Paylaş
Doğal olarak bana da Yale Üniversitesi bilim insanlarından Morgan Levine gibi sık sık “yaşlanma konusuna neden bu kadar çok ilgi duymaya başladığım!” soruluyor.
Samimiyetle belirteyim birinci neden çok değil, 6 ay kadar sonra 70. doğum günümü kutlayacak olmamdır. Ben de yaşlanıyorum ve daha iyi yaş almanın ve sağlıkla yaşlanmanın yollarını arıyorum.
Diğer neden daha da önemli ve gerçekçi: 90’lı yılların başından bu yana 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile yaptığımız sohbetlerin çoğunun konusu da “Nasıl daha iyi yaşlanabiliriz?” cümlesinin etrafında dönmüştür. Süleyman Bey, sağlığı konusunda muazzam hassasiyetleri olan entelektüel, dikkatli, öğrenmeye açık ve hekim sözü dinleyen mükemmel bir “iyi yaşlanma ustası”ydı. İtiraf edeyim, o sohbetlerde yaşlanmanın özellikle psikolojisi konusunda ondan çok şey öğrendim.
Bir başka neden de -ki bu neden son yıllarda daha da önemli bir belirleyici faktör haline geldi- sohbet ettiğim dostlarım, danışanlarım ya da hastalarımın çoğu “daha iyi yaşlanmak” ya da “daha uzun değilse bile ömürlerini sağlık ve huzurla başkalarına ve kendilerine yük olmadan tamamlamak” konusunda bilgilenmek istiyorlar.
Bana sorarsanız -ki sizin de hak vereceğinizden en ufak bir şüphem yok- sonuna kadar da haklılar. Çünkü kötü yaşlanmak bir insanın başına gelebilecek en önemli, hasarlı, yorucu, yıpratıcı, üzücü sorunlardan biridir. İşte bu nedenle “SAĞLIKLI YAŞLANMA MESELESİ” düşündüğümüzden çok daha önemlidir. İsterseniz gelin şimdi konuda biraz daha derinleşelim ve sözü Yale’li ünlü akademisyen ve araştırmacı Morgan Levine’ye (True Age / Morgan Levine) bırakalım.
İYİ BİLGİ
YAŞLANMANIN KALİTESİNİ BİYOLOJİK YAŞ BELİRLER
Morgan Levine diyor ki: “İnsanlar bana sık sık yaşlanma konusuna nasıl ilgi duymaya başladığımı soruyor. Biliyorum ki yaşlılık hastalıklarının birinci nedeni tüm bu hastalıkların biyolojik yaşlanmadan kaynaklanıyor olmasıdır.
Morgan Levine
Her birimizi hastalıklara karşı daha duyarlı hale getiren kronolojik zamanın kendisi değil, vücudumuzdaki moleküller ve hücreler arasında meydana gelen ve hastalıkların ortaya çıkmasına temel teşkil eden biyolojik değişikliklerdir. Basitçe söylemek gerekirse ‘BİYOLOJİK YAŞLANMA’, yaşlanmayla ilgili kronik ve akut tüm hastalıklar ve ölüm için en büyük belirleyici ve bir numaralı risk faktörüdür...”
ÖNEMLİ SORU 1
KRONOLOJİK YAŞA TESLİM Mİ OLACAĞIZ
Morgan Levine diyor ki: “Sağlığımızın ve kimliğimizin en kutsal saydığımız parçalarını kaybetmeden sağlıklı bir şekilde yaşlanmamız da mümkündür. Bilim ve evrim bize kronolojik yaşın aksine biyolojik yaşlanmanın değiştirilebilir, yavaşlatılabilir ve şekillendirilebilir olduğunu göstermiştir. Genetiğinize ama daha da önemlisi davranışlarınıza bağlı olarak biyolojik yaşınızın daha hızlı ya da daha yavaş ilerlemesini sağlayabilirsiniz. Eğer biyolojik yaşlanmadaki olumlu değişimler nedeniyle her birimiz yaşlanma sürecini 7 yıl yavaşlatabilseydik ve böylece 70 yaşında ortalama 63 yaşında bir kişinin biyolojik profiline sahip olmayı başarabilseydik neredeyse hastalıklardan ölüm riskimizi yarı yarıya azaltabilirdik.”
