Paylaş
Hepimizin bağırsaklarında her gün makul miktarda metan gazı, karbondioksit, hidrojen ve nitrojenden oluşan bir karışım hep oluşur. Ancak bağırsaklarımız bu işi bazen abartır. İşte o zaman olur olmaz yerlerde, olur olmaz zamanlarda problemler yaşanır.
Bazen bir sınavda, önemli bir toplantıda, uzun zamandır beklediğiniz bir randevuda, bazen de kalabalık bir asansörde böyle bir durumla karşılaşmak can sıkıcıdır.
“Neden bazı bağırsaklar çok fazla gaz üretirler?” sorusunun cevabını vermek kolay değildir. Sebep bazen bağırsakların laktoz duyarlılığı, bazen de sinirsel kolit (yani mutsuz bağırsak) hastalığıdır. Gaz şikâyetinin arkasında beslenme hataları da olabilir.
Gaz oluşumunu artırdığı bilinen meyve ve sebzeler, taneli tahıllar, fasulye, bezelye gibi baklagilleri fazlaca yiyenlerde aşırı gaz üretimi kaçınılmaz hale gelir.
Yukarıda saydığımız besinlerin hepsi fazla miktarda lif içermektedir. Bu besinleri çok yiyenlerde -hele bir de su içmezlerse- gaz bir kader gibidir.
İnce bağırsaklara ulaşan sindirilmemiş karbonhidratların kalın bağırsaklardaki bakteriler tarafından aşırı miktarda hazmedilmesi de gaz sorununa yol açar.
Ülserotif, kolit Crohn hastalığı ve sinirsel kolit problemi olanlarda da gaz şikâyeti fazladır. Kabızlık nedeniyle bağırsak yumuşatıcısı ilaçlar (laksatif) kullananlarda, sık sık antibiyotik alanlarda da gaz şikâyetine sık rastlanır.
Diğer taraftan süt ve süt ürünlerinde bulunan laktoz isimli maddeyi parçalayan bağırsak enzimi laktoz eksik ya da yetersiz ise sütlü gıdalar yendikten sonra gaz ve şişkinlik şikâyetine çok sık rastlanır.
Mide üşütmesinden gıda zehirlenmesine, seyahat ishalinden dizanteriye kadar başka pek çok sorunda gaz şikâyeti olabilir.
NE YAPMALI?
Eğer böyle bir probleminizin olduğunu düşünüyorsanız beslenme planınızda lahana, turp, soğan, karnabahar, bezelye, mercimek, fasulye, kepekli tahıllar, kepekli ekmekler ve sebzelere özellikle salatalık ve kabağa daha az yer vermelisiniz.
Meyveyi abartmamalı, laktoz içermeyen süt ürünleri kullanmalısınız. Yağlı ve kızartılmış yiyeceklerden uzak durmalısınız. Lokmaları yavaş yemenizde yarar olabilir.
Yemeklerden sonra içilen nane çayının nane yağı içeren kapsül ve damlaların, Asidofil bakteriler içeren probiyotik ürünlerin, sindirim enzimlerinin ve doğal karbonun da faydası olabiliyor.
Eğer bu önlemlere rağmen şikâyetleriniz artarak devam ediyorsa, bir doktordan yardım istemeniz yararlı olacaktır. Özellikle gaz hikâyesine eşlik eden bulantı, kusma, ishal, kanama, kilo kaybı gibi sorunlar da mevcutsa, doktorunuzla görüşmekte geç kalmamanız gerekiyor.
Bayramlar sizin için fazla yeme özgürlüğü anlamına geliyorsa...
“Etrafımda zengin sofralar, çeşit çeşit bayram tatlıları varken kendimi nasıl kontrol edeceğim?” diye soruyorsanız, işte sizi bayram sofralarına ve ikramlarına psikolojik olarak hazırlayacak birkaç öneri:
? Bayramda gündelik beslenme programınızın dışında fazladan kaç kalori alabileceğinizi belirleyebilirsiniz. Sizin planlarınıza rağmen yemeniz konusunda ısrarcı bir tutum sergileyenler olursa, kendi kendinize şu soruyu sorun: Bu planladığım bir durum mu, değil mi? Eğer planınızı bozmanız gerekecekse kararlı biçimde reddedin.
? Size ısrarla ikram edilen çikolata, şeker gibi kalorisi bol yiyecekleri o anda reddedemiyorsanız kabul edip, oradan ayrıldıktan sonra başkalarına ikram edin.
? Her şeyi sınırsızca yiyememeyi “mahrum kalmak” olarak değil, sizi “daha ince ve formda biri olmaya yaklaştıran bir adım” olarak düşünün.
? Unutmayın ki, gün sonunda aşırı yemekten ötürü suçluluk duymak yerine, sizi zorlayan durumlarla başarılı bir şekilde baş etiğinizi hatırlayarak, kendinizle gurur da duyacaksınız. Seçim sizin...
