Hücrelerimizin bölünüp çoğalarak yenilenmeleri kadar belirli bir süre sonra ölmeleri de genetik kontrol sistemi ile izleniyor.
Hayatımızı sağlıklı bir şekilde sürdürebilmemiz için, bu hücrelerimizin "doğma, büyüme ve ölme" süreçlerinin aksamadan sürmesi gerekiyor.
KONTROLÜ GENLER YAPIYOR
DNA’larımızda bulunan genlerden bazıları hücre çoğalmasını uyarırken, diğerleri tam tersine hücrenin çoğalmasını dizginlemekle görevlidir. Herhangi bir nedenle (çoğu kez DNA’daki genetik hasar sonucu) hücre üremesinin belirli bir noktadan sonra dizginlenememesi ve "sonsuz, sınırsız bölünebilen bir hücrenin meydana gelmesi" yani "kendine tanınan doğal ömür dolmasına rağmen herhangi bir hücrenin ölmek yerine yaşamını sürdürmeye, bölünerek çoğalmaya devam etmesi" kanser hücresinin oluşması demektir. Bu yönüyle kanser hücresi kontrolsüz çoğalan "anarşist" bir hücredir.
KANSEROJENLER GENLERİ TAHRİP EDİYOR
Genlerin hücre çoğalması üzerindeki kontrolünü bozabilen pek çok faktör var. Bunlar bazen radyasyon, hava kirliliği, bazen güneş, yiyeceklerdeki kimyasallar, sigara, bazen de solunan hava, içilen suyla vücudumuza giren yabancı maddelerdir. Bunlara "kansorejenler" diyoruz. Kansorejenlerin temel hedefleri hücrenin DNA yapısıdır. Kansorejen maddeler ile yapısı bozulan DNA’daki genler hücre ölmesini dizginleyen veya uyaran genler olabiliyor.
DOZ VE MARUZ KALMA SÜRESİ ÇOK ÖNEMLİ
Kanserojen ajanlar DNA’ya bağlanıp onun genetik yapılarını, dolayısıyla da şifrelerini bozuyor. Genlerimizin kanserojenlere öyle kolay kolay teslim olduğunu da sanmayın. Koruyucu enzimler ve onarıcı enzimler var. Bunlar kanserojenler ile meydana gelen hasarın önemli bir kısmını daha işin başında ortadan kaldırıyor. Ama ne var ki kanserojen yoğunlaşır, etkisi tekrarlayıp durursa genetik hasar kritik düzeylere varabiliyor. Hücre bölünürken DNA’ daki hasar nedeniyle hatalı ve farklı atipik-hücreler üretmeye başlıyor.
Bu atipik kanser hücreleri bir kez ortaya çıktı mı iş zor. Bu anormal hücreler genetik kontrolden çıktıkları için durmaksızın çoğalıyor. Bunu yaparken de "Bana yer var mı, kullandığım maddelere vücudun başka hücrelerinin de ihtiyacı olabilir mi" diye asla düşünmüyor. Etraf dokulara saldırıyor, kanla, lenflerle komşuluk yoluyla bütün vücuda yayılıyor. kısacası, bir yengeç gibi vücudu kıskaç altına alıyor.
Sorunun kökeni DNA’dadır
Hücrelerinizin eksiksiz hasarsız ve problemsiz bölünüp çoğalabilmeleri için DNA’nın içinde bulunan genlerdeki bilgi parçalarının doğru ve tam olarak kopyalanması gerekiyor. Kopyalama işleminde meydana gelen bir hata yeni farklı vücudun doğal kontrol mekanizmalarını hiçe sayan başına buyruk anarşist yapısı bozuk bir hücre meydana getiriyor.
Kopyalama işleminin bozulması ya bu işlemde kullanılan bazı maddelerin eksikliğinden (örneğin folik asit eksikliği) ya da kanserojen maddenin gende yaptığı ciddi hasardan ve genetik şifredeki bozulmadan kaynaklanıyor. Eğer kopyalama ciddi boyutta bozulursa çoğu zaman bu durumda hücrenin fonksiyonları da bozuluyor ve yeni, bozuk hücre ölüyor. Bu durumda ciddi bir sorun ortaya çıkmıyor. Ama bazen yanlış kopyalanan yeni ve farklı hücre çılgınca bölünmeye başlıyor. İşte bu noktada hücre artık kanser hücresine dönüşmüş demektir.
Sebze ve meyveleri mevsiminde yiyin
Her sebze ve meyvenin doğal olarak yetiştiği bir mevsim var. Bu süreler dışındaki üretim bazen sebzelere hormon ve benzeri kimyasal maddelerin karışmasına yol açıyor. Eğer sebze ve meyvelerle zararlı kimyasalların vücudunuza girmesini istemiyorsanız bu yiyecekleri mevsiminde tüketmeniz gerekiyor.
Hipertansiyon ve sigara: En tehlikeli ikili
Eğer hipertansiyonlu biriyseniz ve aynı zamanda sigara da kullanıyorsanız, sağlık riskinizin daha arttığını bilmeniz gerekiyor. Araştırmalara göre, sigara kullanan hipertansiyonların kalp krizinden ölme riskleri üç kat, inmeden ölme riskleri iki kat artıyor. Ayrıca hipertansiyonlularda özellikle hipertansiyonlu erkeklerde alkol kullanımı da çok riskli.
