Paylaş
Bizi beklenenden daha hızlı yaşlandıran şeylerden biri de “mitokondrial DNA”mızın eskiyip yıpranması.
Biliyorsunuz, mitokondriler hücrelerimizin enerji üretim merkezlerimiz. İhtiyaç duyduğumuz enerjinin neredeyse tamamı bu minicik organellerde üretiliyor. Dolayısıyla hücrelerimizin gençliği –yani bizim gençliğimiz- bir ölçüde mitokondrilerimizin gençliği, gücü, kuvveti ile de doğrudan bağlantılı.
Mitokondri yaşlanmasının temel belirleyicilerinden biriyse onun kendine özel DNA yapısı.
Onların DNA yapıları da tıpkı hücre çekirdeğinde yer alan DNA’mızın yaşlanıp yıpranması kadar önemli bir “yaşam süresi” ve “hayat enerjisi” belirleyicisi.
Netice şu: Mitokondri DNA’larımızın da genç kalması, güçlü olması, erken yıpranmaması, fazla örselenmemesi lazım.
Bunun en etkili yolu da düzenli yapılan egzersiz çalışmaları. Her gün yapılan düzenli yürüyüş aktiviteleri işte bu noktada da son derece önemli bir belirleyici. Peki mitokondrilere destek olabilecek doğal bazı şifalı moleküller var mı? Varsa onlardan da faydalanmak mümkün mü?
İyi haber şu: Mitokondrileri daha uzun genç ve sağlıklı tutabilmek için bazı desteklerden faydalanmamız mümkün.
Mitokondri için 5 doğal destek
Mitokondrial DNA’yı yaşlanmadan koruyabileceği düşünülen 5 doğal madde var. Bu 5 doğal maddenin adlarını bir kenara yazın: Alfa lipoik asit, rezveratrol, asetil-L carnitin, koenzim Q-10 ve folik asit. Berkeley Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi’nde yapılan bazı çalışmalarda ulaşılan bulgular da bu desteklerin mitokondrial DNA’yı yaşlanmaktan koruyabileceğini düşündürüyor.
Eğer bu düşüncenin ispatlanmasına kadar geçecek sürenin “kaybedilmiş bir zaman” olacağını düşünüyorsanız bu doğal desteklerden siz de hemen yararlanabilirsiniz (yararlananlar var!).
Bu maddeleri ne dozlarda, hangi süre ile kullanmanız gerektiğini öğrenmek için biraz araştırma yapmanız ve biraz çalışmanız gerekiyor.
Bunların besinlerde yaygın olarak bulunduğunu ve akılcı beslenme planları ile vücuda kazandırılabileceklerini de unutmayın.
Ve küçük bir kopya: Günde 100-200 mg alfa lipoik asit, 50-100 mg koenzim Q-10, 500-1000 mg asetil-L carnitin ile mitokondrial DNA’nıza destek olmaya hemen başlayabilirsiniz.
Resveratrolü hap olarak kullanmanızı pek tavsiye etmem. Gidin aktardan taze üzüm çekirdeği alın ve her gün 30-40 tanesini ağzınızda bir güzel çiğneyip yutun.
Çünkü üzüm çekirdekleri tıka basa resveratrolle dolu. Folik asidi de düzenli bir tavsiye şeklinde kullanmanıza gerek yok.
Yeterince sebze ve kaliteli hayvan ürünü tüketiyorsanız ilave folik asit desteğine ihtiyaç duymazsınız.
Önce güvenlik!
Bitkisel kaynaklı ürünlerin sağlığa yararlı olabileceklerine inananlardanım. Bitkilerin köklerinde, yaprak, gövde ve çiçeklerinde yer alan yüzlerce doğal şifanın bize yardımcı olmak üzere ihsan edildiğinden hiç ama hiç kuşku duymam. Bunlardan yapılan şurup, damla, kapsül veya tabletlerin ilaçlara göre muhtemelen daha az toksik etki gösterebileceklerini ben de kabul ediyorum.
Ne var ki Hipokrat’ın koyduğu o ilk kural burada da değişmiyor: “Premium nihil nocere”, yani “Önce zarar verme!” Şu kuralın altını çizmek gerekiyor: “Önce güvenlik!”
Bunun sebebi bitkisel ilaçların da, bunlardan hazırlanan sağlık desteklerinin de tümüyle tehlikesiz olmamalarıdır.
Bu ürünler gereğinden yüksek dozlarda ve tavsiye edilenden daha uzun süre kullanılırlarsa zarar verebiliyorlar.
Ayrıca kullandığınız reçeteli ilaçlarla birlikte alındıklarında beklenmeyen bazı reaksiyonlara sebep olabiliyorlar.
