Kulak çınlamasının sanıldığı kadar kolay tedavi edilmediğini üzülerek belirtelim.
Çoğu kez altta yatan belirgin bir nedenin bulunamaması, tedavi güçlüğünün başlıca sebebidir. Çınlamanın gerçek nedeni bulunabilirse, bunu ortadan kaldırmaya yönelik tedavilerle çınlamalar yok olacaktır.
Ne var ki onca dikkatli muayene, laboratuvar ve radyolojik incelemeye rağmen çınlamanın nedeni çoğu kez bulunamamaktadır. Neden ortaya konulamamış olsa da çınlama tedavisinde yardımcı olabileceği düşünülen ilaçlar vardır ve o ilaçlar yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Tamamlayıcı tıp desteklerinden Ginkgo Biloba özütleri ve çinko tabletleri bunların başlıcalarıdır.
NELER YAPABİLİRSİNİZ?
İlk olarak şu önlemlerle işe başlayın:
Tuz alımınızı azaltın
Kan basıncınızı izleyin, yüksekse tedavi olun
Kolesterol, kan şekeri yüksekliği gibi sorunlarınızı tedavi ettirin
Yüksek sesli müziğe maruz kalmamaya dikkat edin, aşırı gürültüden uzak durun
Kahve ve sigara tüketimini bırakın
Stres yönetiminizi gözden geçirin
MASKELEME TEDAVİSİNDEN YARARLANIN
Kulak çınlamasının özellikle çevre sessiz olduğu zaman daha rahatsız edici hale geldiğini unutmayın. Maskeleme tedavisinden yararlanmaya çalışın. Maskeleme tedavisi kulak çınlamasıyla yarışacak bir başka ses kaynağından istifade etmektir. Bir saatin tıklaması, sürekli yayın yapan bir radyo veya müzik kaynağı rahatsızlığınızı azaltacaktır. Alçak sesle radyo dinlemek çınlamayla mücadele etmeyi kolaylaştırabilir. Özellikle statik ve değişmeyen tonda seslerin çınlamayı maskeleyebileceği belirtilmektedir.
Yukarıdaki önerileri geçici tavsiyeler olarak kabul etmenizde ve kulak çınlaması sorunu varsa bir kulak-burun-boğaz uzmanının muayenesinden geçmenizde yarar var. Kulak çınlamasının ciddi bir sağlık sorununa işaret edebileceğini, bir iltihabın, bir tümörün belirtisi olabileceğini unutmayın. Yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen, özellikle yaşlılığı bazen dayanılmaz hale getiren bu problemde de erken çözümün çok önemli olduğunu hatırlatalım.
Çınlama nasıl oluşuyor
Kulak çınlaması yaygın bir sorundur ve neredeyse her üç kişiden biri bu sorunu yaşamaktadır. Bir hastalık değil bir belirtidir. Bir dizi sağlık sorununun önemli bir işareti haline de gelebilir.
İç kulağınızda yer alan binlerce işitme hücresi, elektriksel yük taşımaktadır. Bu hücrelerin mikroskobik kılları sağlıklı olduğu zaman, ses dalgalarının basıncına uygun hareketler yapmaktadır. Bu hareketler hücreleri tetikleyecek işitme hücresi aracılığıyla elektrik yükü boşalmasını sağlamaktadır. Beyniniz işte bu sinyalleri ses olarak yorumlamaktadır.
Eğer iç kulağınızın içindeki bu ince kıllar bükülür ya da koparsa hareketlilik süreklilik arz etmeye ve rastgele olmaya başlar. İşitme hücreleriniz, beyninize rastgele elektrik etkilerini gürültü şeklinde sızdırmaya başlar.
Tansiyonun küçüğü de büyüğü de tehlikeli
Hipertansiyon sorunu yaşayanların bazılarında küçük tansiyon yüksekliği (diastolik hipertansiyon) bazılarında da büyük tansiyon yüksekliği (sistolik hipertansiyon) problemi vardır. Daha şanssız olanlarda ise hem sistolik hem diastolik hipertansiyon bir aradadır.
Büyük tansiyonun mu, küçük tansiyonun mu daha tehlikeli olduğu, hastaların merak ettiği bir konudur. Yakın zamana kadar diastolik basınçtaki artışın daha tehlikeli olduğu düşünülmekteydi. Küçük tansiyon yüksekliği (özellikle 95-100 mmHg’nın üzerindeyse) böbreklerin ve kalbin büyük bir tehlike altında görev yaptığı kabul edilirdi. Bu görüş şimdi oldukça değişmiştir. Yeni araştırmalar, yaşı 50’nin üzerinde olanlarda, sistolik kan basıncı yüksekliğinin kalp hastalığı ve felç riskini artırdığını ortaya koymuştur.
Sistolik kan basıncı 160 mmHg’nın üzerine çıktığında bu risk belirgin olarak yükselmektedir. İster küçük tansiyonunuz ister büyük tansiyonunuz yüksek olsun, kan basıncı artışı sağlığınız için önemli bir tehlikedir. 120/80 mmHg ve altındaki değerler en sağlıklı rakamlardır. Büyük tansiyonun 120-135, küçük tansiyonun 80-95 arasında olduğu değerler dikkatle izlenmelidir. Bu dönemde, öncelikle yaşam tarzı değişiklikleri yapılmalıdır. Sistolik kan basıncının 135 mmHg’yı, diastolik kan basıncının 95 mmHg’yı geçtiği durumlarda ise ciddi bir tedavi yaklaşımı planlanmalıdır.
