Paylaş
Üstelik sorun sadece bizim sorunumuz da değil. Küresel bir sorun. Birinci ve öncelikli nedeninin de “yiyip içtiklerimiz” olduğundan hiçbirimizin şüphesi yok. Evet kanserde genetiğin de rolü var. Evet başta sigara olmak üzere alkol ve diğer kötü alışkanlıklar da birer kanser tetikçisi. Ama problemin neredeyse yarıya yakınının yiyip içtiğimiz kötü, hileli, bozuk, hormonlu besinlerden kaynaklandığını da çok iyi biliyoruz. Ayrıca şeker ve beyaz un tüketiminin tavan yapması, nişasta bazlı fruktoz gibi bir zehrin neredeyse çorbalarımıza bile girmesi, gıdalarımızın genetiği ile oynanması, içlerine hormon, antibiyotik, zirai kimyasalların karıştırılması da çok ama çok mühim nedenler. Sefer Levent’in Hürriyet Ekonomi’de yazdığı gibi sofralarımız hızla kirleniyor. O güzelim geleneksel ve sağlıklı sofralar çaktırmadan ‘kurtlar sofrası’ haline getiriliyor. Kemik tozundan peynir yapanlar, sütsüz dondurmaları çocuklara satanlar, sebzenin, meyvenin, etin, tavuğun, yoğurdun doğal yapısını bozanlar, dönere iç organ, hayvan tırnağı katanlar ortalıkta cirit atıyor. Özetle “GIDA GÜVENLİĞİ MESELESİ” bir “KANSER MESELESİ” hâline gelmiş durumda. Lütfen devlet bu işe daha ciddi şekilde el koysun. Arada bir yuttuğumuz ilaçları didik didik ettikten sonra ruhsat veren resmi otoriteler, sağlığımızı tehdit eden gıdaların üretimi konusuna da bir el atsın. Sevindirici haber şu: Konuya cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da müdahale etmek ihtiyacı duydu. Cumhurbaşkanımızın müdahalesi yerinde ve sevindirici.
DAMARDA PIHTI VARSA DİKKAT EDİN
DAMARLARIN sertleşip kalınlaşması, içlerinin pıhtı/plaklarla dolması mühim bir sağlık tehdidi. Sorunun özellikle kalbimiz ve beynimiz için son derece tehlikeli sonuçları var. Kalp krizlerinin ve inmelerin önemli bir bölümü bu sorundan kaynaklanıyor. Bilmemiz gereken önemli bir ayrıntı da şu: Damar sertliği yaygın bir hastalık. Kalp damarlarında pıhtı/plak varsa az veya çok beyin, böbrek ve diğer organları besleyen damarlarda da pıhtı/plaklar olabiliyor. Bu nedenle herhangi bir damarda pıhtı/plak saptandığında özellikle kalp ve beyni besleyen damarların dikkatle gözden geçirilmesi ve bazı önlemlerin süratle alınması gerekiyor. Bu yapılmadığı takdirde bugün kalp krizi ile kapınızı çalan sorun, yarın beyin krizi, öbür gün hipertansiyon ya da böbrek yetmezliği ile karşınıza çıkabiliyor. “Hangi önlemler alınmalı?” diyorsanız yandaki kutuya göz atmanızda fayda var.
DAMAR KORUYUCU ÖNLEMLER
BI-RA-KI-LA-CAK
- Sigara bırakılacak.
- İnsülin direnci sorunu çözümlenecek.
- Kan şekeri dengelenecek.
- Kolesterol ve trigliserid seviyelerine ayar verilecek.
- Fazla kilolar gönderilecek.
- Uyku sorunları varsa çözümlenecek.
- Strese, depresyona çare aranacak.
- Tuza, şekere, beyaz una, doymuş yağa dikkat edilecek.
- Her gün ‘en az 5000, ortalama 7500 adım yürüme görevi’ yerine getirilecek.
UYKUSUZLUK ÇOK CİDDİ BİR PROBLEM
Obezite, diyabet, hipertansiyon, kanser salgını derken nur topu gibi yeni bir salgınımız daha dünyaya geldi: Uykusuzluk ve/veya uyku problemleri! Farkında mısınız bilmiyorum ama uyku sorunundan yakınanların sayısı her geçen gün biraz daha artıyor. Kimi uykuya geçememekten, kimi tekrarlayıp duran uyku bölünmelerinden, kimi sabahın köründe pat diye uyanıvermekten şikâyetçi. İşi biraz daha ileri aşamaya götürüp uyku apnesi, rahatsız ayak sendromu, uyku terörü, narkolepsi ve benzeri uyku hastalıklarına paçasını kaptıranların da sayısı bir hayli fazla. Yetişkinlerin neredeyse üçte birinde horlama problemi var. Gizli vakalar da dikkate alındığında yetişkinlerin yaklaşık % 5’i ‘uyku apnesi’ probleminden mustarip. Uykusuzluk sadece hayat kalitemizi düşüren bir sorun da değil, sağlığımızı da ciddi ölçüde bozabiliyor. Uykusuzlukla ilgili sağlık sorunlarını alttaki kutuda kısaca özetlemeye çalıştım. Tavsiyem şudur: Eğer varsa uyku sorununuzu ciddiye alın ve çözüm arayın. Nörologların bir bölümünün uyku sorunlarıyla uğraştığını ve etkili çözümler ürettiğini unutmayın.
UYKUSUZLUKLA İLİŞKİLİ 10 SAĞLIK PROBLEMİ
- Uykusuzların şeker hastalığına yakalanma ihtimalleri daha fazla.
- Uzun süreli uykusuzluk hipertansiyonu tetikleyebiliyor.
- Uyku sorunlarıyla depresyon arasında da ilişki var.
- Uykusuzluk cinsel gücü de azaltıyor.
- Uykusuzluğun bellek sorunlarını hızlandırdığı da iyi biliniyor.
- Uykusuz kişilerin bağışıklık sistemi de zayıf düşüyor.
- Kalp damar hastalıklarına uykusuzlarda daha sık rastlanıyor.
- Kronik yorgunluk sendromu/fibromiyalji ile uyku sorunları arasında ciddi bir bağlantı var.
- Uykusuzlar daha sık iş, ev ve trafik kazası yapmaya eğilimliler.
- Uykusuzlarda kilo sorunu da daha yaygın.
RÜYALAR BELLEĞİ GÜÇLENDİRİR Mİ?
BİLİNDİĞİ gibi derin uykuda beynimiz tam bir istirahat hâline geçiyor ve dış uyaranlara verdiği tepkileri azaltıyor. Uykunun bu çok mühim döneminde nabzımız, nefes sayımız, vücut ısımız ve tansiyonumuz da düşüyor. Kısacası derin uykuda bedenimiz tam bir istirahat haline geçiyor ve beyin ile bedende ‘kendini yenileme, kırılanı, döküleni, bozulanı tamir etme süreçleri’ devreye giriyor. Mesela büyüme hormonu ve bağışıklık cisimleri dâhil pek çok özel maddenin üretimi artıyor. Uyku uzmanları rüyaların da tıpkı derin uyku dönemlerimiz gibi beynimize, özellikle de belleğimize ciddi bazı faydalar sağladığı düşüncesindeler. Özellikle ‘belleği onarma’ süreçlerinin rüyalarla daha da güçlendiğini düşünüyorlar.
Paylaş