Her yıl binlerce kişinin, ‘gereksiz’ radyolojik tetkikler nedeniyle yüksek dozda, hatta bazı durumlarda neredeyse nükleer santrallarda çalışanlar kadar radyasyona maruz kaldığı kesin.
Bu nedenle, özellikle tüm vücut tomografisi gibi tarama amaçlı radyolojik tetkiklerin yapılmasının ne kadar doğru olduğu ciddi biçimde tartışılıyor.
BİZ hekimler hastalıkların teşhis ve tedavisinde radyolojik incelemelerden de yararlanırız ve radyoloji bilim dalının bize ve modern tıbba katkısı büyüktür. Radyolojik incelemelerden bazılarında X ışınları kullanılır. X ışınlarının belirli bir dozdan sonra kanser yapıcı etkileri var. Bu etkiler hızlı çoğalan hücrelerde daha belirgin. İşte bu nedenle çocuklar, gençler ve hamileler X ışınının fazlasına daha hassaslar. Ama bu ışınlar, dikkat edilmezse herkeste, her yaşta kanser riskini arttırır.
Nükleer santral gibi
Son yıllarda tıbbi incelemeler arasına giren yeni bazı radyolojik incelemelerde, özellikle de tomografik tetkiklerde yüksek dozda X ışını kullanılıyor.
Sürenin kısaltıldığı iddia edilerek bu ışına maruziyetin bir ölçüde azaltıldığı ileri sürülse de, her yıl binlerce kişinin gereksiz yere yapılan radyolojik tetkikler nedeniyle yüksek dozda radyasyona maruz kaldığı kesin. Hatta bazılarının neredeyse nükleer santrallarda çalışanlar kadar X ışınına maruz kaldıkları anlaşılıyor. Bu nedenle, özellikle tüm vücut tomografisi gibi tarama amaçlı radyolojik tetkiklerin yapılmasının ne kadar doğru olduğu ciddi biçimde tartışılıyor.
Çok sık yapılan mamografik, tekrarlanan tarama amaçlı akciğer ve kalp tomografileri, tarama amaçlı tüm vücut tomografileri en önemli problemler.
Konuya dikkat çeken uzmanlardan biri de Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta. Prof. Dr. Küçükusta şu uyarıda bulunuyor: “Bilgisayarlı tomografide hastanın aldığı ışın dozu standart bir akciğer röntgeninin birkaç yüz, mamografi filminin yüz misli daha fazla! Tek bir vücut tomografisinde maruz kalınan radyasyon kanser riskini %1 oranında arttırıyor... Tomografi çekimi sırasında alınan radyasyon 13 miligray olup, bu miktar Hiroşima’da atom bombasının atıldığı yerin 1.5 mil uzağında bulunan insanların aldığı radyasyona eşit...” Çok gerekli olmadığı ve tanı amaçlı bir hedef olmadığı sürece tarama amacıyla tomografi çektirmekten uzak durmak akıllıca olabilir. Ayrıca özellikle çocuk ve gençlerde çok gerekli olmadıkça radyolojik inceleme yapmamak, hele hele tarama amaçlı tomografik incelemelerden ve sık tekrarlanan mamografilerden uzak durmakta fayda var.
Egzersiz için salon şart degil
HAVALAR güzelleşti. Artık dışarıda da rahat rahat yürüyüş, hatta günlük egzersizleri açık havada yapabilme imkânımız var. Benim altını çizmek istediğim nokta, egzersiz deyince çoğumuzun aklına yalnızca spor salonlarının gelmesi. Çoğumuz ya zamansızlık ya da ekonomik imkânları ileri sürerek “düzenli egzersiz” yapmaktan söz edildiğinde spor salonlarında bu işi yapmanın imkânsızlığını düşünerek daha başlamadan bu işten hemen vazgeçiyoruz. Oysa evinizin bir köşesinde her gün 20?30 dakika egzersiz yapabileceğiniz basit bir aktivite köşesi oluşturabilirsiniz.
Bahanelere sığınmayın
Mesela bir yürüme bandı alabilir, günlük yürüyüşlerinizi yapabilirsiniz. Ayrıca basit bedensel egzersizler örneğin karın kaslarını, kolları ve bacak kaslarını geliştirmek için yapabileceğiniz çömelme hareketleri, yukarı itme egzersizleri, şınav çekmeleri ve küçük ağırlık çalışmalarını evinizde de yapabilirsiniz. Şu nokta çok önemli: Özellikle yürümek, sağlığı güçlendirme ve hastalıklardan korunmada en az avuç dolusu para ödediğiniz vitamin hapları kadar faydalı. Düzenli egzersiz yapmak için zaman da para da sadece bahaneden ibaret şeylerdir.