Ayrı ayrı kullanıldıklarında faydalı olabilen bitkisel destekler, birlikte kullanıldıklarında vücudu hırpalayabiliyor.
Bu desteklerden bazıları, bazı insanlarda beklenmedik ağır alerjik reaksiyonlara, bazıları da karaciğer veya böbrek yetmezliğine yol açabiliyor.
Hamilelikte kullanıldığında anne ve çocukta önemli reaksiyonlara sebep olabilenleri, küçük çocuklarda veya yaşlılarda kullanılmaması gerekenleri var. Kısacası bu yeşil eczaneden faydalanırken çok dikkatli hareket etmek gerekiyor.
Fayda göreceğim derken zarar görmemek, başınıza iş açmak istemiyorsanız bazı temel kurallara uymanız şart.
Bitkisel destek kullanım kılavuzu
Eğer tabii ürünlerden, özellikle de bitkisel desteklerden en iyi şekilde faydalanmak istiyorsanız, bu kararınızın bilgi ve deneyim ile de onaylanması gerektiğini unutmayın.
Bu ürünleri kullanıp sağlık kazanayım derken sağlığınızı tehlikeye atmak istemiyorsanız bazı temel kurallara uymaya çalışın.
1) Bu ürünleri bir doktor, eczacı veya beslenme uzmanıyla görüşmeden kesinlikle kullanmayın.
2) Bir sağlık sorunundan korunmak için değil de, o sorunu çözmek için yani hastalığı tedavi etmek için bu ürünlerden faydalanmayı düşünüyorsanız doktorunuz ne diyorsa onu yapın.
3) Doktorunuza bilgi vermeden herhangi bir hastalığın tedavisi için bu ürünleri kullanmayın.
4) Korunmak ve güçlenmek amacıyla kullandığınızda da yan etkilere karşı uyanık olun. Bitkilerin içinde tıpkı ilaçlardaki gibi kimyasal maddelerin olduğunu, bu kimyasalların vücudunuzda bazı toksik reaksiyonlara, alerjik tepkilere sebep olabileceğini unutmayın.
5) Eğer reçeteli bir ilaç kullanıyorsanız bu ürünlere başlamadan önce mutlaka doktorunuzla konuşun.
6) Ortaya çıkabilecek belirtileri dikkatle izleyin ve en kısa zamanda eczacınıza veya doktorunuza haber verin.
7) Bu ürünleri eczanelerden veya resmi makamlardan onaylanmış ürünleri satan yerlerden satın alın.
8) Standardize edilmiş ürünleri kullanın. “Standardize edilmiş ürün” demek, belirli işlemlerden geçirilerek temel aktif bileşenlerinin mevcudiyeti ve miktarı garanti edilmiş ürünler demektir.
9) Eğer geleneksel bitkisel ürünlerin satıldığı aktarlardan bazı bitkisel ürünleri almayı düşünüyorsanız bu ürünlerle ilgili doğru bilgilenmeye, etiket bilgileri ile yetinmemeye çalışın.
Bu ürünlerin hiçbirinin bir sağlık sorununu tamamen çözmeye gücünün yetmeyeceğini, bu ürünleri kullanmaya başlayınca reçeteli ilaçlarınızı terk etmemeniz gerektiğini lütfen unutmayın.
Aktarlardan satın aldığınız ürünleri küçük dozlarda ve yavaş yavaş miktarı artırarak kullanmaya çalışmanız da bir çözüm olabilir.
Antioksidanları da doğal yolla alın
Doğada yüzlerce, binlerce doğal antioksidan madde var. Ben onlara antioksidan ordusu diyorum.
Bu ordunun da çok sayıda askeri var. Bu değerli savunma elemanlarını doğal yoldan kazanmak yerine işi yalnızca antioksidan tabletlerine, E vitamini, C vitamini haplarına havale etmek, Harvard’lı ünlü hekim Dr. Willet’in deyişiyle “Mozart’ın bir senfonisini tek başına bir kemandan dinlemeye” benzer. Dr. Willet bakın ne diyor: “Eğer böyle yaparsanız belki biraz bir şeyler alırsınız ama antioksidan gücün o görkemli etkisini yeteri kadar yaşayamazsınız.
Sadece birkaç antioksidanı aşırı miktarda alırsanız bunların meydana getirdiği dengesizliğinin bir grup müzik aletinin kulağı patlatan gürültüsünden farkı yoktur”.
Antioksidan savunmanızı artırmanın size daha iyi bir yaşlanma vereceğini aklınızdan çıkarmayın.
Paylaş