Doktorların bazı teşhisleri nedense çok sevilir. Gizli şeker teşhisi de bunlardan biridir.
Çoğu kez olur olmaz durumlarda, gereksiz yere ve yeterli tıbbi kanıtlar olmadan konulan bu teşhis "kanda şeker hastalığına doğru ilerleyen şeker-insülin dengesizliğini gösteren metabolik durum"u ifade eder. Gizli şeker özellikle son yıllarda yayılan bir sağlık problemidir. Bunun en önemli sebebi ise kilo sorunu yaşayan kişilerin artmasıdır. Kilo artışı çoğu kez insülin direncini beraberinde getirmekte, gizli şekeri kolaylaştırmaktadır. Hücrelerin insüline yanıtsız kaldıkları bu durum kan şekeri seviyelerini, dolayısıyla tip 2 diyabet riskini artırır. Uzun süre fark edilmeden ilerleyebilen bu hastalığın belirtilerini gözden kaçırmamak bu nedenle çok önemlidir.
ŞEKER KADAR TEHLİKELİ
Son zamanlarda yapılan çalışmalar gizli şekere şeker hastalığı kadar önem vermek gerektiğini gösteriyor. Bozulmuş glukoz toleransı yani gizli şeker damarları (özellikle kalp, beyin ve cinsel organlar bölgesindeki büyük damarları) ciddi ölçüde etkiliyor. Koroner kalp hastalığı, beyin-damar hastalığı veya sertleşme sorunu yaşayan hastalarda yapılan araştırmalar, bu hastaların önemli bir kısmında gizli şeker olduğu ortaya koyuyor. Bu nedenle gizli şeker olarak bilinen bozulmuş glukoz toleransı durumuna önem vermek ve tedavi için gayret göstermek gerekiyor.
KİLO VERİN VE EGZERSİZ YAPIN
Fazla kiloların verilmesi ve sağlıklı kilonun korunması bozulmuş glukoz toleransını geri çevirmede en etkili faktörlerdir. Özellikle kilo fazlalığı bel ve karın çevresinde toplananların gizli şekere daha kolay yakalandıkları belirtiliyor. Bu nedenle bel çevrenizin erkekseniz 102, kadınsanız 88 cm’den az, beden kitle endeksinizin de normal sınırlar dahilinde kalmasına özen göstermeniz gerekiyor. Dengeli ve sağlıklı bir beslenme planı uygulamanız, egzersizi -insülin direncini kırarak kan şekeri seviyelerini düşürdüğünden- tedavi planınıza eklemeniz şart! Kilolu ama düzenli egzersiz yapan birinin, egzersiz yapmayan birinden daha avantajlı olduğunu bilmelisiniz. Özellikle genetik mirasınızda diyabet riski taşıyorsanız bu iki noktaya daha da önem vermeli, düzenli kontrollerle kan şekeri seviyelerinizi kontrol ettirmelisiniz.
Öyle görülüyor ki gizli şeker sorunu günümüzde kilo fazlalığı problemi yaşayanlar çoğaldıkça daha da yaygınlaşacak. Gizli şekerin önlenebilir ve tedavi edilebilir bir sağlık sorunu olduğunu ancak tedavi edilmediğinde şeker hastalığına kadar ilerleyebileceğini bilmenizde yarar var.
Göz dostu bir madde: Lutein
Lutein özellikle yaşlanma yolculuğunda ortaya çıkan ve tıp dilinde "maküler dejenerasyon" adı ile tanımlanan "sarı nokta hastalığı"na karşı etkisi olan doğal bir kimyasaldır. Özellikle düzenli olarak vücuda kazandırıldığında görmeyi korumakta, geliştirmekte ve bu hastalığın oluşumunu yavaşlatmakta veya engellemektedir. Lutein böğürtlen grubu yiyecekler, yaban mersini, ıspanak, kıvırcık lahana ve yumurtada bulunmaktadır. Eğer beslenmenizde yeteri kadar lutein aldığınızdan emin değilseniz, hazır satılan lutein tabletlerinden de faydalanabilirsiniz. Bu konuda en doğru bilgileri göz hekiminiz verecektir.
