Kısa boylular daha mı uzun ömürlü?

İstatistiklere göre kısa boyluların uzun boylulara oranla biraz daha uzun yaşama şansları var. Ama bu henüz netleşmiş, kanıtlanmış, nedeni anlaşılmış bir bilgi değil.

Haberin Devamı

Yaşlılık ve uzun ömür araştırmalarının yapıldığı güvenilir merkezlerden biri de, New York’taki Albert Einstein Tıp Fakültesi’nin Yaşlanma Araştırmaları Enstitüsü’dür.
Dr. Nir Barzilai bu enstitünün başkanı ve uzun ömür konusunun yetkin bilim insanlarından biridir. Dr. Barzilai ve ekibi son yıllarda daha ziyade uzun ömürle IGF-1 geni arasındaki ilişkiye odaklanmış görünüyor.
Elde ettikleri bulgulara bakılırsa kanda IGF-1’in aşırı yüksekliği hayra alamet bir bulgu olmayabilir.
Bu düşünceyi destekleyen başka veriler de var.
Örneğin IGF-1’i yüksek olanlarda insülin direnci ve metabolik sendroma daha sık rastlanıyor. Neticede bu kişilerin sağlık sorunları daha fazla, ömürleri de daha kısa oluyor.
Ayrıca IGF-1 yüksekliğinin bazı kanserlerle de bağlantısı var gibi görünüyor.
Örneğin IGF-1’i yüksek kadınların meme kanserine yakalanma ihtimalleri biraz daha fazla.
Sözü getireceğim nokta da zaten IGF-1 ile ilgili.
IGF-1’in yüksekliğine uzun boylularda kısa boylulardan daha sık rastlanıyor.
Yaş ilerledikçe yüksek IGF-1’in ömür süresi üzerindeki etkisi belirginleşiyor.
Dr. Barzilai bu noktadan hareket ederek büyüme hormonunun bir gençlik ilacı gibi kullanılmasının da doğru olmadığını düşünüyor.
Zira bu hormon kanda IGF seviyelerini artırıyor. Gelelim rakamlara...
İstatistiklere göre de kısa boyluların uzun boylulara oranla biraz daha uzun yaşama şansları var. Var ama bu netleşmiş, kanıtlanmış, nedeni anlaşılmış bir bilgi değil henüz.
Ayrıca aradaki farkın nedeni de henüz tam olarak belirlenmemiş durumda. Ayrıca boyu 1.60 cm olup 60’ında öbür aleme göçenler de var, 1.90 cm’ye yakın boyla 90’ıncı yaş pastasını üfleyenler de.
Kısacası uzun boyluların üzülmesini gerektirecek bir durum yok şimdilik.

Haberin Devamı

Kısa boylular daha mı  uzun ömürlü

 

OKUR SORUSU

Kırışıklıkların nedeni koenzim Q10 eksikliği mi? 

Her organın bir yaşlanma biçimi var. Cilt kırışıp kuruyarak ve biraz da gevşeyip sarkarak yaşlanıyor. Bu süreci hızlandıran şeylerin başında ise koenzim eksikliği filan değil, yoğun güneş ışığının yaptığı tahribat ve sigara zehiri geliyor.
Koenzim Q10 desteğinin gerek ağız yoluyla, gerekse cilt kanalıyla faydalı olması mümkün. Ama saçlar gibi cildimiz de içeriden beslenen, dışardan korunup desteklenen bir yapı.
Yani cilt yaşlanmasını ve kırışıklıkları sadece koenzimli kremlerle engellemek maalesef pek mümkün değil.
Cilt desteği olarak koenzim desteği yutmak daha doğru, daha etkili bir yol olmalı...

Haberin Devamı

BİR BİLGİ

Hızlı nabız mı yavaş nabız mı?

