Paylaş
Yaşlanan, ömrü uzayan bir toplumuz. Bu güzel ve olumlu bir gelişme. Ne var ki yaşlanmanın da kendine has bazı sorunları var. “Yaşlılık hastalıkları” diyoruz biz bu sorunlara. Yaşlandıkça her organda olduğu gibi gözlerde de bazı değişmeler oluyor. Göz yaşlanmasının yarattığı sağlık sorunlarının başında ise KATARAKT geliyor. Dr. Evren Altınel size “kısa ama öz” bir “katarakt” notu hazırladı. Bakın neler anlatıyor Altınel...
Eskiler, yaşlıların görme becerilerinin azaldığını anlatırken “Gözüne perde inmiş” derlerdi. Tıp dilinde katarakt adını alan bu sorun, göz bebeğimizin arkasında bulunan, görüntüye netlik ayarı yapabilen merceğin şeffaflığını yitirmesinden kaynaklanır. En sık görülen katarakt tipi yaşa bağlı olan “senil” katarakttır.
Başka bir hastalığın (öncelikle şeker hastalığı), bir ilaç kullanımının (kortikosteroid) ya da uzun süre radyasyona maruz kalmanın yarattığı katarakt ve bir darbeye bağlı oluşan katarakt daha seyrek görülür.
En nadir olanı ise yaşamın ilk günlerinde saptanan katarakttır. Kromozom anomalisi, anneden geçen kızamıkçık, toksoplazmozis ya da cinsel yolla bulaşan bir hastalık bebekte katarakta yol açabilir. Genellikle 65 yaşından sonra görülen katarakt her iki cinsi de aynı oranda etkiler. Sıklıkla iki gözde de görülür.
GÖRME AZALMALARINA DİKKAT
Kişiye göre değişen hızda ilerleyen ve körlüğe kadar gidebilen görme azalması, kataraktın ilk belirtisidir. Göz bebeğinin rengi siyahtan griye, hatta kirli beyaza doğru döner. Çevre daha karanlık algılanır. Bulanık görme başlar. Renkler parlaklığını yitirir. Göz önünde bir “tül perde varmış” gibi hissedilir. Şeker hastalarında, ailesinde katarakt sorunu bulunanlarda, güneş ışınlarına -UV- daha fazla maruz kalan tropikal kuşakta ya da dağlarda yaşayanlarda, radyoterapi görmüş olanlarda, meyve ve sebzeden yoksun beslenenlerde, sigara içen, aşırı alkol tüketenlerde katarakt olasılığı daha fazladır.
Glokom (göz tansiyonu) ya da yaşa bağlı makuler dejeneresans (sarı nokta) da çok önemli görme sorunlarıdır. Katarakt ile karışabilen yakınmaları olanların ayırıcı tanı için ayrıntılı muayene olması gerekir.
Göz hastalıkları uzmanı tarafından zorunlu olduğu bildirildiğinde, gözün lensinin çıkarılıp yerine yapay bir lens takılması işlemi planlanır. Bu, günümüzde en sık yapılan operasyonlardan biridir. Henüz yeterince ilerlemeyen olgular ise bekletilebilir. Uzmanlar bu süreci uzatmak için bazı göz damlaları ve göz egzersizleri önerebilir. Katarakt oluşmadan, henüz 60’lı yaşlara bile gelmeden bazı önlemler alınabilir. Sigarayı bırakmak, güneş gözlüğü kullanmak, yeterince sebze ve meyve tüketmek, kan şekeri düzeyini kontrol altında tutmak akla gelen ilk önlemlerdir.Dr. Evren ALTINEL
Yorgunsanız...
- Sık ve az yiyin. Aç kalmayın.
- Aşırı yemekten ve bol kalorili gıda tüketmekten uzak durun.
- Unlu, yağlı ve şekerli besinler tüketmeyin.
- Posası bol tahıllar, yeşil yapraklı sebzeler ve kereviz, yerelması, turp, pancar gibi kök sebzeler tüketin.
- Magnezyumdan zengin besinlerin, özellikle ceviz ve diğer yağlı tohumların yorgunluğu azaltabileceği belirtiliyor.
- Bitki çayları içinde en çok tavsiye edileni yasemin çayı. Bunu ginseng ve diğer bitkisel çaylar izliyor.
- Salatalarınıza yarım yemek kaşığı kadar ayçiçeği veya kabak çekirdeği içi, bir çay kaşığı kadar susam tohumu veya keten tohumu eklemenizin, yorgunlukla mücadelenizi kolaylaştırması mümkün olabilir.
- Kolalı ve kafeinli içecekleri azaltın. Özellikle gündüz saatlerinde alkollü içeceklerden uzak durun.
- Yorgunluğa karşı en etkili doğal desteklerin Sibirya Ginseng’i, Magnezyum, KoenzimQ-10 ve B12 vitamini olduğu belirtiliyor. Ginseng’i 60 günden fazla kullanmamak, araya 30 günlük aralıklar koymak gerekiyor.
Yaşlanmayı düşük kalorili beslenme ile erteleyin!
İlaca gösterdiğimiz saygıyı besinlere gösterdiğimizde, yediklerimizin daha uzun bir yaşama giden yolu oluşturduğunu görebiliriz. Önemli nokta az ve dengeli besin tüketmektir.
Yaşlanma sürecini geri döndürdüğü bilinen kalori kısıtlamasının yararlı etkileri, çok belirgin olarak gösterilmiştir. Kalori kısıtlaması, her hayvan türünde, kontrollü laboratuvar koşullarında daha uzun bir yaşam sağlamıştır. Kalori kısıtlaması, uzamış bir açlık hali değildir. Açlık hali tarzındaki diyet uygulamaları, temel besinlerin eksikliğine sebep olduğu için yaşlanma sürecini hızlandırır. Kalori kısıtlaması ise hem yeterli protein alımını devam ettirerek beden kitlesinin korunmasını hem de gerekli yağları ve beyin fonksiyonu için yeterli karbonhidratı sağlamaktadır. Bu sırada gerekli mikro besinlerin, yani vitamin ve minerallerin alımı da garantilenmelidir.
Sonuç olarak kalori kısıtlaması tıpkı damar yoluyla bir ilaç alır gibi, besin alımını kontrol etmek için gün içinde daha küçük öğünler alınması demektir.
Diyetisyen Nilüfer BAYRAM
Paylaş