Bir okurumuz "Kalp krizinden korunmamız için neler yapmamız gerektiğini çok sık yazdınız ama kalp krizi geçirenlerin ne yapmaları gerektiğine hiç değinmediniz" diye sitem ediyor. Haklı!
İşin "birincil korunma" tarafıyla uğraşırken bu yönünü biraz ihmal ettik. Aslında, her iki durumda da temel prensipler değişmiyor. Daha önceden kalp krizi geçirip de bir sonraki krizden korunmak için yapılması gerekenler "ikincil koruma" başlığı altında inceleniyor. (Yazımızın girişinde belirttiğimiz gibi ikincil korumada da temel prensiplerin hepsi geçerliliğini koruyor. Kilonuzu, kolesterol seviyenizi, trigliseridinizi, kan şekerinizi, kan basıncınızı, ürik asidinizi kontrol altında tutmaya devam ediyorsunuz. Sigara kesinlikle yasak! Alkolü azaltacaksınız. Uykunuza dikkat edecek, stresten endişe ve hiddetten uzak duracaksınız.)
ASPİRİN ÇOK ÖNEMLİ
İkincil korumada uygulanan koruyucu çalışmalar için kardiyoloji veya iç hastalıkları uzmanı ile işbirliği gerekiyor. Alınan koruyucu önlemlere gelince: Aspirin kullanarak kanın akışkanlığını artırmak yani kanı inceltmek en önemli koruyucu yaklaşımdır. Koruyucu aspirin tedavisinin özellikle by-pass cerrahisi yapılmış veya stent takılmış hastalarda son derece etkili bir önlem olduğu biliniyor. Kanı inceltmek amacıyla Tiklopidin ve Klopidogrel içeren ilaçlar da kullanmak mümkün. Bu tedavilerin hangilerinin tercih edileceğine ve dozlarına doktorunuzun karar vermesi gerekiyor.
BETA BLOKERLER FAYDALI
Kalp krizi geçiren hastalarda Beta Bloker ilaçlar kullanmak da yaygın bir kabul görüyor. Beta-adrenerjik Blokerler olarak bilinen bu ilaçların kalp kasının oksijen gereksinimini, kalbin hızını, sistemik kan basıncını ve kasılma gücünü azaltarak yararlı oldukları kabul ediliyor. Diğer taraftan bu ilaçları kullanan hastalarda kalp ritim bozukluklarına daha az rastlanıyor. Bu ilaçları tansiyonu düşük, nabız hızı düşük, solunum yollarında tıkayıcı akciğer hastalığı olanlar ile uç damar hastalığı olanlar kullanamıyor.
ACE BASKILAYICILAR DA ETKİLİ
ACE baskılayıcıları olarak bilinen bir grup ilaç da bu hastalarda yaygın olarak kullanılıyor. Bu ilaçlar aslında hipertansiyon tedavisi için geliştirilmiştir. Hipertansiyon sorunu olan bir kalp hastasında (özellikle kalp krizi geçirenlerde) öncelikle bu ilaçlar tercih ediliyor. Ancak birçok çalışma bu ilaçları kullananlarda yeni bir kalp atağına karşı da koruma sağlandığını ortaya koyuyor. Bu ilaçları böbrek yetmezliği, tansiyon düşüklüğü ve aşırı duyarlılık olanlarda kullanmamakta fayda var. Çok yaşlı hastalarda da bunlara başlarken iyi düşünmek gerekiyor.
LDL KOLESTEROLÜ 100’ÜN ALTINDA TUTMAK ŞART
Önemli bir nokta da kalp krizi geçiren hastalarda kolesterol seviyelerini daha dikkatli izlemektir. Bu hastalarda gerekiyorsa statin kullanarak kötü kolesterol LDL’nin 100’ün altında tutulması hedefleniyor. Riski yüksek olan hastalarda LDL seviyeleri 70’lere kadar indiriliyor.
