Paylaş
Hayatımıza neredeyse her gün yeni bir kimyasal giriyor. Bunların bazıları karaciğerimizi, böbreğimizi zedelerken, bazıları da hormonal dengemizi altüst ediyor. İçinde kanserojen olanları bile var. Nonilfenol ve bisfenol hormon bozan kimyasalların en ünlüleri. Fenolik bileşikler olarak bilinen toksik ve kanserojenik özellikleri yanında östrojenik aktiviteleri de olan moleküller. Erkek çocuklarda meme büyümesi, kız çocuklarda erken pubertenin de en iyi bilinen nedenleri. Bisfenol su kabı olarak alınan plastik şişe ve damacanalarda, nonilfenol ise çocuk bezleri dahil pek çok güncel malzemede kullanılıyor.
Nonilfenolün 5 zararı var
Nonilfenol (NF) temizlik ürünleri (deterjanlar), günlük kullanılan eşyalar (çocuk bezleri), böcek öldürücüler ve boyalarda kullanılan ve en az bisfenol A (BFA) kadar toksik ve tehlikeli olduğu düşünülen bir kimyasal. NF’e bağlı zararların ilk 5’inde şunlar var...
- İnsülin şeker dengesini bozuyor.
- Östrojenik aktiviteyi hızlandırıyor. Sperm hareketlerini bozabiliyor.
- Meme kanserini tetiklemesi mümkün.
- Telomer kısalmasını hızlandırıyor.
- Karaciğer ve böbreklere toksik etkisi olabileceği düşünülüyor.
Çaya limon ekleyelim mi?
Evet, ekleyin. Çaya limon dilimi eklemenin ya da bir çay kaşığı kadar limon suyu ilave etmenin
5 yararı var:
- Çayın lezzetini artırırsınız.
- Daha fazla alkali güç kazanırsınız.
- C vitamini takviyesi almış olursunuz.
- Çaydaki tanenlerin demir emilimini bloke etme ihtimalini azaltırsınız.
- Çayın antioksidan gücü kateşinlerin midede parçalanmasını engeller, daha çok antioksidan kazanırsınız.
Sirkesiz olmaz!
Sirke de pek çok lezzet artırıcı gibi bir tür sağlık pınarı. Ben “limon suyu, sirke ve balsamik” grubu “sıvı lezzetlendiricileri” sadece “lezzetleri” için değil “besleyici” özellikleri nedeniyle de önemserim.
Güne bir-iki çay kaşığı limon suyu veya sirke (tercihim de elma sirkesi) eklenmiş ılık su ile başlamayı herkese (mide sorunları yoksa) öneririm. Sirkeye gelince... Hemen her öğününüzde bir bahane bulup bir-iki çay kaşığı kadar tüketmeyi alışkanlık haline getirin.
Bu miktarda sirke eklenmiş bir sofra, o öğünde kaçıracağınız şekerden daha az etkilenmeyi sağlıyor. Bunu da muhtemelen o öğündeki yiyeceklerin glisemik yükü yani kan şekeri artırıcı yükünü azaltarak yapıyor.
Bu nedenle düzenli tüketimi özellikle insülin direnci olanlarda kilo almayı da frenleyebiliyor. Özellikle Tip 2 şeker hastalarının ve PKOS’lu kilolu hanımların ilaç niyetine ama makul miktarlarda sirke tüketmelerinde fayda var.
Gelin bizim o vazgeçilmez tavsiyemize “Her şeye limon sıkın, her şeye maydanoz olun!”
Şunu da ilave edin: Her öğüne sirke ekleyin!
Yoğurt veya çay demiri bozar mı?
Demir emilimini önleyen besinler de var! Ama iyi ki bunların etkileri sanıldığı kadar fazla değil. Mesela süt, yoğurt gibi kalsiyumdan zengin yiyecekler, kalsiyum hapları gıdalardaki demirin emilimini engelleyebiliyor.
Sağlıklı biriyseniz bu pek sorun yaratmıyor. Yok, eğer demir eksikliği tedavisi görüyorsanız sütü, yoğurdu, ayranı yemeklerde değil öğün aralarında almanızı tavsiye ederim.
Sık sık gündeme getirilen yemek sonrası çay içmenin demir emilimini bozacağı efsanesine gelince... Elimizde bu konuda güvenilir bir araştırma, sağlam bir bulgu yok. Çaydaki tanen yapısındaki maddelerin demirin emilimini azaltabileceği doğru ama eğer ciddi bir kansızlığınız yoksa bu azalmanın hiçbir önemi kalmıyor.
Yani kansızlık nedeniyle demir hapı yutan ya da demirden zengin beslenmeye çalışan biri değilseniz yemeğinizdeki yoğurdu da ayranı da yemeğin üstüne içeceğiniz keyif çayını da zevkle tüketebilirsiniz.
Bir başka şehir efsanesi daha var ki onun da demir emilimine ciddi bir etkisi olduğu kanaatinde değilim: Kepekten zengin ekmek yemek demir emilimine zannedildiği kadar olumsuz etki yapmıyor. Tersine kepek sağlık dostu bir madde. Güçlü bir posa lif ve B vitamini kaynağı.
Yoğurt mu süt mü daha çok gaz yapar?
Süt şekeri laktozu bağırsaklarımızda parçalayabilmeniz için yeteri kadar laktaz enzimi lazım.
Ne yazık ki toplumun neredeyse üçte biri laktaz fakiri ya da yoksunu. Bu durumda ince bağırsakta hazım sürecinde parçalanmayan laktoz kalın bağırsaklara geçiyor, orada da bakteriler tarafından parçalanıp “besin” olarak kullanılıyor. Bu arada da bol miktarda “gaz üretimi” oluyor. Sütün bazı kişilerde gaz yapımını, hatta karın ağrısı ve ishale yol açmasının nedeni de bu.
Süt mayalanıp yoğurt haline dönüşürken, maya bakterileri laktobasiller laktozu parçalayıp laktik aside çevirirler. Neticede sütün içindeki laktozun neredeyse yüzde 60-80’ini bu iş için harcayıp bitiriyorlar. Bu nedenle de yoğurdun süte oranla gaz yapma potansiyeli daha az.
Paylaş