Paylaş
Mehmet Ceyhan, toplum sağlığına önem veren ve bu arada hekimlik mesleğiyle bilim adamlığını aynı anda yürütme becerisi gösteren önemli meslektaşlarımdan biridir. Ve benim için onun ne düşündüğü, ne söylediği her zaman ama özellikle bu günlerde çok ama çok önemlidir.
Zaten böyle olduğu için de bugünlerde Mehmet Hoca’yı yakından izliyor, söylediklerini dikkatle dinliyor, kararsız kaldığım konularda onun fikirlerine müracaat ediyorum. ‘Maske-mesafe ikizliği’ konusunda hoca da benimle aynı düşüncede.
Ev dışında korunma, dışarıda virüs kapmama söz konusu olduğunda o da “Maske-mesafe ikilisini birbirinden ayırmayın” diyor ve sonra da şu maddelerin altını ısrarla çiziyor...
MADDE 1- Sadece sizin maske takmanız yetmez, eğer maskeyi sadece siz takıyorsanız maskesiz bir virüs taşıyıcısı veya hasta ile karşılaştığınızda cerrahi maskelerin sizi koruma gücü yüzde 5’i geçmez.
MADDE 2- Virüs taşıyıcısı veya hasta biri maskesini takmış ama eğer siz maskesiz iseniz korunma olasılığınız yüzde 30’a çıkar
MADDE 3- Eğer hem siz hem de virüslü kişi maskesini takmışsa, sizin virüsten korunma ihtimaliniz anında yüzde 97’ye yükselir.
MADDE 4- Eğer yüzde yüz korunmayı hedefliyorsanız -ki onu hedeflemelisiniz- hem siz hem de virüslü kişi maskeleri takmalı ama aynı zamanda sosyal mesafe kuralını da koşulsuz uygulamalısınız.
Özeti şudur: Maske ve mesafe ‘ikiz kardeş’ gibidir, onları birbirinden ayırmak virüse “Gel bana bulaş!” demektir.
BİR BİLGİ: MASKE-AYAKKABI KARDEŞLİĞİNİ UNUTMAYALIM
GÖRÜNEN o ki salgın süreci kontrollü bir şekilde daha da uzayacak. Bilelim ki virüsü sokaktan kovup, tamamen ortadan kaldırmak da öyle zannedildiği kadar kolay olmayacak. Ve unutmayalım ki bu belalı virüsün hoşgörüsü filan yok. O insafsız ve görünmez düşman, bize yakaladığı yerde bulaşmak ve bizi mutlaka hasta etmekte kararlı. Ondan korunmanın, uzak durmanın, onu sokağa hapsetmenin ilk ve en etkili kuralı evde kalmak! İhtiyaç ve zorunluluk olmadıkça sokağa asla çıkmamak. Hele hele kalabalıklara asla karışmamak. Sokağa her çıkışta da tıpkı ayakkabı giyer gibi maskeleri takmak.
Kısacası önümüzdeki günler, aksi tavsiye edilene kadar maskeli günler olacak. Ev dışında, özellikle sokaklarda maske takmak, ayakkabı giymek kadar normal bir davranış kalıbı haline gelecek.
KÖTÜ HABER: TESTOSTERON DÜŞÜKLÜĞÜ COVID-19’U AĞIRLAŞTIRABİLİYOR
DAHA önce de yazdım, COVID-19 erkeklerde kadınlara oranla daha ağır seyrediyor, daha çok ölümle sonuçlanıyor. Yakın tarihli bir araştırmada bunun nedenlerinden birinin erkeklerdeki ACE2 enzimi fazlalığının olabileceği açıklandı.
Bu bilgiyi size de aktardım. Şimdi de bir başka nedenden, testosteron eksikliğinden kuşku duyuluyor.
Hamburg Eppendorf Üniversitesi Tıp Merkezi’nde yürütülen bir ön çalışma bu düşünceyi doğrulayan sonuçlar verdi. COVID-19 nedeniyle hayatını kaybeden erkeklerin yüzde 70’e yakınında testosteron seviyelerinin yetersiz olduğu belirlendi. Araştırmayı yürüten uzmanlar, hayatı sonlandırabilecek düzeyde stokin fırtınasına, düşük testosteronlu erkeklerde daha sık rastladıklarını açıkladılar.
Hemen not düşelim: Testosteron seviyeleri erkeklerde de kadınlarda da bağışıklık gücü bakımından önemli bir belirleyici.
BİR SINAV: NURAN HOCA’DAN EĞLENCELİ İKİ SINAV SORUSU
İLETİŞİM biliminin ustalarından biridir Prof. Dr. Nuran Yıldız. Dikkatle izler, söylediği çoğu şeyi özellikle takibe alırım. Henüz tanışma fırsatı bulamadım ama ona daima hayranlık duyarım. Dahası, tevazuu, bilgileri aktarmadaki ustalığını ve sakinliğini kıskandığımı da itiraf edebilirim.
Birkaç gün evvel Instagram’da yaptığı bir paylaşımda hoca, “Sınav başlıyor” diyor ve bize şu iki soruyu soruyor:
SORU 1: Aşağıdaki virüsleri yarıştıracak olursanız yarışı hangisi kazanır?
SORU 2: Mart ayından başlayarak 9 ay sonra doğum sayıları ne olur?
İYİ BİLGİ: NASIL YÜRÜMELİYİZ
HAYATIN her alanı gibi egzersizin de bir bilimsel platformu var. Eğer egzersiz konusuna bilimsel verilerle yaklaşmazsanız, süreçlerin işleyiş biçimi ve etkilerini kolayca anlayamaz ve doğru kararlar veremezsiniz. Birkaç gündür Ertuğrul Özkök’ün köşesinde söz ettiği, “Günlük yürüyüşlerimizi bir defada mı, yoksa bölerek mi yapsak daha çok fayda elde ederiz?” sorusunun yanıtını da bırakalım bilim insanları, bilimsel çalışmalar versin: Sağlığınızı iyileştirmek ve sağlıklı kalmak için haftada 150 dakika, yani 2.5 saat yürümeniz yeterli. Arzu ederseniz süreyi arttırabilir, günde 100-150 dakikaya kadar çıkarabilirsiniz.
Bilimsel veriler, yürüyüş sürenizi böldüğünüzde de aynı faydaları görebileceğinize işaret ediyor. Uzay mühendisleri (yani daha önceleri pek egzersiz yapmamış insanlar) üzerinde yapılan bir araştırmada mühendisler iki gruba bölünmüş. Bir gruptan günde kesintisiz 30 dakika boyunca, diğer gruptan ise sabah, öğlen ve akşam 3 kez 10’ar dakikalık seanslar şeklinde yürüyüş yapmaları istenmiş. 8 haftanın sonunda her iki grup mühendisin de sağlık ve kondisyonlarında benzer iyileşmeler görülmüş, gruplar arasında somut bir farka rastlanmamış. Mühendislerin hepsinin kalp temposu düşmüş, dayanıklılıkları artmış, fazla yağları erimiş.
Kısacası egzersizin yoğunluğu ve veya bölünmüşlüğü önemli değildir, önemli olan düzenli yapılmasıdır.
Yürümenin yararlarına önümüzdeki günlerde daha sık değineceğim.
MOTTOMUZ ŞUDUR: YÜRÜMENİN HEDEFLERİ
* Paslanmamak için günde 5 bin adım.
* Yağlanmamak için günde 7 bin 500 adım.
* İyi yaşlanmak için günde 10 bin adım.
Paylaş