Koroner kalp hastalığı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan kalp krizleri en önemli sağlık sorunları arasındadır. Daha önceden kalp krizi geçirenlerde yeni kalp krizinin görülme şanssızlığı beklenenden daha fazladır. Yani, olay çoğu zaman bir krizle yatışmıyor. İlk kriz sonraki krizlerin de işareti olabiliyor. İşte bu nedenle kalp krizi geçirenlerin "Olan oldu, ne yapalım, sağlık olsun!" dememeleri ve sağlıklarına eskisinden daha fazla özen göstermeleri gerekiyor.
Çorbayı yazın da içebilirsiniz
Türk mutfağının geleneksel yapısından gelen olağanüstü lezzetli çorbalar var. Tarhana, ezogelin, yayla, şehriye, mercimek çorbaları bunların en sık yenenleri. Düşük kalorili olmaları, doyma hissini artırmaları ve besleyici güçleri nedeniyle biz çorba tüketmenizi destekliyoruz. Özellikle kilo kaybı, yutma güçlüğü, bulantı, ishal, kabızlık, ağız kuruluğu, ağız-boğaz yaraları, nezle-grip durumları varsa özellikle çorbayı tavsiye ediyoruz. Hazır çorbalardan ise hiç ama hiç hoşlanmıyoruz. Bu çorbaların ne kadar doğal da olsalar en azından tuz içeriklerinin fazlalığı nedeniyle ev işi çorbaların yerine geçemeyeceğini düşünüyoruz.
Alzheimer’i önleyen doğal destek: Domates aşısı
Domatesin likopen, folik asit ve diğer faydalı maddeleriyle beyin için yararlı bir yiyecek olduğu biliniyordu. Ama "Alzheimer" aşısının üretiminde bir umut olabileceğini hiç kimse düşünmemişti. Alzheimer’a yol açtığı düşünülen "Beta Amiloid" maddesine karşı aşı geliştirmek bu hastalıkla savaşın en etkili yolu olarak düşünülüyor. Kısacası domates "Alzheimer" aşısı üretiminde faydalı olabilecek bir genetik değişime uğratılıyor. Araştırmalar sürüyor, bu tatsız hastalıktan kurulma umudu artıyor. Beklemek görmek lazım.
Bir zamanlar ben de genç bir koltukkoliktim!
Hormonların dalgalanması ve hareketsizlik, felaket bir durum ortaya çıkarır. Gençlik dönemindeki çocuğunuzun daha önce hiç olmadığı kadar düzenli hareket etmeye ihtiyacı vardır. Fakat tam zıttı bir şekilde, bugünün gençleri nadiren hareket ediyorlar. Fiziksel olarak gelişmelerine rağmen tipik olarak şu özellikleri taşıyorlar:
1- Okulda fazla hareket etmiyorlar
2- Organize spor faaliyetlerine katılmıyorlar
3- Ailece form tutma aktivitelerine fazla aldırış etmiyorlar
4- Ulaşım için yürüme yerine motorlu araçları tercih ediyorlar
Bugünün ve 20 yıl öncesinin lise öğrencileri arasında yapılan bir form istatistiği, oldukça şoke edici nitelikte... Bu kadar şaşırtıcı olmasının nedeniyse, günümüzde gençlik dönemindeki çocuğunuza birçok olanak sunmak zorunda olmanız ve bu olanakları hayatlarına alıştıra alıştıra adapte etmeniz gerekmesi... Aşağıda yer alan form tutmayla bağıntılı fikirleri gözden geçirin.
FORMDA BİR ÇOCUK İÇİN...
Çocuğunuzu bir spor salonuna kaydedin
Takım sporlarına girmesine teşvik edin
Yürüme, koşma, yüzme gibi bireysel sporları yapması için teşvik edin
Çocuğunuza bahçe işleriyle uğraşmak gibi fiziksel hareketlilik gerektiren meşgalelerle ilgilenmesi için fazladan tolerans gösterin
Form tutmanın sağlığına olduğu kadar görünümüne de yansıyacağını vurgulayın; gençler iyi görünmek isterler!
Fiziksel hareketlilik için model olun. Fiziksel olarak hareketli olan sporcu örneklere dikkatleri çekin. Basketbolda bir iki şut atma bile olsa, form tutmak için önünüze çıkabilecek fırsatları gözlerinizi dört açıp kulaklarınızı kabartarak bekleyin. Şunu unutmayın: Hareket etme alışkanlığı küçük yaşlarda edinilir. Bu yüzden vakit kaybetmeden iyi bir model olun.