Diyetisyen Seren Aksüs Damar dostu üç B’ler
B grubu vitaminlerden üç tanesi, B6, B12 ve folik asit damar dostu B’ler olarak bilinir. Bunun nedeni bu üç vitaminin damar sağlığını bozan ve kalp krizi riskini artırdığı düşünülen "homosistein" isimli bir maddenin kandaki seviyesini azaltmasıdır. Yeteri kadar B6, B12 ve folik asit kullananlarda homosistein yüksekliği pek görülmemektedir. Ayrıca homosistein’i yüksek olanlarda bu üç desteği bir arada bulunduran besin desteklerinin kullanılmasının homosistein seviyesini azaltabileceğini de gösterilmiştir. Homosistein’in kalp hastalığının doğrudan riski olup olmadığı konusunda henüz tam bir fikir birliği yok. Ancak folik asit desteği almanın veya folik asitten zengin beslenmenin bu önemli hastalığa yakalanma riskini azalttığını gösterilen güvenilir bulgular var. Böyle bir destek düşünüyorsanız yüksek dozlar kullanmanıza gerek yok. Her gün 400 mikrogram folik asit, 1,5 miligram B6 vitamini ve 2,5 mikrogram kadar B12 kullanmanız yetiyor.
Teşhisi nasıl konulur
Açlık kan şekerinin 110 mg’dan yüksek fakat 125-126 mg’dan düşük olduğu durumlarda (üst değeri 140 kabul eden merkezler de var) tanı "bozulmuş glukoz toleransı"dır. Eğer şeker yükleme testinde kan şekeri düzeyi ikinci saatte 140’dan yüksek 240’dan düşük bulunursa yine bozulmuş glukoz toleransı söz konusudur. Kan şekeri bu değerler arasında gidip gelenler için "gizli şeker" tanımı doğrudur.
DİYET GÜNLÜĞÜ
Sorularınız için: Tel: (0212) 236 73 00
Diyetimi tam tamına uygulamama rağmen kilo veremiyorum. Kilo vermeme engel bir sağlık sorunum da yok. Nerede yanlış yapıyor olabilirim?
Kilo vermenizi engelleyen 4 neden
Kimi zaman diyetinizi sabote eden tuzaklara farkında olmadan düşüyor olabilirisiniz. İşte bu tuzaklar siz diyet yaptığınıza tüm kalbinizle inanmışken kilo vermenizi durduran gizli etkenlerdir. Aşağıdaki tuzaklara düşmeyin...
1) Yemek yeme hızınız ile ilgili yakın çevrenizden fikir alın. Sanki bir yemek yeme yarışmasında gibi olduğunuzu düşünenler çoğunlukta ise yavaşlamaya ne dersiniz? 20 dakika gibi bir sürede oluşan doygunluk sinyallerini hissedecek vakti vücudunuza tanıyın.
2) Öğün atlamak bir alışkanlıksa eğer diyetinizi bozmaya yeter. Atlanan öğünlerin ardından kalori alımınızdaki artışın farkında bile olmaya bilirsiniz. Ayrıca tek tip yiyecek seçimine neden olan bu alışkanlık protein alımınızı da azaltarak yağ kaybınızı durdurabilir.
3) Suyun dışında içtiğiniz sıvılar kaç kalori? Meyveli sodalar, meyve suları, kremalı aromalı kahveler, milk-shakeler siz farkında olmadan kalori alımınızı artıran gizli tuzaklardan. Bunların yerine sade soda, yağsız süt ile hazırlanmış kahve, domates suyu gibi daha hafif içecekleri deneyebilirsiniz.
4) Porsiyon kontrolü işte işin özü. Özellikle ev dışı mekanlarda yemek yerken servis edilen büyük porsiyonlar "masum tavuklu bir salata"yı bile kalori bombası haline getirebilir. Özellikle soslarla başı dönmüş bir salata almanız gereken kaloriyi tahmininizden çok daha artırabilir.
niluferinceis@yasasinhayat.org
Diyet yapmak istemiyorum! Spor yapmayı seviyorum ama yetmiyor. İlaç kullanmaktan korkuyorum. Ben şişman kalmak zorunda mıyım?
