Hipoglisemi önemli bir sağlık sorunu ve sık karşılaşılan metabolik bozukluklardan biridir. Hafif hipoglisemiler pek sorun yaratmazlar, ama uzamış ve ağır hipoglisemiler komaya kadar gidebilen, yaşamı tehdit edici sorunlara yol açabilir.
HİPOGLİSEMİ sorunu en çok şeker hastalarında ortaya çıkmaktadır. Şeker hastalarının insülin veya ağız yoluyla kan şekeri düşürücü ilaçları dikkatsiz kullanmaları, öğün atlamaları, öğünlerde almaları gereken toplam kalori ve karbonhidrat miktarlarını azaltmaları veya geciktirmeleri, hipogliseminin ortaya çıkmasında en önemli etkendir. Ağır ve uzamış egzersizlerin de hipoglisemiyi kolaylaştırdığını hatırlatalım. Şeker hastalığı dışında böbrek üstü bezi yetersizliği, hipofiz bezi yetersizliği, ilerlemiş karaciğer yetersizliği de hipoglisemi oluşturabilir. Kan şekerini düşürücü ilaçların etkisini çoğaltan diğer bazı ilaçların (salisilatlar, sülfamitler) kullanılması veya insülin dozajının hatalı yapılması, hipogliseminin başlıca nedenleridir. Tiroid bezi yetersizliğinde, anoreksia nervozada, midenin kasılma bozukluklarında, ağır bulantı ve kusmalarda yoğun fiziksel egzersizler sonrasında hipoglisemi ortaya çıkabilmektedir. Kadınlarda gebelik sonrası dönem, periyod dönemleri, süt verme süreçleri hipoglisemiye eğilimi arttırmaktadır.
TEŞHİSİ KOLAYDIR
Hipoglisemi, kandaki şeker miktarının 50 mg/dl’nin altına inmesini takiben ortaya çıkan belirtilerin toplamıdır. Kan şekerinin 65-70 mg/dl gibi değerlere inmesi halinde de hipoglisemi belirtileri ortaya çıkabilir. Diğer tarafta kan şekeri 40 mg/dl gibi değerlere düşmesine rağmen herhangi bir hipoglisemi belirtisi hissetmeyenler de olabilir.
GÖZDEN KAÇABİLİR
Hipogliseminin belirtileri çok farklı ve şaşırtıcıdır.. Beyin hücrelerinin ana enerji kaynakları olan şekeri yeteri kadar temin edememesi sonucu oluşan belirtiler, beynin glukozsuz kalması sonucu oluşan klinik işaretlerdir: Dikkat kaybı, odaklanma güçlüğü, yeni bir bilgiyi öğrenmede zorlanma, baş ağrısı, açlık hissi, sinirlilik, huysuzluk, ani ve anlamsız hiddet gösterileri, görme bozukluğu, ellerde uyuşma, beyin dokusunun ihtiyacı kadar şekeri alamadığını gösteren ilk belirtilerdir. Eğer kan şekerindeki düşme daha da belirginleşir ve uzun sürerse şuur bulanıklığı, uykuya eğilim, sara benzeri kasılmalar ve koma hali gibi daha önemli sorunlar ortaya çıkacaktır.
Hipoglisenmi sonucu oluşan diğer bir belirti grubu kendi düzeni içerisinde bağımsız olarak çalışan otonom sinir sisteminin doğrudan uyarılması sonucu meydana gelmektedir. Bu uyarılmanın amacı, karaciğer ve kaslardaki depo şekerden (glikojen) şeker (glikoz) üreterek beynin şeker ihtiyacını gidermektir Bu koruyucu çaba aşırı miktarda adrenalin ve benzeri hormonun kana salınmasına, vücudun birdenbire ve yoğun bir adrenalin banyosu yapmasına yol açar.
Hipoglisemili hastalarda ortaya çıkan terleme, taşikardi, el titremeleri, aşırı acıkma hissi ve gıda tüketimine yönelik saldırgan isteklerin altında yatan neden, kontrolsüz otonom cevaptır. Çarpıntı, terleme, halsizlik, ruhsal gerginlik gibi belirtilerden de bu aşırı adrenalin cevabı sorumludur.
TEHLİKELİ OLABİLİR
Tekrarlayan ağır hipoglisemilerin birçok organ ve doku üzerinde olumsuz etkiler yaptığını, bedensel ve ruhsal ciddi sorunlar yarattığını bilmelisiniz. Hipoglisemiden etkilenen sistemlerin başında ‘sinir sistemi’mizin geldiğini unutmamalısınız. Hafif hipoglisemilerde ortaya çıkan sinirlilik, gerginlik, huysuzluk alınganlık, uyku eğilimi, öğrenme ve odaklanma güçlüğü, unutkanlık, el ve ayaklarda uyuşmalar gibi belirtileri önemsemelisiniz. Bu belirtilerin hipogliseminin daha ağır belirtileri olan geçici görme bozuklukları, kas ve sinir sisteminde hareket ve duyusal alanda ciddi kayıplar, yürümede elleri kolları yönetmede olanaksızlıklar, sara nöbetleri, felçler, konuşma yeteneğinin kaybı ve hatta komaya kadar giden noktalara ulaşabileceğini hatırlamalısınız. Hafif hipoglisemilerde ortaya çıkan çarpıntı, kan basıncı yükselmeleri, baş dönmeleri gibi kalp ve dolaşım sistemi belirtilerine boş vermemeli, hipoglisemi derinleşirse yaşamı tehdit eden kalp ritm bozukluklarına, kalp kasının beslenme sorunlarına, beyinde geçici iskemik ataklara ve belki de felç-inme durumuna yol açabileceğini aklınızda tutmalısınız.
REAKTİF HİPOGLİSEMİ DAHA SIK GÖRÜLÜYOR
Genellikle yemek yedikten sonra ortaya çıkan kan şekeri yükselmesini hemen takiben kan şekerindeki oluşan ağır düşüşler ile siz veya bir yakınınız mutlaka karşılaşmış olmalısınız. Eğer hafif düzeydeki hipoglisemi belirtileri yemeklerden 2-3 saat sonra ortaya çıkıyorsa erken, 4-5 saat sonra ortaya çıkıyorsa geç reaktif hipoglisemiler adını alıyor. Fonksiyonel hipoglisemiler olarak tanımladığımız, genellikle bedensel ciddi bir rahatsızlığın yol açmadığı bu tür hipoglisemiler ‘erken reaktif hipoglisemi’lerdir. Günlük hayatta çok sık görülen bu iyi huylu, sinirsel kökenli ve kan şekeri ayarındaki basit hatalardan kaynaklanan fonksiyonel hipoglisemilerinin nedeni düzensiz ve aşırı insülin cevabından başka bir şey değildir. Belirtilerin yemek yemekle hemen düzelmesi, hipoglisemi işaretlerinin yoğun tatlı ya da alkolü bol bir yemek sonrası ortaya çıkması tipiktir. Bu tip hipoglisemilerin oluşmasını engellemek için az ve sık aralıklarla beslenmeli, karbonhidratlı besinlerin özellikle unlu ve tatlı gıdaların yoğun miktarda alınmasından kaçınılmalıdır. Liften-posadan zengin bir beslenme tarzı, az miktarlarda gıdayı sık aralıklarla tüketme ve düşük glisemik indeks değeri olan besinleri daha sık kullanmak alınabilecek en basit önlemlerdir.