Son günlerde insanlar aynı soruyu soruyor: “Kansere yakalananlar her geçen gün neden artıyor?” Bu sorunun bir, beş, on değil yüzlerce yanıtı var ama en önemlisi temiz bir çevrede yaşamamamız olmalı...
Temiz bir dünyanın geleceğimizin en önemli belirleyicisi olduğunu maalesef unuttuk! Bugün de ektiklerimizi biçiyoruz. Artık yağmur sularında asit, anne sütünde toksik maddeler, içme suyunda arsenik, yiyeceklerde kanserojenle karşılaşmak gazeteler için bile haber konusu olmaktan çıktı. Önce şu noktayı bilmemiz lazım: Asla ve hâlâ umutsuz bir noktada olmayalım. Başta kendim olmak üzere hiç kimseye umutsuzluk aşılamayı, çözümsüzlük duygusu oluşturmayı sevmem. Ama bu kanser meselesine daha baştan yanlış değilse bile eksik başladığımız, düşüncesindeyim. Bana göre “Kanseri yenmek” yerine önce “kanseri önlemek” işine odaklanmak zorundayız. Çünkü, elimizdeki veriler, ilaç sanayi ve tedavi endüstrisi ne kadar böbürlenirse böbürlensin, kanser tedavisinde geldiğimiz mesafenin “bir arpa boyundan” da pek uzun olmadığını gösteriyor.
KÜRESEL BİR TEHDİT OLDU
Tedavi konusundaki çalışmaları tabii ki bir kenara bırakmamalıyız ama öncelikle temiz bir çevre yaratma, kanserojen molekülleri belirleyip sorgulamak ve bu moleküllerin soluduğumuz havaya, yediğimiz içtiğimiz gıdalara temasını önlemeye çalışmalıyız. Bununla yetinmemeli kanser konusunu yeni baştan masaya yatırıp, alternatif çözüm yolları aramak, koruyucu programlar oluşturmak ihtiyacındayız. Toplumun bilme ve öğrenme hakkını ön plana çıkarmalı, toplumsal bilgilenmeyi örgütlenmeyi dolayısıyla “kanserden korunmayı” kanserle savaşın birinci maddesi yapmalıyız. Çünkü küresel bir kanser kriziyle karşı karşıyayız. Çünkü çevremizde kansere yakalananların sayısı her gün biraz daha artıyor. Çünkü dikkatsizliğimiz neticesi önce yaşadığımız dünya sonra da bedenimiz kimyasal bir çöplük haline geliyor. Kısacası işte “evde, sokakta, okulda -hatta ana rahminde-” kimyasal kirleticilere maruz kalmamız, bugün neredeyse bir salgın haline dönüşen kanser sorununun en önemli nedenidir.
Salgını önlemenin yolu
Prof. Dr. Erkan Topuz Hoca’nın editörlüğü ile dilimize kazandırılmış “Kanser: Salgını Önlemek İçin 101 Çözüm Önerisi” isimli kitaptaki şu cümleler çok önemli: “Vücutlarımızın dokusunun kimyasallardan oluşan ağır bir yük tarafından kirletildiğini öğrenmek rahatsız edicidir” Bir çalışmada (New York), sağlıklı kişilerde kan ve idrar tahlili yapıldığında, 167 endüstriyel kimyasal saptanmış. Bunlardan kimi bağışıklık sistemi için toksik; kemik, üreme sistemi için, hormon sistemi, beyin ve sinir sistemi için kanserojen, kimi bağışıklığı felç eden kimyasallarmış. Bu kimyasalların bazıları yapıştırıcılar, tarım ilaçları, saç spreyleri, parfümler, boyalar, deterjan katkıları, gıda katkı maddelerinin veya cilaların üretiminde kullanılmış. Başka bir çalışma emziren 20 annenin sütünde kanserojen PBDE maddesinin; bir diğer çalışma ise yeni doğan bebeklerin göbek bağı kanında 287 zararlı kimyasalın mevcudiyetini göstermiş. Çevre kirlenmesi yalnız bizi doğrudan etkileyen kanserojen yükünü arttırdığı için değil, aynı zamanda bağışıklık sistemimizi felç ettiği için de önemli bir problem. Bağışıklık sisteminin bozulması bizi kanserden koruyan ve gerektiğinde iyileştiren sistemlerin de görevini yapamaz hale gelmemesine yol açmakta...
Ne yapmalı?
Eğer kanser tehdidini görmezden gelir, içtiğimiz suları, yediğimiz gıdaları, soluduğumuz havayı, dokunduğumuz eşyaları, kullandığımız deterjan ve benzeri kimyasalları, sigarayı, alkolü, radyasyonu kanser nedeni olarak sorgulamazsak “Pankreas kanseri neden sıklaştı”, “Kan kanserine yakalanalar neden arttı?”, “Kolon kanseri, prostat kanseri, meme kanserine yakalananlar neden çoğaldı?” gibi yüzeysel tartışmalarla zamanımızı geçirmeye devam ederiz. Dikkat edin! Sadece sigara bıraktırma kampanyaları bile akciğer kanserine yakalananların sayısını azalttı. Bugünlerde özellikle İstanbullu kadınları pek meşgul eden pankreas kanseri, meme kanseri ve diğer kanser vakalarının arka planında, bedensel ve ruhsal kirlenmenin yattığını unutmayın. Bu kirlenmenin nedeninin çevre şartları olduğunu ise aklınızdan asla çıkarmayın.