(Aktif Yaşam Rehberi’nden alınmıştır)
Kanserden korunmak için nasıl beslenmek gerekiyor
Uzmanlar sadece yaşam biçimi değişimleri ile kanserlerden en az yüzde 50 oranında korunabileceğinizi belirtiyorlar. Özellikle beslenme tarzınız ve besin seçimleriniz çok önemli. İşte bunların en başta gelenleri...
Yeterli ve dengeli beslenmeli
Öğünlerde 4 besin grubundan yiyeceklerin yer aldığı dengeli mönüler hazırlanmalı
Uygun vücut ağırlığı sağlanmalı ve sürdürülmeli
Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmeli ve meyveler taneleri ile tüketilmeli (üzüm çekirdeği gibi)
En az 2 porsiyonu yeşil yapraklı sebzeler veya portakal, limon gibi turunçgiller olmalı
Rafine tahıllar ve şekerler yerine tam taneli tahıllar tercih edilmeli
Özellikle yağı yüksek ve işlenmiş kırmızı et tüketimi sınırlandırılmalı
Kırmızı et yerine balık, tavuk, kurubaklagiller tercih edilmeli
Yağ alımının azalması için yemekler az yağla pişirilmeli, et yemekleri yağ eklenmeden kendi yağları ile pişirilmeli
Kızartma, kavurma gibi pişirme yöntemleri yerine haşlama, ızgara, fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.
Eğer kanser riskinizi azaltmak istiyorsanız az yağlı, yüksek posalı sebze ve meyvesi bol bir beslenme biçimine yönelmelisiniz. Diğer taraftan; aşırı alkol kullanımı karaciğer ve yemek borusu kanserleriyle ilişkili olabilir. Alkol özellikle yüksek dozda ve uzun süre kullanıldığında daha tehlikelidir. Çeşitli kimyasallar ve kadmiyum, asbest gibi bazı metallerin de kanser riskini artırdığı bilinmektedir. Bu tür toksinlere ne kadar uzun süre ve fazla dozda maruz kalırsanız riskinizin de o kadar artacağını bilmelisiniz.
Kaliteli hayat güvenli ve temiz bir çevrede yaşamaktır
Kaliteli hayatta daha pek çok şey var! Sağlıklı yaşam, daha iyi bir sağlık bakımı, sağlığı koruyup güçlendirmek var. Güvenlik, eğitim, çevre ve ekolojik dengeye saygı var. Toplumsal, sosyal, kültürel gelişme, dostluk ve arkadaşlık var. Hayatı sevgi, şefkat, hoşgörü ve yardımseverlikle güzelleştirmek var. Kendini daha iyi hissetmek (Welness) ve aktif biri olmanın dayanılmaz hafifliği (egzersiz) var. Şükür duygusu, mevcutla yetinmek ama mümkünse geliştirmek, büyütmek ve çevreyle birlikte büyümek var.
Ateroskleroz neden önemli
Ateroskleroz, damar sertliğinin diğer adıdır. Batı dünyasında ve ülkemizde sık görülen bir ölüm nedenidir. Ayrıca kalp-damar hastalıklarından felçlere, organ yetmezliklerinden gangrenlere kadar birçok hastalıklara yol açar. Araştırmalar, tüm kalp enfarktüsü vakalarının yüzde 90’ının, felçler ve ayak kangrenlerinin büyük bölümünün aterosklerozdan kaynakladığını gösteriyor.
Bu hastalık esas olarak, damar duvarında yağdan oluşanplaklara, damar duvarında sertleşmeye, damar açıklığında daralmaya yol açıyor. Hastalık bir kez başladı mı ortaya çıkaran temel faktörler tedavi edilmezse kendi kendine hızlanıyor. Damar sertliği oluşumunda, kötü kolesterol LDL’nin çokluğu, iyi kolesterol HDL’nin azlığı, kan şekerinin fazlalığı, trigliserid isimli yağın çokluğu, sigara en önemli ve etkili faktörler olarak gösteriliyor.
