Paylaş
İlaçların besin haline getirildiği tıp ya da sağlık anlayışı bitiyor. Onun yerine, besinlerin ve diğer doğal unsurların ilaç olarak tercih edildiği yeni bir sağlık anlayışı devreye giriyor. Bunun bir örneği de omega-3 bazlı yeni bir ilaçta yaşanıyor.
Gelişmelere bakılırsa omega-3 takviyelerinin yerini reçeteli omega-3 hapları alabilecek. Bu yöndeki olumlu bulgulara bir yenisi daha eklendi.
ABD’de Amarin ilaç firması tarafından üretilen omega-3 bazlı bir molekülün kalp damar hastalıkları ile mücadelede ciddi şekilde işe yarayabileceğini gösteren bulgular elde edildi. Aslında bu ilaç en az 5 yıldır gündemde.
Amarin’in Vascepa isimli ürününün başına gelenleri, FDA ile yaşadığı sürtüşmeleri yıllardan beri “omega-3 hayranı” bir hekim olarak ben de dikkatle izledim, izliyorum!
Son durum şu: Balık yağından
elde edilen ve
kanı incelten bir omega-3 asidi olan EPA’nın bir türü olan icosapent ethyl maddesi özellikle yüksek trigliserit seviyelerini azaltıyor ve aspirin benzeri bir kan inceltici etki gösteriyor.
Özeti şu: Omega-3 haplarını artık “takviye” değil “ilaç” gibi yutacağımız, dolayısıyla kalbimizi kimyasallar ile değil doğal besinlerle koruyacağımız yeni bir çağ başlıyor.
Brokoli mi, karnabahar mı?
Bizim manavlar brokoliye “Burukali” diyormuş! Haklılar! Brokoli lezzetsiz, tatsız ve tuzsuz bir şey. Ağzınızda da buruk bir tat bırakıyor. Bu nedenle de Türk mutfağı burukali yerine karnabaharı kullanılıyor. Brokoli ile karnabaharın besleyici değerleri hemen hemen aynı.
Peki karnabahar mı yoksa lahana mı? Bence bir gün birinden, diğer gün öbüründen faydalanın. İkisini de önce küçük parçalara ayırıp 40-50 dakika bekledikten sonra pişirmezseniz eğer içlerindeki antikanser kalkan sulforafan’dan mahrum kalabileceğinizi de unutmayın.
Nedeni şu, çiğ lahana veya karnabahardaki mirosinaz isimli enzim bu gıdalardaki bir maddeyi sulforafan’a çeviriyor.
Bu ikiliyi yemediğiniz ya da elle, bıçakla parçalayıp 30-40 dakika beklettiğinizde aktifleşen o enzim sayesinde sulforafan üretimi gerçekleşiyor. Sonrasında ister çiğ, ister pişirip yiyin hiç fark etmiyor.
Başlıktaki sorunun yanıtı net: Ben önceliği daha lezzetli olan karnabahara veriyorum.
Beyin moru çok seviyor
Beyin mor ve siyahı çok seviyor. Sadece mor ve siyah değil, beyin renkli ve taze her sebze ve meyveyi seviyor. Bir antioksidan ne kadar renkli, koyu ve frapansa beyne o kadar çok bellek gücü veriyor. Önceliğini de morlar ve siyahlar yani antosiyanin zengini siyah üzüm, erik, böğürtlen, mor lahana, siyah kuru erik ve benzerleri alıyor. Mor ve siyah sebzeler ve meyveler de bu güzel sonbahar da pazarda, manavda sizi bekliyor. Afiyet olsun.
Pancar damar açar!
Mor pancar son yılların en gözde besinlerinden biri. Antioksidan gücü muazzam. Enerji yüklüyor. Hafif tansiyon yükselmelerinde bir bardak pancar suyu tansiyonu düşürüyor. Kısacası pancar bir harika bir besin. Özellikle damarlarınız pancara bayılıyor. Turşusu, tazesi fark etmiyor. Sofralarda pancara biraz daha yer açmamız öneriliyor. Pancar bu müthiş gücü sadece vitamin, mineral, antioksidan gücünden değil harika nitrik oksit gücünden alıyor.
Balık aklın sütüdür
Omega-3 zengini balıklar yaşlılarda belleği koruyor. Gençlerde zekayı keskinleştiriyor.
Her yaşta, herkeste ruha enerji, güç ve kuvvet veriyor. Biz balık için “Fikir gıdası” diyoruz.
İster mevsiminde tazesi, ister her zaman için konservesi, ister sardalyası, hamsisi ya da ton balığı, hiiiç fark etmiyor, balığın her türlüsü belleğe güç, zekaya akıl fikir veriyor.
Depresyondan korunmak, damarları genç tutup eklemleri yağlamak ve kemikler güç katmak için de balığa yüklenmek gerekiyor.
Paylaş