De(nge)liye her gün bayram!
Dünya Sağlık Örgütü’nün “sağlık” tanımlaması, “kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal olarak tam anlamıyla iyilik hali”dir. Buradan çıkan sonuç, “hastalık ya da engel/özür durumunun olmaması”nın sağlığın sınırlarını belirlemede yeterli olamayacağıdır. Gündelik yaşantı, çevre koşulları, iş ortamı, iklim gibi birçok etmen de devreye girmektedir. Yasalar, uygulayıcı kurumlar, eğitim çalışmaları ve diğer disiplinler de sorumluluk almaktadır. Ancak her koşulda öncelik, “yaşam biçimi” ve “güncel yaşamdaki alışkanlıklar ve uygulamalar”dadır.
Hasta olmayı beklemeden, yaş ve cinsiyet gibi değişkenlere göre, gereken zamanlarda, uygun gelen incelemeleri yaptırmak bedensel iyilik için ilk koşuldur. Dengeli, nitelikli ve ölçülü beslenmek de ikinci önemli koşul olmalıdır. Verimli bir uyku ile bedeni dinlendirebilmek, iş ve ev ortamının niteliklerini yükseltmek, düzenli olarak fiziksel aktivite yaparak bedeni zinde tutmak da sağlık için “olmazsa olmaz”lar arasındadır.
Uygarlığın simgesi pek çok buluşun, bizi atalarımızdan aldığımız genlerle donatan sistemin dışında ve çok üzerinde kolaylıklar sağladığı bir çağdayız. Taşıtlar, yürüyen merdivenler, asansörler ayağımızı yerden kesti. Gıdalarımız karmaşık, yüksek kalorili ve çok kolay ulaşılabilir yerlerde. Hareket azaldı, enerji yüklemesi arttı. Bu fazlalık mevduat hesabımızda olsa ne iyi olurdu; oysa bedenimizde oluyor. Yağ hücrelerimiz genişliyor!
Bayramlar, sağlığımızın ruhsal ve sosyal tarafını “besleyen” ve güçlendiren çok önemli zaman dilimleridir. Ailelerin “7’den 77’ye” bir araya gelmeye çabaladıkları bu değerli saatlerin çoğu sofra başında geçer. İşte tam da o anlarda birbirimize olan sevgimizin ve saygımızın derinliğini göstermek istiyorsak, sofraları nitelikli gıdalarla kurmaya, servis yaparken ısrarcı olmamaya, tabağını yarım bırakanı ayıplamamaya özen göstermeliyiz.
Uzun yıllar sevdiklerimizle aynı sofralarda bayram kutlaması yapabilmek için daha dengeli, nitelikli ve ölçülü beslenmeye çalışmalı ve aktiviteye zaman ayırmalıyız.
Ylaçlar ve karaciğer
Ylaç ve karaciğer etkileşimi iki ana başlıkta incelenebilir.
1-Ylaçların yol açtığı karaciğer hasarı ve ilaca bağlı karaciğer hastalıkları
2-Karaciğer hastası olduğu bilinen kişilerde ilaç kullanımı
Ylaca bağlı karaciğer hasta-lıklarının bir kısmı toksisite potansiyeli olduğu bilinen ilaçlarla ve doz ile ilişkili olarak ortaya çıkar ve öngörülebilir.
Bazı ilaç reaksiyonları ise dozdan bağımsız olarak, o ilacı kullananların yalnızca bir kısmında görülür.
Karaciğer üzerinde toksik etkili olması beklenen bir ilaç kullanımına başlanmadan önce klinikte genellikle hastanın karaciğere ait tetkikleri yapılarak hasta yakın takibe alınır.
Burada prensip, aniden başlayan bulantı, kusma, sarılık gibi bulgularla ortaya çıkan akut toksik hepatit tablosuna yol açan ilaçların derhal, zaman kaybedilmeden kesilmesi olmalıdır.
Bu noktada her hekim, kullanmakta olduğu ilacın toksisite potansiyelini dikkate alarak, yaklaşımı hastaya ve içinde bulunulan duruma göre uygun şekilde düzenler. Karaciğerde toksik etkileri olduğu bilinen ağrı kesiciler, tüberküloz ilaçları, kolesterol düşürücü ilaçlar doktor gözetiminde yakın takiple kullanılmalıdır.
Ağız yoluyla alınan ilaçların tümü öncellikli olarak karaciğerden geçerek dolaşıma katılır. Dolaşıma başka yollardan katılan ilaçların da büyük kısmı kan akımı oldukça fazla olan karaciğere gelerek, burada metabolize olur.
Bu nedenle beklendiği gibi karaciğer hastalık-larında ilaçların büyük kısmının emilimi, dağılımı, vücutta taşınması, meta-bolizması ve atılımı değişir.
Paylaş