Alkol, hipertansiyonun ayarlanmasını güçleştiriyor. Hipertansiyon ilaçlarının yan etkileri artıyor. Depresyon krizlerinin çoğu fazla miktarda alkol alındıktan sonra ortaya çıkıyor.
Doğum kontrol hapları kilo aldırır mı
Hap kullanıldığında kilo alma korkusu, kadınların haplardan daha az etkili doğum kontrol yöntemlerini seçmelerindeki en önemli sebeplerden biridir. Çok yeni yapılan bir araştırmada doğum kontrol haplarıyla ilgili 44 ayrı çalışmadan çıkartılan sonuçlara göre hapların kilo aldırdığına dair bir kanıt ortaya konulamamıştır.
Kadınların yaşları ilerledikçe kilo alma eğilimlerinin arttığı bir gerçek olmakla birlikte, bu artışta hapların etkili olduğu çok şüphelidir. Ayrıca kilo alma tesbit edilirse bile bunun sağlığa zararlı olabilecek bir artış olmadığı da düşünülmektedir. Halen birçok hekim de kilo aldırabileceği konusunda hastalarını doğum kontrol haplarına karşı uyarmaktadır.
Enseniz mi kalın bileğiniz mi
Önceleri kilo ve boy ölçümü vardı. Sonra Beden Kitle İndeksi diye bir formül çıktı. Bunların vücut yapısını tanımlamaya yetmediği gözlendiğinde bel ve kalça çevresi oranları eklendi. 2000’li yıllarda "ense kalınlığı" devreye girdi. Boyun çevresi ölçümünün vücut yağ oranı ile ilişkisi üzerine araştırmalar yapıldı. Boynu kalın olanların kolesterol değerlerinin de yüksek olduğu saptandı. Son günlerde, bu listeye hepsinden daha pratik bir ölçüm eklendi: El bileği çevresi...
Tartıya çıkıp yazan kiloyu beğenmeyince "Zaten ben iri kemikliyim!" diyenler... Yuvarlak hatlarını "ince kemikli" oluşuna bağlayanlar... Çok kolay bir ölçümle vücut yapınızı belirleyebilirsiniz. Yapmanız gereken boyunuzu bilmek ve el bileği çevrenizi ölçmek. Aşağıdaki listeye göre, ince mi, normal mi, yoksa iri yapılı mı olduğunuzu öğrenebilirsiniz.
Kadınlar için: Boy 157 cm’den küçükse El bileği 14 cm’den küçükse, ince 14-14,5 cm’se normal 14,5 cm’den büyükse iri Boy 157-165 cm aralığındaysa
El bileği 15 cm’den küçükse ince
El bileği 15-16 cm’se normal
El bileği 16 cm’den büyükse iri
Boy 165 cm’den büyükse
El bileği 16 cm’den küçükse ince
El bileği 16-16,5 cm’den küçükse normal
El bileği 16,5 cm’den büyükse iri
Erkekler için:
Boy 165 cm’den büyükse
El bileği 14-16,5 cm’den küçükse ince
El bileği 16,5 -19 cm aralığındaysa normal
El bileği 19 cm’den büyükse normal
Çalışanlar için yaz tarifleri (4)
Şimdiye kadar verilen minik tarifler dışında kullanabileceğiniz mönüler;
1. Izgara tavuk ve salata (protein, lif yönünden zengin).
2. Menemen ve cacık (protein ve demir yönünden zengin).
3. Kepekli makarna (içine sotelenmiş sebze ve peynir de ilave edin) (B vitaminleri kalsiyum ve lif bakımından zengin).
4. Piyaz + köfte (lif, protein ve demir yönünden zengin).
5. Ton balıklı makarna (omega 3, lif ve B vitaminlerinden zengin).
Formunu koruyanların
8 önemli sırrı (2)
3. Hüzünlü anlarını atlatmak için yiyecekleri bir araç olarak kullanmadıkları, böyle bir eğilimin içinde olduklarını fark ettikleri anda kendilerini durdukları saptanmıştır.
Siz de yapabilirisiniz: "Dur"sözcüğünü aç, öfkeli, yalnız ve yorgun olduğunuz zamanlarda yani duygusal yeme davranışını sergilemek zorunda bırakan bu dört durumda kullanınız. İlk aşamalarda atıştırmalıklarla mutlu olmak yerine yürüyüş yapmayı deneyebilirsiniz.
4. Bunun yanı sıra sebze ve meyve tüketimlerinin fazla buna bağlı olarak posa alımlarının yeterli olduğu,
5. Besin seçimlerinde oldukça seçici oldukları her şeyin tadına bakma alışkanlıklarının olmadığı,
6. "Sürekli hareketli olmayı" fiziksel aktivite olarak değerlendirmedikleri buna ek ilave olarak düzenli egzersiz yaptıkları,
7. Uyku kalitelerinin iyi olduğu ve çok geç saatlerde yatağa gitmedikleri,
8. Güne mutlaka kahvaltı yaparak başladıkları belirtilmiştir.