ÖNEMLİ SORU 2
BİYOLOJİK YAŞINIZI BİLİYOR MUSUNUZ
Morgan Levine diyor ki: “Kişisel düzeyde ilk adım ‘biyolojik yaş’ınızı bilmektir. Her birimiz kronolojik yaşımızı, yani kaç yıldır hayatta olduğumuzu biliyoruz; ancak çoğumuz biyolojik düzeyde ‘gerçekte nasıl olduğumuz’u bilmiyoruz. Evet, görünüşümüz, enerji seviyelerimiz ve doktorlarımızdan aldığımız geri bildirimler gibi şeylere dayanarak varsayımlarda bulunabiliriz. Ancak bu günlük eylemlerimizin ve tahminlerimizin doğru olup olmadığını belirlemek için yeterli olmayabilir. Biyolojik yaşımızı bilimsel olarak saptayabilmek bizi heyecan verici yeni yollarla kendi sağlığımızın ve zindeliğimizin yönetici koltuğuna oturtuyor. Tartıdaki kilomuzda olduğu gibi biyolojik yaşlanma da izleyebileceğimiz ve değiştirmek için ‘proaktif adımlar’ atabileceğimiz bir şeydir. Biyolojik yaşımızı bilmek ve iyileştirmek için çalışmak -muhakkak ki- daha uzun yaşamamıza yardımcı olacak ve yaşam süremizi uzatacaktır. Ancak bundan da önemlisi daha sağlıklı bir şekilde yaşamamıza, kronik hastalıkların -Alzheimer, diyabet, hipertansiyon, damar sertliği, felçler, kalp krizleri, romatizmal sorunlar, kanserler, kas ve kemik erimeleri...- başlamasını önlememize veya ertelememize ya da etkilerini hafifletmemize ve neticede de ‘SAĞLIK SÜREMİZİ UZATMAMIZA’ yardımcı olacaktır.”
ÖNEMLİ SORU 3
PEKİ BUNU NASIL BAŞARACAĞIZ?
Morgan Levine diyor ki: “Mevcut tıbbi sistemin her zaman hayat kurtarıcı tedavilere ihtiyaç duyan hastalarla ilgilenmesi gerekecektir. Bununla birlikte, bireylerin sağlıklı oldukları yılları (sağlık sürelerini) uzatmaya yönelik ‘tamamlayıcı bir yeni odaklanma’ yalnızca yaşam kalitesini iyileştirmekle kalmayacak, aynı zamanda ‘sağlık harcamaları’nı ve gelecek nesiller için problem olabilecek ‘toplumsal hastalık yükü’nü de büyük ölçüde azaltacaktır. Kulağa harika geliyor! O zaman soru şu oluyor: Bunu nasıl başaracağız? CEVAP BİYOLOJİK YAŞLANMAYI YAVAŞLATMAKTIR.”
UNUTMAYIN
KRONOLOJİYE DEĞİL BİYOLOJİYE ODAKLANIN
Morgan Levine’ye göre biyolojik yaşlanmayı doğru tanımlamak sağlıklı yaşlanmanın ilk adımıdır. Levine diyor ki: “Çoğumuz kronolojik yaşı genellikle biyolojik yaş ile eş anlamlı olarak ele alırız. Ancak yaşlanmadan ‘hedeflenebilen’ veya ‘manipüle edilebilen’ bir şey olarak bahsettiğinizde bu işe yaramıyor. Tüm niyet ve amaçlar için ‘kronolojik zaman yaşı’ dünyanın her yerindeki herkes için aynıdır ve değiştirebileceğimiz bir şey değildir. Oysa, biyolojik yaş kişiye göre değişir. Bu nedenle yaşımız ve yaşlanmamız hakkında nasıl düşündüğümüzü ve süreci nasıl takip ettiğimizi yeniden tanımlamamız gerekiyor.” Bana sorarsanız Levine sonuna kadar haklıdır. Nedenine gelince...
ÖZETİ ŞUDUR
BİYOLOJİK YAŞIMIZI DEĞİŞTİREBİLİRİZ
Biyolojik yaşımız sadece genetiğimize bağlı değildir. Nasıl yaşadığımız, nerede yaşadığımız, yaşam tarzı seçimlerimiz ve öz bakımımız ile daha çok ilgili ve ilişkilidir. Dr. Levine diyor ki: “Bedenlerimiz açık sistemler olduğundan gelişmek ve hassas yapılanmalarını koruyabilmek için daha fazla çaba sarf edebilirler ve bunu ne kadar verimli bir şekilde yaparlarsa -yaşlanmayı hızlandıran doğal, iç ve dış ortam- değişiklerine karşı o kadar dirençli olurlar. Yaşam tarzı seçimlerimizin -yiyip içtiklerimizin, aktivite/egzersiz düzeyimizin, uykumuza gösterdiğimiz özenin, stresi törpüleme ve huzura odaklanma kabiliyetimizin, iyimser ya da karamsar yapılanmamızın, sosyal ve doğal çevreyle kurduğumuzu bedensel ilişkilerimizin- vücudumuzun bakım ve onarım mekanizmalarını beklenenden daha çok güçlendirebileceğine dair net ve açık kanıtlar var.”
Bana sorarsanız o kanıtlardan ikisi bilimsel olarak da çok net ve açık olarak ispatlanmış durumda: Egzersiz ve kalori kısıtlaması.
Paylaş