Bir sağlık sorunu olmamasına rağmen istirahat ederken nabız sayısı ortalamadan daha yüksek olanlar var. Ufak bir eforda bile nabzı hızları çok yüksek değerlere çıkanlar da olabiliyor.
Peki, bu değişimlerin bir anlamı var mı? Muhtemelen var! Kalp uzmanları nabzın düşük olmasının sağlık açısından daha faydalı olduğunu düşünüyorlar.
Sürekli yüksek kalp hızının uzun vadede bazı riskleri olduğuna ben de inanıyorum. Ama bu sizin “dinlenme halindeki nabız hızını gerekenden birazcık daha yüksek” diye endişelenmenizi de gerektirmiyor. Kalp hızı (nabız hızı) yetişkinler için 60-80 civarında. 85 ve üzerindeki değerler “taşikardi/hızlı nabız durumu” olarak değerlendiriliyor.
Kalbin istirahat durumunda olması, gerekenden daha hızlı çalışmasının birçok nedeni var. Stres, korku ve kaygı durumları, uykusuzluk sorunu, fazla alkollü içecek tüketmek, susuzluk hali, gereğinden fazla uyarıcı madde (mesela kafein) tüketimi bunların en sık görülenleri.
Eğer kalbinizin gereğinden hızlı attığını düşünüyorsanız önce sebepleri bir araştırın. Sürekli hale geldiğinde ise vakit geçirmeden bir tıbbi denetimden geçmeyi planlayın. Doktorunuz herhangi bir sorununuzun olmadığını söylerse tavsiyem, aerobik egzersizlerden birini devreye sokmanızdır.

 

Haberin Devamı

BİR ÖNERİ

Proteinsiz olmaz!

Çocuk, ergen, yaşlı, kim olursanız olun fark etmiyor. Beslenme planınıza mutlaka ama mutlaka proteinleri de eklemeniz gerekiyor.
Protein olmadan yıkılanı yapmak da, yapılanı büyütüp geliştirmek de mümkün değil. Daha az protein, daha az ve zor büyüyüp gelişen çocuklar, daha sağlıksız orta yaşlılar, daha hızlı yıpranan yaşlılar anlamına gelebiliyor.
Proteinden zengin besinlerin başındaysa yumurta var. En kaliteli proteinler yumurtada. Özellikle de sarısında. Yumurtayı süt ürünleri (süt, yoğurt, peynir, ayran, kefir), balık, kırmızı ve beyaz etler izliyor.
Bunlar hayvansal proteinlerin en önemli kaynakları. Ama maalesef hepsi de pahalı besinler. Ucuz protein kaynaklarından da faydalanmak lazım. Mesela mı? Fasulyegiller!
Daha önce de yazdım, bu grup, özellikle de mercimek ve bezelye bitkisel proteinlerden oldukça zengin besinler. En doğrusu ise hayvansal ve bitkisel protein zengini besinleri birlikte yemek.
Kıymalı, etli kuru fasulye, kıymalı mercimek yemeği, etli nohut güzel örnekler. Bitkisel protein kaynakları arasında badem, ceviz, yerfıstığı, antepfıstığı ve fındık da var, aklınızda olsun.

Haberin Devamı

OKUR SORUSU

Yumurta beyazı faydalı mı?

Yumurtanın sarısı da beyazı da faydalı, yine de birinciliği beyazına değil de, sarısına vermek daha akılcı. Özellikle de kilo sorununuz varsa bu akılcı bir seçim olur. Nedeni şu...
Yumurta beyazının 100 gramında sadece 40-45 kalori var. Yani enerji değeri çok düşük ama besin. Diğer taraftan müthiş bir tokluk hissi de yaratıyor.
Ayrıca yağ ve kolesterol içermemesi ise avantaj. Kilo sorunu olanlara sabah kahvaltılarında yumurta beyazı ile yapılmış taze otlar, domates ve yeşilbiberle zenginleştirilmiş “beyaz omlet”i özellikle tavsiye ederim.
Kalorisi çok az, tok tutma potansiyeli ise çok güçlü bir seçenek. Öğle, akşam yemeklerinde de faydalanabilirsiniz. Özellikle vücut çalışması yapan, kas geliştiren gençlere sesleniyorum: Peynir altı suyundan üretilmiş proteinler yerine yumurta beyazından yararlanmayı deneyin. Yumurta beyazı daha doğal ve faydalı.

Haberin Devamı

OKUR SORUSU

Zerdeçal mı, safran mı? 

İkisi de değerli. İkisi de lezzetli ve faydalı baharatlar. Bence ikisinden de vazgeçmeyin. Mümkünse de bu ikiliye bir üçüncüyü daha ekleyin: Tarçın!
Safran özellikle sık sık atıştırma ihtiyacı duyanlara tavsiye edilen bir baharat. Tatlı krizleri yaşayan, unlu, tuzlu ve unlu, şekerli şeylere düşkün olanlara da ana öğünlerde daha fazla safran öneriliyor.
Safranın pahalı olması ise önemli bir sorun. Zaten bu nedenle beslenme uzmanları safrandan çok zerdeçala yöneldiler, beslenme planlarında zerdeçala daha sık yer veriyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları