Nedendir bilinmez, bazı sağlık sorunları gereğinden çok büyütülür. Osteoporoz da bunlardan biridir.
Osteoporoz, özellikle menopoz çağı kadınlarının korkulu rüyası oldu! Aslında biraz da o hale getirildi. Menopoza giren kadınlar çok daha önemli sağlık sorunlarını bir yana bırakarak bu dönemde orta düzeydeki problemlerle uğraşıyorlar. Osteoporozun menopoz döneminde görülme sıklığının arttığı doğrudur ama bu menopozdaki her kadında ağır bir osteoporozun ortaya çıkacağı anlamına gelmiyor.
NEDEN VE NASIL OLUŞUYOR
Osteoporozda temel sorun kemiklerdeki mineral kaybı, özellikle kalsiyum kaybıdır. Bu mineral-kalsiyum kaybı ile de kemiklerin içi boşalmakta, gözenekleri büyümektedir. ("Osteo" sözcüğünün kemik, "poroz" sözcüğünün de gözenekli anlamına geldiğini hatırlatalım). Kemik kalsiyumunun kaybı daha güçsüz ve kırılgan kemik demektir. Yani, aslında ortada eriyen bir şey de yoktur! Vücudumuzda her şey yaşlanırken kemiklerimiz de doğal olarak yaşlanmakta, yaş ilerledikçe yapım-yıkım dengesi yıkımın lehine bozulmaktadır. Kemik yıkımının çok fazla olması ya da kemiğin kendini yeteri kadar yenileyememesi osteoporozla sonuçlanmaktadır.
Menopozda osteoporoz riskinin arttığı doğrudur. Bu dönemde "östrojen" yani kadınlık hormonu düzeyinin azalması kemik kaybını hızlandırmaktadır. Menopoza giren her kadın kemik sorunu yaşar ama hepsinde ağır düzeyde osteoporoz sorunu ortaya çıkmayabilir.
NASIL İZLENMELİ?
Osteoporoza yol açan kalsiyum kaybı yavaş ve fark edilmeden ilerlediği için bu soruna "kemiklerin sessiz hırsızı" adı da verilmiştir. Ağır düzeyde osteoporoz olanlarda düşme, burkma, vurma gibi basit travmalarla kalça kemiklerinde, el bilek ve omurgada kırıklar ortaya çıkabilmektedir. Diğer taraftan kalsiyum kaybı boy kısalmasına, sırt ve bel ağrılarına, omurga eğrilmesine (kamburluk) yol açabilmektedir. Osteoporozu izlemek için 2-3 yıllık aralıklarla kemik yoğunluğunun ölçülmesi kafidir. Eğer ağır düzeyde bir osteoporoz söz konusuysa ve ciddi bir tedavi uygulanıyorsa kemik yoğunluğu takipleri daha sık yapılabilir. Kısacası, menopoz dönemindeki her kadına her yıl kemik yoğunluğunu ölçmek, özellikle ciddi bir osteoporoz söz konusu değilse şart değildir. Bu pahalı testin ne sıklıkta yapılacağı herkese göre değişmektedir.
Diğer taraftan ülkemizde kemik yoğunluğu ölçümünde kullanılan cihazların çoğu kez Amerikalı ve Avrupalı kadınların kemik yoğunlukları dikkate alınarak değerlendirme yaptığını da bilmekte yarar var. Bizim önerimiz osteoporozun bir risk faktörü olduğunu bilmeniz ama onu çok abartmamanız olacaktır.
"Sil Baştan"a hazır mısınız
Üç yeni kitabı bir arada yayınladık. Bu üç kitabın ortak başlığı "Sil Baştan!" Kitaplardan birinin adı "Yaşam Reçeteleri!" Bu kitap kolayca faydalanabileceğiniz yüzlerce sağlık ve mutluluk reçetesi içeriyor. Kitapta hipoglisemiden reflüye, hipotiroididen kolite, bellek sorunlarından cinselliğe kadar her şey var. İkinci kitabımızın adı "Yaşasın Yemek!" Bu kitapta sağlıklı beslenmenin ipuçlarını vermeye ve sağlıklı bir kiloda kalmanın temel kurallarını özetlemeye çalıştık.
Kitabı "Yaşasın Hayat" kliniğinin beslenme ve diyet uzmanlarıyla birlikte yazdık. İçinde genç yaşlı herkese uygun beslenme reçeteleri, kilo yönetimi önerileri ve yemek tarifleri var. Üçüncü kitabımıza gelince. Adını sevgili Gani Müjde koydu: "Derin Güzellik!" Bu kitabın hazırlanmasında Dermatoloji Uzmanı Dr. Şerife Günel’le birlikte çalıştık. Cilt sağlığı, gençlik, güzellik ve cilt yaşlanması ile mücadele üzerine bilinen ne varsa bu küçük kitapta özetlemeye çalıştık. Kitaplar Doğan Kitap’ın titiz çalışması ile mükemmel bir şekilde hazırlandı. Umarız yararlanırsınız!
Bebeğinizle geziye çıkarken
Kısa süren araba yolculuklarında bebekler uyumaya meyillenirler, fakat uzun yolculuklarda yetişkinlerde olduğu gibi bebeklerde de bazı huzursuzluklar baş gösterir. Hem sizin hem de bebeğinizin yolculuğunu daha rahat ve eğlenceli hale getirmek için şunları deneyin:
1. Arka koltukta oturan kişiye bebeğinizin kollarını ve ayaklarını hareket ettirip masaj yapması için rica edin.
2. Yanınıza geniş bir battaniye alın ve molalarda bebeğinizin üzerinde emeklemesine izin verin.
3. Verdiğiniz molalarda bebeğinizin yürümesine yardımcı olun.
4. Bebeğinize birkaç hareket yaptırdıktan sonra onu kucaklayın ve yürüyüşe çıkın. Böylece bebeğiniz temiz havanın tadını çıkarır.