Dr. Ece HATTAT
İştahsız biriyseniz
Sık aralıklarla yemek yiyin (yaklaşık 2 saatte bir).
Peynir, kraker, puding, yağlı tohumlar gibi sağlıklı ve yanınızda bulundurmanız kolay atıştırmalar edinin.
Yemeklerinizi arkadaşlarınız ve ailenizle yemeyi deneyin ve yemeğin hazırlanması sırasında yardımcı olun.
Çok fazla aç olmadığınız dönemlerde sevdiğiniz besinleri tüketin. İyi hissettiğinizde mümkün olduğu kadar çok yemeye çalışın. Genellikle sabahları daha enerjik olursunuz ve iştahınız da daha açık olur.
Hazır veya hazırlanması kolay olan yemeklerden yararlanın. Örneğin; dondurulmuş besinler, tavuk salatası, çorbalar, milkshake’ler, pudingler, peynirli makarna.
Her zamanki beslenme alışkanlıklarınızdan farklı bir şeyler tüketin. Örneğin sabah kahvaltısında sandviç deneyin, esnek olun.
Şişkinlik hissini erken hissetmemek için yemeklerden sonra bir şeyler için.
Kahve, su ve çay yerine çeşitli besin öğeleri ve kalori içeren süt, meyve suyu, milkshake için.
Yemeklerden önce çorba ve soda içmekten kaçının. Çünkü bunlar size doygunluk hissi verir, diğer besin öğelerinizi yemenizi önler.
Yemekten arta kalanları diğer öğün için dondurun.
Diyetisyen
Müge ARSLAN
Vitamin E
YAŞASIN HAYAT BESİN DESTEKLERİ KILAVUZU
YARARLARI
Kanser ve kalp-damar hastalıklarını önler
Dolaşımı düzenler
Yara iyileşmesinde iz oluşumunu azaltır
Kan basıncını düşürür
Kataraktı önler
Atletik performansı artırır ve bacak kramplarını azaltır
Saç ve cilt sağlığı için gereklidir
Antioksidan etkisi vardır
Yaşlanmayı geciktirir
Yaşlanma lekelerini önler
EKSİKLİĞİ
Sinir hasarı yapar
Kısırlık
Adet sorunları
Rahimde bozukluklar
KAYNAKLAR
Yeşil yapraklı sebzeler
Baklagiller
Fındık, ceviz
Dr. Evren ALTINEL
DİYET GÜNLÜĞÜ
Sorularınız için:
Tel: (0212) 236 73 00
Diyet yaparken bazı zamanlar çok halsiz olduğumu hissediyorum. Vitamin kullanmam gerekir mi?
Önce doğal kaynakları deneyin
Diyet yapmanın temelinde kalori kısıtlaması yatmaktadır. Bunun yanı sıra kısıtlamanın yeterli, dengeli olmasına ve çeşitliliği bozmamasına dikkat etmek gerekir. Meyve ve sebzenin daha az tüketildiği protein ağırlıklı diyetler kişinin günlük vitamin ve mineral gereksinimlerini karşılayamaz.
Aklınıza "multivitamin kullansam" şeklinde parlak bir fikir geldiğini tahmin ediyorum. Doktor kontrolü dışında bu desteklerin kullanımı sakıncalı olabilir. Bizim önerimiz bahar aylarına girdiğimiz şu dönemde, bahar aylarının süsü olan A vitamini deposu bütün otları sofranıza ekleyin; mesela hindibağ, ebegümeci, semizotu, pazı...
A vitamini depolarınızı bu sebzelerle doldurup bağışıklık sisteminizi güçlendirebilirsiniz. Acilen vitamin ihtiyacı duyuyorsanız, doktor tavsiyesi ile zayıflama programınıza bir multivitamin takviyesi ekleyebilirisiniz.
niluferinceis@yasasinhayat.org
Sabahları müsli ile süt içiyorum, öğle yemeğinde salata yiyorum. Akşamları çorba, salata tüketiyorum. Ekmek yemiyorum yine de kilo alıyorum. Acaba vücudumda bir sorun mu var?
Ekmek zayıflatıyor
Kliniğimize başvuran hastalarda da sizin gibi ekmek tüketiminin oldukça azaldığını görüyoruz. Ekmek tüketimini azaltan hastalarda ekmek yerine geçen diğer besinlerin arttığı dikkati çekiyor. Salatanın içindeki mısır veya patates, çayın yanına eklenen kekler, akşam televizyon karşısında bir-iki bisküvi, patlamış mısır veya leblebi gibi...
Öğünlerde, kişiye göre değişebilen 1-2 dilim tam buğday ekmeği daha uzun tok kalmanızı sağlıyor, atıştırmaları önlüyor ve masadan daha tok kalkmanızı sağlıyor. Ekmek tüketenlerde bu atıştırmaların azalması ile beraber diyete uyum artıyor ve kalori artışı engellenmiş oluyor. Böylelikle ekmek, zannettiğinizin tersine zayıflamanızı desteklemiş oluyor. Ekmek sevmeyenlere ise ekmek yerine geçebilen az yağlı bir çorba, bulgur veya kepekli makarna tüketmelerini tavsiye edebilirim.