Gebelikte sigara içilirse ne olur
Hamileler sigara içerse, bebeğe katran, nikotin ve karbonmonoksit gibi zararlı maddeler hemen geçer. Nikotin damarları büzer, böylece besin maddeleri ve oksijen fetusa ulaşmakta zorlanır. Karbonmonoksit bebeğin aldığı oksijen miktarını azaltır. Plasentada yerleşme bozuklukları, bebekte gelişme gerilikleri, erken doğum, düşük oranlarında artış ve anne karnında bebek ölümleri sigara içenlerde daha sık görülür. Tabii ki bu sorunlar içilen sigaranın miktarı, gebelikte ne kadar süreyle kullanıldığı ile doğru orantılıdır. Gebelikte, hatta öncesinde sigarayı bırakmak doğmamış bebeğe büyük iyilik yapacaktır. Yeni doğan bebek sigara dumanına maruz kalırsa astım ve ani bebek ölümü (SIDS) riski artmaktadır.
Ortak bir sorun basit bir çözüm
Akşam işten geç saatlerde dönüyorum. Ve yalnız yaşadığım için eve gelince yemek yapmaya üşeniyorum. Bu durum başladığım diyetleri hep yarım bıraktırıyor. Eve gelince kalorisi yüksek olmayan ama hızlı ne çeşit yemekler pişirebilirim?
Diyet yapanlara ait bir bahane gibi görünse de bu durum gerçekten uygulanan diyeti zora sokmaktadır. Akşam mönüleri hızla tüketilen, kalorisi yüksek atıştırmalıklar (bisküvi, börek, fındık, leblebi, ceviz gibi) haline gelmektedir. Bu durum akşam almanız gereken kaloriyi farkında olmadan epeyce artırmaktadır. Buzdolabınızdan aşağıdaki listeyi eksik etmeyin. Yarın bu listedeki yiyeceklerden hazırlayacağımız mönüyü kaçırmayın!
Ton balığı
Yoğurt ayran
Hindi söğüş et
Tavuk baget veya göğüs et
Önceden yoğrulmuş saklama kabında ızgara köfte
Light eritme peynir
Haşlamış nohut veya yeşil mercimek (Haşladıktan sonra buzdolabı poşetlerinde saklayın.)
Çiğ sebzeleri (havuç, domates, biber, maydanoz, salatalık, yeşillikler) yıkadıktan sonra kurutarak saklama kabında saklayabilirsiniz. (Unutmayın! Doğrama işlemi tüketmeden önce yapılmalıdır.)
Kepekli veya tam tahıllı sandviç ekmekleri
Kefir, meyveli yoğurt
Taze meyve
Havuç kilo aldırır mı
Genelde zayıflama diyetlerinde havuç yenmemeli diye duyuyoruz. Havuç kilo mu aldırıyor?
Daha önce de açıkladığımız gibi besin maddelerinin tek başına kilo aldırma veya zayıflatma özellikleri yoktur. Bir gün içinde ne kadar besin tükettiğiniz ve ne kadar kalori harcadığınızla alakalı olan bu durum, bu ikisi arasında dengeyi kurduğunuz zaman sizi sonuca ulaştıracak ve kilo kaybını sağlamış olacaksınız. Havuç yıllardır sizin de söylediğiniz gibi zayıflama diyetlerinde kısıtlanan bir besin maddesidir. Çünkü havucun kalorisi ve glisemik indeksi diğer sebzelere (bamya, fasulye, domates, roka, biber vb.) daha yüksektir. Fakat havuç göz sağlığı, cilt sağlığı, bağışıklık sistemi, kalp ve damar sağlığı, sindirim sistemini rahatlatıcı özelliği karaciğer sağlığı ve güzel bir antioksidan olması da hatırlanacak olursa bence diyetlerin içinde size özel önerilecek miktarın içinde kalarak havuç mutlaka yer almalıdır. Düşük glisemik yük içeren diyet yapmanız gerektiğini düşünecek olursak, havuç diyetinizde yoğun bir şekilde yer almadığı sürece kilo kaybını etkilemez. Günde 1 havuç yemenin, salataya veya yemeğe ilave etmenin diyetinizi olumsuz etkileyecek bir tarafı yoktur.