Paylaş
Sorun bazen hormonal ve metabolik değişimlerden kaynaklanır. Özellikle yumurtalıklarda yoğun kistleşme ile birlikte olan kilo problemine bizim kadınlarımızda sık rastlanıyor. Uzmanlara göre doğurganlık çağındaki kadınların neredeyse %7’sini böyle bir problem (Polikistik Over Sendromu=PKOS) var...
PKOS’a bağlı kilo tüylenme ve sivilce problemlerine daha önce de değindik. Gelen yoğun sorular nedeniyle konuyu bir kez daha gözden geçirmekte fayda gördük. PKOS’ta sorun sadece kilo, tüylenme, sivilcelenme ile de sınırlı kalmıyor. Ayrıca bu üçünün bir arada bulunması da şart değil. Tek başına ya da iki ayrı sorun kümesi halinde de rastlanabiliyor. Diğer taraftan bu genç hanımlarda insülin rezistansı nedeniyle diyabet riski artıyor, kalp damar hastalıkları ve hipertansiyon olasılığı yükseliyor. Yetmedi! Yine bu hanımlarda periyot düzensizlikleri, saç dökülmeleri, selülit, depresyon, kısırlık eğilimi gibi sorunlara da sık rastlanıyor. Bu hanımlar da aileleri de sorunun çözümünde zorlanıyor. Diyet uzmanları, epilasyon merkezleri ve doktorlar arasında gidip geliyor. Kalıcı çözüm için işin yönetimini bir doktorun üstlenmesinde ve onun bir beslenme uzmanı bir kozmetik dermatologla işbirliği yapmasında yatıyor.
ÇÖZÜMÜ DOKTOR PLANLAMALI
Genç bir hanımda kilo sorununa çözüm planları hazırlanırken sorunun arkasında insülin direncine yol açan bir hormonal yapılanmanın olup olmadığını araştırmak şart. Özellikle tüylenme, adet görememe ya da düzensiz adet görme, kısırlık, akne (ergenlik sivilceleri), düzensiz kanamalar ile birlikte olan kilo sorunlarını PKOS yönünden mutlaka incelemek gerekiyor. Aksi halde yapılan diyetler de, egzersiz ve benzeri önlemler de boşa gidebiliyor.
Sadece diyet yapmak, hatta diyet ile egzersiz programını birlikte uygulamak istenilen sonucu vermiyor. Genellikle üçüncü bir seçeneğin de devreye sokulması gerekiyor: Metformin veya benzeri ilaçlarla “şeker-insülin” ilişkisini yeniden düzenlemek. Aşırı insülin üretimini bir ölçüde engellemek, kontrol edebilmek... Yoksa hem kilo vermekte zorlanıyorsunuz hem de verdiğiniz kiloları kısa bir sürede fazlasıyla geri alıyorsunuz.
SADECE DİYET YAPMAK YETMEZ
PKOS ile ilgili bir kilo sorunu söz konusu olduğunda diyet yaparak problemi çözmeye çalışmak ya arzu edilen sonucu vermiyor ya da verilen kilolar kısa bir süre sonra fazlasıyla geri alınıyor. Bunu önlemenin yolu arka plandaki polikistik yapılanmanın yarattığı hormonal dengesizliği iyileştirmek (bunu bir kadın hastalıkları uzmanı yapacaktır) ve eğer varsa insülin direncini çözerek kilo sorununu yönetilebilir hale getirmekten geçiyor. Bu nedenle PKOS’dan kuşkulanılan her genç hanımda ultrasonla yumurtalıkların incelenmesi, hormon tetkiklerinin yapılması (östrojen, progesteron, LH, TSH, DHEA, testosteron gibi), ayrıca insülin direncinin araştırılması gerekiyor. ınsülin direncini araştırmak için şeker ve insülin değerlerine aynı anda bakmak ve (HOMA-IR) değerinden hareketle insülin direncinin seviyesini belirlemek şart!
PKOS’LU HANIMLAR NASIL BESLENMELİ?
Şeker ve şekerli besinlerden uzak durmalılar.
Un ve unlu besinleri yememeli ya da çok az yemeliler.
Nişastalı yiyecekleri sınırlamaları gerekiyor.
Tam besinlere öncelik vermeleri, işlenmiş gıdalara veda etmeleri (!) şart: Bisküvi, grissini, browni, gofret, cips, kurabiye, kek, pasta ciddi oranda azaltılması gereken besinler.
Tuz kısıtlaması iyi sonuç verebiliyor.
LDL ALT GRUPLARI NE ZAMAN ÖLÇÜLMELİ?
Kötü kolesterol olarak da bilinen LDL kolesterolün ölçülmesi kolesterol sorunu hakkında oldukça önemli bilgiler verir. Bununla birlikte bazı durumlarda özellikle risk derecesini belirlemede LDL alt gruplarını ayırmak da gerekebiliyor. Çok küçük LDL partiküllerinin yüksek bulunduğu kişilerin çoğunda tokluk şekeri yüksekliği, iyi kolesterol düşüklüğü ve yüksek trigliserid seviyeleri de belirleniyor. Bu gruptaki kişiler “B patern” profili olarak tanımlanıyor. Bunlarda koroner kalp hastalığı riski büyük boyutta LDL hâkimiyeti olan bireylere “A paterni” daha yüksek oluyor. A paterni grupta trigliserid düşük, iyi kolesterol HDL ise yüksek bulunuyor. Genetik yönden koroner kalp hastalığı çok yüksek olan bireylerde eğer imkân varsa LDL alt gruplarının ölçülmesi yararlı olabilir.
GUT DİYETİ
Gut hastalığı kanda ürik asit adı verilen maddenin artması ile birlikte olan bir sağlık problemidir. Eklemlerde, özellikle ayak başparmağı ekleminde meydana getirdiği ağrılı şişlikler dışında, böbrek taşlarına, kalp kapaklarında harabiyete ve damar duvarında bozulmalara neden olabiliyor. Bu sorunun tedavisinde diyet çok önemli bir nokta olarak kabul ediliyor. Gut hastalarının genel olarak sebze ve meyveden zengin, tahıl ağırlıklı bir beslenme planı yapmaları tavsiye ediliyor. Beyaz ekmek, pirinç, fındık, fıstık, ceviz gibi kuruyemişler de öneriliyor. Buna karşılık gut hastalarının veya ürik asidi yüksek olanların- sakatat, aşırı kırmızı veya beyaz et, balık ve deniz ürünleri yememeleri gerekiyor. Bu kişilerin bezelye, mercimek, fasulye ve benzeri baklagilleri, ıspanağı, mantarı, kuşkonmazı, mayalı tüm besinleri mümkün olduğu kadar azaltmaları öneriliyor. Özellikle bira ve şarap olmak üzere alkol kullanımının sınırlandırılması da şart.
Paylaş