Tedaviyi abartıyor muyuz?
MİDE sıvısının yemek borusuna kaçmasının can sıkıcı şikâyetlere neden olduğu kesin! Özellikle göğüsün ortasında hissedilen ağrı gerçekten can sıkıcı bir durum. Çoğu insan bu ağrıları kalp kriz zannederek soluğu hastanede bile alabiliyor. Ekşime, yanma, hazımsızlık, ses kısıklığı, öksürük ve benzeri yakınmalar da işin cabası. İşte bu nedenle reflü ilaçlarının satışında bizde de tam bir patlama yaşanıyor. İlaçlar ‘masum’ değil Oysa bunlar da öyle zannedildiği kadar masum ilaçlar değil. Özellikle “H2 reseptör blokeri” dediğimiz mide asidini azaltan ilaçlar, orta ve uzun vadede karaciğer problemlerinden cinsel sorunlara, B12 vitamini yetersizliğinden “kemik erimesi” olarak bilinen osteoporoza kadar pek çok probleme sebep olabiliyorlar. “Proton pompası baskılayıcıları” son yıllarda daha sık kullanılan mide ilaçları haline geldi. Bunlar da öyle pek masum ilaçlar değil! Bunların da önemli yan etkileri var. Mutlaka doktora danışın Mide asidinin üretimini ciddi biçimde azaltan bu ilaçların baş ağrısı, bitkinlik, baş dönmesi, ,ishal, bulantı gibi sık görülen, cilt döküntüleri, kaşıntı ve şişkinlik gibi seyrek görülen yan etkileri olabiliyor. Yeni yapılan çalışmalarda bu ilaçların da kemik yoğunluğunu azaltabilecekleri ve B12 vitamini yetersizliğine sebep olabilecekleri gösterildi. Kısacası bu ilaçlar da konu komşu tavsiyesiyle kullanılabilecek ilaçlar olarak görülememeli. Uzun süre kullanılmaları gerektiğinde mutlaka ama mutlaka doktor onayı alınmalı.
Okullarda ayran-fındık verilsin
ÇOCUK obezitesi önemli bir sorun olma yolunda ilerliyor... Geçenlerde konuşmacı olarak çağrıldığım bir okulda gördüğüm manzara beni daha da endişelendirdi. Kesinlikle ülke çapında bir salgınla karşı karşıyayız! Çözüm “okul-aile işbirliği”nden ve her şeyden önce de “eğitim”den geçiyor. Nedeni şu: Çocuklar şu veya bu şekilde günlük yiyecek içecek ihtiyaçlarının en azından yarısı okullarda karşılıyor. Bir kere çoğu çocuk öğle yemeğini okula yiyor. Teneffüslerdeki atıştırmalar da hesaba katılırsa neresinden bakarsanız bakın günlük kalori tüketiminin ciddi bir kısmı okullarda oluyor. İş okul yönetiminde Bu nedenle okul yönetimlerinin konu hakkında bilgilendirilmeleri, bilinçlendirilmeleri, ailelerin de okulda çocukların neler yiyip içtiklerini takip etmeleri gerekiyor. Okullarda verilen yemeklerin kaliteleri kadar kalorileri de sorgulanmalı. Kantinlerde satılan yiyeceklerin sağlık zararları kadar enerji içerikleri de dikkate alınmalı. Gelişmiş ülkelerin çoğunda okullarda kolalı içeceklerin ve meşrubatların satışına sınırlama getirildi. Fastfood dükkânlarının, hamburger ve pizza zincirlerinin okullarda ve çevresinde bırakın dükkân açmasına “corner” oluşturmasına bile izin verilmiyor. İşte iki önerim Ben kendi adıma iki önerimi hemen sıralayayım: Bir: Okullarda kolalı, gazlı, şekerli meşrubatların satışı kısıtlansın, okul kantinleri ciddi bir demetime alınsın. İki: İçecek olarak ayranı biraz daha öne çıkarmak mümkün. Tam meyse sularını içmeye de teşvik edilsin ve ara öğünler için her çocuğa günde bir avuç fındık verilsin?