Diyet yapmadan zayıflayın
Diyet, kibrit kutusu, gram, kuru kayısı... Bunlar duymak istediğiniz son kelimeler olsa gerek. Yıllardır diyet yapmaya çalışıyorsunuz. Zayıflamada başarılı ama koruma döneminde başarısız veya devamsızlıktan sınıfta kalıyor da olabilirsiniz. Vazeçmeyin! Size özel bir yöntem olamaz mı? Tabii ki amaç bir günde alınan toplam enerjinizi kısıtlayarak, daha fazla enerji harcamanızı sağlamak, bunu sağlıklı bir şekilde ayarlayabilmek. Bu sebeple uzmandan destek alın diyoruz zaten. Eğer bir sağlık probleminiz var ise sizin hatta bizim de sevmediğimiz "yasaklar"a uymak zorundasınız. Çünkü sağlıklı bir bireyin diyetinde herşey olabilirken, kalp hastalığı riski çok yüksek olan bir hastanın diyetinde tereyağı seçeneği olmaz. Bir şeker hastasına çay şekeri kullanabilirsiniz diyemeyiz. Bu sebeple eğer bir sağlık probleminiz yok ise "yasaklar" içermeyen, daha esnek, daha keyifli bir diyet uygulayabilirsiniz.
"Diyet yapıyorum!" psikolojisini hissetmemek için kendinize süre vermeyin. Sadece hedef belirleyin. Örneğin: "Şu andan itibaren bir iki noktada daha dikkatli olacağım (asla yarına bırakmayın!) bakalım nasıl gidecek?" Bu belki uzun sürebilir. En kötüsünü düşünün haftada yapacağınız bir-iki değişiklik ile ayda 500 gr verseniz bile 1 yıl sonra hiçbir diyet yapmadan ve hatta sıkılmadan 6 kg vermiş olacaksınız. Bir de buna güzel bir fiziksel aktivite ekleyin. Haftada 2-3 gün 1 saat tempolu yürüyüş yaptınız. Ayda 500 yerine 1 kg verdiniz. 1 yıl sonra 12 kg daha az vücut ağırlığına sahipsiniz demektir. Mutlaka bir çözüm var. Sadece istek, inanç, sabır gerekiyor.
gunes@yasasinhayat.org
Kalp üfürümleri tehlikeli mi
Kalbin kapaklarında meydana gelen daralma veya genişlemeler, kalp bölümleri arasında doğumla birlikte ortaya çıkan boşluklar, kalbe giren ve çıkan damarlarda oluşan doğumsal kusurlar kalp üfürümlerine neden olabiliyor. Bu üfürümlerin önemli bir kısmı hastalık işareti olarak kabul ediliyor. Ama her üfürüm mutlaka kalpte bir sorun olduğu anlamına da gelmiyor. En ileri inceleme yöntemleriyle bile nedeni belirlenemeyen üfürümler "masum üfürümler" olarak isimlendiriliyor. Eğer doktorunuz belirlediği bir üfürümün tehlikeli olmadığı kanaatine varmışsa fazla bunalmanıza gerek yok. Bu üfürümlerin belirli aralıklarla izlenmesi yeterli kabul ediliyor.
N-asetil sistein
cilde destek sağlıyor
Vücudun ürettiği aminoasitlerden sistein’in bir formu olan NAC önemli bir antioksidan olan glutatyon’un üretilmesine yardım eder. Ayrıca NAC’ın kendisi de çok güçlü bir antioksidandır. Hücrede güneş, sigara, alkol gibi çevresel faktörlerin yarattığı serbest radikallere bağlı hasarların iyileştirilmesinde görevler üstlenen NAC özellikle cerrahi veya yanık sonrasındaki cilt oluşumunda rol alır. Sistein yüksek protein içeriği olan yiyeceklerde bulunurken NAC besinlerde bulunmaz. Mukus çözücü, bağışıklık sistemi güçlendirici etkileri olan NAC son dönemlerde bir cilt desteği olarak da adını duyurmaya başladı. N-asetil sistein’i -diğer tüm besin desteklerinde olduğu gibi- doktorunuza danışmadan almamanız gerektiğini hatırlatalım.