha uzun yaşıyor. Yani, başkaları ile zaman geçiren, bir şeyler yapmaktan keyif alan insanların yaşam süresi uzuyor. Moda deyimiyle sosyalleşmeyi becerebilen insanların uzun yaşama olasılığı, yalnızlığı seçen, izole bir hayat süren insanlara oranla yüzde 20 daha fazla.
Komşu ziyaretleri, kahve sohbetleri, akşam gezmeleri, arkadaş toplantıları, hemşerilik ve okuldaşlık ilişkileri sadece hayatınızı zenginleştirmekle kalmıyor, yaşamınızı da uzatıyor. Bunun başlıca nedenlerinden biri güçlü sosyal bağların kaygıyı, dolayısıyla da stresi azaltması. Daha az stres ise bir ‘ömür törpüsü’ olan stres hormonlarının seviyesini düşürüyor.
Dostlarınızla, komşularınızla ister keyifli, ister acıların paylaşıldığı hüzünlü zamanlar geçirin, fark etmiyor. Her iki koşulda da bu yakınlık hissi ruhsal sağlığı olumlu yönde etkiliyor. Yalnız kendi sağlığı, kendi mutluluğu ve kendi dertleriyle değil, çevresindekilere olup bitenlerle de ilgilenenler, diğerlerinin acılarına katılmayı ve katlanmayı becerenler güvenli dostluklara sahip oluyorlar.
Yaşamın bir yol olduğunu düşünürsek, böyle insanların çevreleri yoldaşlarla dolu oluyor. Bu insanlar sadece çok zengin ve tatmin edici bir hayat sürmekle kalmıyor, aynı zaman da daha sağlıklı ve uzun bir ömür sürüyorlar.
MANEVİYAT
Anlamlı, derin bir yaşam serüveni için maneviyat dünyanızı zenginleştirmeli, ruhunuzu beslemelisiniz. Bizi zeki bir makineden ayıran, insan yapan iç dünyamızın zenginliğidir. İnançlı olmak, geleneklerimize, köklerimize sahip çıkmak bize anlamlı bir varoluş, derin bir iç dünya olarak geri döner. Mesela, ramazan ayı, hayatınıza dışarıdan bakmak ve ruhsal yaşamınız hakkında değerlendirmeler yaparak geçmişle hesaplaşmak, geleceğe bakmak için mükemmel bir fırsattır.
Ayrıca, yaşlanmaya daha iyi ve olumlu bakmak, hoşgörülü yaklaşmak için de bulunmaz bir deneyimdir. Oruç tutmak ise hem bedeni hem de ruhu arındıran manevi bir iyileştirici, bir iç doktordur.
NASREDDİN HOCA BAKIN NE DİYOR?
Yaşlı ve hasta Nasreddin Hoca bir portakal ağacı dikmeye çalışıyormuş. Yoldan geçerken durup onu seyreden biri acıyarak şöyle demiş: “İlahi hoca, meyvelerinden yemeye ömrünün yetmeyeceği bir ağacı dikmeye ne demeye uğraşırsın?” Hoca cevap vermiş: “Doğru. Ama daha doğrusu ben de başkalarının diktikleri ağaçlardan bol bol meyve yedim.”
HAPLA ZAYIFLANMAZ
İnternette ve bazı gazete/TV reklâmlarında adımı ve resmimi kullanarak pazarlanan OBESİ-STOP isimli ürünle ilgili olarak yasal haklarımı koruyan hukuksal süreçler başlatılmıştır. Diyet ve egzersiz yapmadan sadece hap yutarak kilo verdirdiği ileri sürülen bu ürünle benim ve Yaşasın Hayat Beslenme Enstitüsü’nün ilgisi yoktur. Bilginize sunulur.
Paylaş