5. Uçakta seyahat ederken, bebeğinizi bebek koltuğundan kısa bir süreliğine çıkarın. Bebeğinizin ayakta durmasına yardımcı olun. Tıpkı sizin yapmanız gerektiği gibi.
(Aktif Yaşam Rehberi’nden alınmıştır.)
Güneşe çıkmadan önce ilaçlarınızı gözden geçirin
Bazı ilaçların, cildin, ultraviyole (UV) ışınlarına karşı duyarlılığını artırdığını biliyoruz. Bu ilaçların hassaslaştırdığı cilt, güneş ışınlarından daha kısa sürede ve daha şiddetli biçimde etkilenir. Güneş yanığı daha ciddi bir sorun haline gelir.
İdrar söktürücü (diüretik) özelliği nedeniyle yüksek tansiyon (hipertansiyon) tedavisinde kullanılan hydrochlorothiazide içeren ilaçlar, kalp ritmini düzenlemek için kullanılan amiodarone, glipizide gibi bazı şeker hastalığı (diabetes mellitus) ilaçları, bazı ağrı kesiciler (ibuprofen, naproxen, celecoxsibe gibi) ve bazı antibiyotikler (tetracycline, quinolone gibi) güneş yanığı riskini ve şiddetini artırır. İlacı kullanmayı bıraktıktan sonra da ilacın tipine ve kullanma sürenize göre değişmekle birlikte 15 gün daha güneş ışınlarına duyarlılığınız devam edecektir.
Genelde, 15 faktörlü güneş koruma ürünlerinin yeterli olduğu ama ilaç kullanan kişilerin 30 koruma faktörünü yeğlemeleri gerektiği görüşü yaygın.
Bilgi eski haber yeni
Karpuzda, domateste, pembe greyfurt ve kayısıda bulunan "likopen" isimli maddenin kalınbağırsak, meme ve prostat kanserinden koruduğunu gösteren ilk çalışmalar 10 yıl önce yayınlandı. Likopen kalp damar hastalıklarını önlemede ve özellikle güneşe bağlı cilt yaşlanmasını engellemede de son derece faydalı. Eğer vücudunuza daha çok likopen kazandırmak istiyorsanız domates ve karpuz tüketin.
Rahim ağzı kanseri kimlerde olur
Düzenli pap smear testi yaptırmayanlarda kanser öncesi bulgular yakalanıp tedavi edilemeyeceğinden risk artmaktadır. Bununla birlikte, insan papillom virüsü (HPV)’nin rahim ağzı kanserinin en önemli sebebi olmasından dolayı bu virüse yakalanmaktan kaçınmalıdır. HPV virüsü cinsel yolla bulaşan bir virüstür ve oldukça sık rastlanmaktadır. Dolayısıyla bir kadın eğer:
1- 18’inde önce cinselliğe başlamışsa
2- Birçok partneri olmuşsa
3- Başkalarıyla da ilşkisi olan partnerleri varsa
4- Cinsel yolla bulaşan başka bir hastalığı varsa veya böyle bir hastalık geçirmişse rahim ağzı kanserine yakalanma riskini artırmaktadır.
Kilo vermenin 4 altın kuralı
Yeni bir diyet programına başlamayı düşünüyorum. Ancak ailem "Artık yeter" diyor. Çünkü her yeni programda verdiğim kilo miktarı biraz daha azalıyor ve başarım daha da düşüyor. Peki bu işi başaranların sırrı nedir?
İşte size her zaman yanınızda taşıyacağınız 4 altın anahtar...
1) Düşük yağlı, orta düzeyde protein ve yeterli miktarda karbonhidrat içeren diyet. Karbonhidrat denildiğinde akla her zaman sadece kötü olanları gelir ve diyete başlandığında hemen terk edilen ya da terk edildiği sanılan yiyecek grubudur. Aslında belki de vazgeçilmesi zor basit karbonhidratların (kek, kurabiye, bisküvi) yerini kompleks olanları ile (meyve, sebze, bulgur, kepekli ürünler) değiştirmek o grubu tamamen bırakmaktan daha kolay ve uygulanabilir olacaktır. Bu değişikliği size uygun şekilde yapabilmeyi öğreten bir diyet programına girmelisiniz.
(Devam edecek...)
Tok kalmak için ne yapmalısınız
Diyet yapmaya çalışsam da çok acıkıyorum. Yediklerimi azaltamıyorum. Saat başı hiçbir şey yememiş gibi açım. Nasıl diyet yapacağım?
Saat başı açlık hissediyorsanız, yemekten sonra da atıştırma devam ediyor ise, doyduğunuz halde yemeyi bırakamıyorsanız metabolik bir sorununuz olabilir. Karbonhidrat metabolizmasında (şeker dengenizde) bir sorun var ise bunun için mutlaka bir uzman hekime başvurmalısınız. Yapılacak olan tahlillerin sonucuna göre sorun belli olduktan sonra hekiminiz size uygun tedaviyi başlatırken, diyetisyeniniz de size uygun bir beslenme programı ayarlayacaktır. İşte size diyetin glisemik yükünü azaltmak için bazı öneriler:
n Beyaz ekmek yerine esmer ekmek (buğday, yulaf, çavdar...)
n Pirinç yerine bulgur
n Sade poğaça yerine, peynirli kepekli poğaça
n Meyve suyu yerine kabuklu meyve (soymadan)
n Unlu çorba yerine sebzeli çorba (sebzeleri bütün bırakın)