Paylaş
Tamam, et pahalı, hem de olması gerekenden çok daha pahalı. Tamam, et önemli hem de çok önemli bir besin kaynağı. Tamam, yüksek protein gücü, demir zenginliği, kolajen yükü, doğal yağ yapısı onu “faydalı besinler” listesinde üst sınırlara taşıyor.
Ama ne var ki, kırmızı etin sık ve gereğinden çok tüketiminin de bir hastalık davetçisi olduğu kesin!
Mutfak bütçesinin büyükçe bir kısmını ete değil sebzeye, bakliyata ayırmak bu nedenle daha akılcı. Haftada 2 veya 3 porsiyondan fazla et yemekten kaçınmak bu nedenle önemli. Araştırma sonuçları bile net ve açık olarak şunu söylüyor: Aşırı sığır eti tüketimi kalın bağırsak ve makat kanseri ile ilişkili.
Aynı ilişkinin meme, yumurtalık ve prostat kanserleri için de söz konusu olabileceğini gösteren işaretlerin sayısı ise oldukça fazla. Diğer taraftan doymuş yağlardan (katı) zengin, doymamış yağlardan fakir hayvansal yağların damar tıkayıcı plak oluşumunu hızlandırdığı da biliniyor.
Kırmızı etlerdeki antibiyotik, büyüme hormonu ve diğer kimyasal kalıntıların da sağlık zararlarının olabileceği düşünülüyor.
Kısacası kırmızı et tüketimini abartmamakta, kızartılmış, yanmış, füme edilmiş, kırmızı et ürünlerinden ve işlenmiş mandıra türü (sosis, salam) besinlerden kesinlikle uzak durmakta fayda var. Haftada 2 veya 3 kez 80-100 gram kırmızı et yeterlidir.
Parkinsonun sırrı beyinde mi bağırsaklarda mı?
Parkinson hastalığı önemli bir yaşlılık sorunu. Ne var ki son yıllarda 40’lı yaşlarda bile ona yakalanan genç insanlar var.
Diğer yandan pek çok çalışma, Parkinson hasta sayısındaki artışa dikkat çekiyor ve bu artışta bağırsaklardaki ekolojik dengenin bozulmasının yani disbiyozis sorununun da sorumlu olabileceğini ileri sürüyor.
Bazı uzmanlar bağırsaklarda iyi bakterilerin azalıp kötü bakterilerin artmasının beyne bağırsaklardan yollanan bazı toksik metabolitleri yoğunlaştırdığını, nörolojik hasarı bu metabolitlerin yaptığını ileri sürüyor. Parkinsonluların çoğunun “kabızlık” problemi çekmesi ve yine birçok Parkinsonlu da “disbiyozis” sorununun belirlenmesi de bu fikri destekliyor.
Konu önemli.
Detaylı yeni ve büyük araştırmalara ihtiyaç var.
Anksiyetem var mı?
Eğer aşağıdaki 6 olaydan 3 veya daha fazlasını yaşıyorsanız muhtemelen siz de “kaygı bozukluğu” olan biri ya da kaygı bozukluğu adayısınız. Teste buyurun...
◊ Gelecekten endişe duyuyorum.
◊ Odaklanmada zorlanıyorum.
◊ Terleme ve çarpıntı ataklarım var.
◊ Sık sık ağız kuruluğu çekiyorum.
◊ Mide sorunları, bağırsak şişkinliklerinden yakınıyorum.
◊ Tekrarlayan baş ağrısı ataklarından şikayetçiyim.
Bir gıda ne zaman işlenmiş olur?
◊ Tahıl öğütülüp
beyaz un haline gelince
◊ Sıvı yağ hidrojenize edilip margarine dönüştürülünce
◊ Et; salam, sosis, sucuk olarak pakete girince
◊ Sebzeler yağda kızartılarak pişirilince
◊ Meyveler suyu sıkılıp şişeye girince
◊ Sebzeler blender’dan geçirilip posası giderilince
◊ Kuruyemişler kavrulup tuz eklenince
Tip 2 diyabet yolculuğunun 4 aşaması var
Aşırı şeker, un, nişasta, fazla kalori tüketimi ve buna eklenecek hareketsizlik, hele bir de “genetik eğilim” ile birlikteyse
Faz 1 Hiperinsülinemi
Faz 2 İnsülin direnci
Faz 3 Prediyabet
Faz 4 Tip 2 diyabet
Kanseri olanlar bunları daha sık ve bol tüketsin!
◊ Soğan, sarımsak, pırasa
◊ Lahana, karnabahar
◊ Turp (kırmızı, siyah), kök pancar
◊ Kereviz (kök ve yaprak), havuç
◊ Domates
◊ Biber (yeşil, sarı, kırmızı)
Paylaş