Paylaş
Yiyecekleri pişirmenin, onları sadece daha lezzetli ve yenilebilir hale getirdiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz! Pişirme işlemi, sağlığımıza da hizmet ediyor. Örneğin besinlerdeki bakteriler, mantarlar ve benzeri zararlı canlılar yok ediliyor, sindirim enzimlerinin çalışmasını engelleyen toksik proteinler uzaklaştırılıyor, gıdalar daha kolay hazmedilebilir hale getiriliyor. Ama biraz dikkatsiz davrandığınızda pişirmekle sağlığınızı bozabilecek bazı tehlikeli süreçlerin ortaya çıkabilmesi de mümkün.
Pişirmek, yiyeceklerin doğal yapısını bozabiliyor, işe yarar yanlarını ortadan kaldırıp yeni ve zararlı kimyasalların oluşmasına sebep olabiliyor. Bunun nedeni, pişirme işlemlerinin yol açtığı kimyasal bazı değişimler ve bu değişimler esnasında oluşan bazı zararlı maddeler.
Pişirmekle ortaya çıkan bu zehirli ve uzun vadede sağlığa zararlı kimyasal maddelerden şu gruplar çok ama çok önemli: Heterosiklikaminler (HCA), polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) ve glikasyon ürünleri yani AGE’ler. Bunlara akrilamidi de eklemek lazım. Bunların üçü de “kanserojen” yani “kanseri tetikleyebilen” maddeler.
PAH’lar en çok et, balık, tavuk gibi yiyeceklerin kömürde ızgara yapılarak hazırlanması sırasında ortaya çıkıyor. Besinleri ızgara etmek ya da yağda kızartmak HCA’ların çok daha yüksek oranlarda oluşmasını tetikliyor. Isının düzeyi ve besinin ısıya maruz kaldığı süre de önemli. Ayrıca ne ile ızgara yaptığınız, gıdanın kaynağına olan uzaklığı ve gıda maddesinin yağ içeriği de zararlı maddelerin üretim miktarına etki ediyor.
Yağda kızartılan ya da ateşte ızgara edilerek hazırlanan gıdalarda kanser yapıcı PAH ve HCA’lar daha fazla oluşuyor. Özellikle yağda kızartılmış ya da ızgara yapılmış etler, sosis, sucuk ve salam gibi ürünler ve bu esnada oluşan ızgara dumanı daha ciddi ve daha tehlikeli miktarlarda toksik maddenin üretilmesine yol açıyor. Buna karşılık süt, yumurta, fasulye gibi tohumlu bitkiler ile sakatatlar için böyle bir sorun pek yok.
Yiyecekleri pişirirken oluşan bu kanserojen maddelerden uzak kalmak istiyorsanız, barbekü veya mangal keyiflerinizi, kızartmalara dayanan ziyafetlerinizi azıcık azaltmanızı tavsiye ederim. Et ve balıkları yüksek değil, kısık ateşte yavaş yavaş pişirmenizi, haşlama ve buharda pişirme gibi yöntemleri tercih etmenizi öneririm.
Gıdaları mümkünse doğal halleriyle, pişirmeden yiyin. Pişirme işlemlerinden birini seçtiğinizde de kızartma ve ızgaraları değil, haşlama ya da buharda, fırında pişirme yöntemlerini tercih edin. Kömür ateşinde yanmış et, sucuk, sosis, tavuk kanadı, köfte pek lezzetlidir ama bu lezzetlerin sağlığınızı ciddi ölçüde tehdit edebileceğinden şüphe etmeyin.
BİR SORU/BİR CEVAP
Gıda intoleransı şişmanlatır mı?
Her besin herkese iyi gelmez. Sizin zevkle yediğiniz, keyif aldığınız bazı yiyecekler bir süre sonra sağlığınızı olumsuz yönde etkileyebilir.
Bu olumsuzlukların bir kısmını zaten biliriz. Fasulye yiyince gazı artanların, süt, yoğurt yiyince patlayacak gibi olanları biliyoruz.
Ama bazı yiyecekler var ki baş ağrısı yapabiliyor, migren krizini tetikleyebiliyor ya da hiç aklımıza gelmeyen birçok sorun, örneğin yorgunluğumuz, aşırı su tutup şişmemiz yiyip içtiklerimizden kaynaklanabiliyor.
Besinlere karşı gösterdiğimiz toleransın, bedensel/biyolojik cevapların beklenenden farklı olması basitçe besin intoleransı/gıda duyarlılığı olarak tanımlanıyor.
Bu besin alerjisinden farklı bir durum. Besin alerjisinde alerjiniz olan herhangi bir gıdayı çok küçük miktarlarda yeseniz bile şiddetli alerjik reaksiyonlara maruz kalabiliyorsunuz.
Cildiniz kabarabiliyor, nefesiniz tıkanabiliyor, çarpıntınız başlayabiliyor, hatta bazen diliniz şişip boğazınız tıkanabiliyor, nefes almakta zorlanır hale de gelebiliyorsunuz.
Ama gıda duyarlılığında durum bundan farklı.
Burada vücudunuzun tolerans göstermediği gıdaları yediğinizde yorgunluktan şişkinliğe, baş ağrısından bitkinliğe, uyku hali ya da uykusuzluktan gözaltında morarmalara kadar pek çok değişik işaret ortaya çıkıyor.
Vücudunuzun ters tepkiler verdiği gıdaları yediğiniz zaman kilo aldığınız ve bu gıdaları bıraktığınız zaman da fazla kilolarınızdan kurtulacağınız bilgisi ise pek doğru değil. Yani çok az miktarda yemelerine rağmen sadece gıda duyarlılığı nedeniyle şişmanlatan besin yok!
Tabiî ki intoleransınız yani gıda duyarlılığınız buğday unu, beyaz pirinç, şeker, beyaz ekmek, mayalanmış unlu mamuller gibi kilo yapıcı besinlere karşı gelişmişse bunları yemeyi bıraktığınız zaman bir miktar kilo verebiliyorsunuz.
Ama kilo hikâyesini gıda intoloransıyla özdeşleştirmek ve her kilosu olana bir gıda intoleransı testi yaptırmak ne mantıklı, ne bilimsel bir yaklaşım.
BİR BİLGİ
Melatonin yorgunluğu azaltıyor
Melatonin, beynimizde ürettiğimiz uyku hormonudur ve iyi bir uyku için en çok ihtiyaç duyduğumuz şey de bu doğal maddedir. Gözlemler, melatoninin yorgunluk ve stresle savaşta da güçlü bir yardımcı olduğunu teyit ediyor.
Melatonin azaldıkça yorgunluk, stres, kaygı gibi durumlarla karşılaşma olasılığı artıyor. Kronik yorgunluk ve depresyon, hatta fibromiyalji ile mücadelede melatonin desteklerinden yararlananların sayısı bir hayli fazla.
Kısacası melatonin uykusuzluktan stresle mücadeleye, kanser ve enfeksiyon olasılığını azaltmaktan yorgunlukla mücadeleye kadar pek çok alanda önemli bir molekül.
İşte bu nedenle melatonin seviyenizi korumanızda, melatonininizi azaltacak yanlışlar yapmaktan kaçınmanızda fayda var.
Alkol, sigara, kahve ve çayın fazlası, gerilimli, stresli ortamlar, bilgisayar başında geçirilen uzun saatler, stres yaratan duygu ve düşünceler, üzüntü, ışık, ses, yatmadan önce karnın tok olması melotonini azaltıyor.
Karanlık, dinginlik ve huzur hali, sessiz bir ortam ise melatonin salgılanmasını artırıyor.
Paylaş