Paylaş
Zira hepimizin ortak dileği olan “uzun ve sağlıklı bir yaşam”, kişisel tercihlerimiz ve yaşam tarzı seçimlerimizle doğrudan bağlantılıdır. Tercihlerimiz ve “yaşam tarzımız” ile “sağlığımız ve hayat kalitemiz” arasındaki ilişkiyi araştıran pek çok çalışma var. Bu çalışmalardan birinde “Sağlıklı beslenme, haftada en az 3.5 saat fiziksel aktivite yapma, hiç sigara içmeme ve vücut kitle indeksini 30 kg/m2 altında tutma” şeklinde özetlenebilecek dörtlü bir stratejinin sağlığımıza olan etkileri incelenmiş ve söz konusu bu dört faktörün tamamını devreye sokabilen kişilerde “diyabet/şeker hastalığı riskinin yüzde 93, miyokart enfarktüsü/kalp krizi riskinin yüzde 81, inme/beyin felci riskinin yüzde 50, kanser riskinin ise yüzde 36” azaldığı belirlenmiştir. Yine aynı çalışmada bu dörtlü takımın sadece birinin bile devreye sokulması halinde “kronik hastalıklara yakalanma ihtimali”nin de ciddi oranda azaltılabileceği net ve açık olarak gösterilmiştir. İsterseniz gelin şimdi yeni bir sağlık yaklaşımı olan “yaşam tarzı tıbbı/life style medicine” meselesinin temel belirleyicilerinden biri olan “FİZİKSEL AKTİVİTE” konusuna biraz daha geniş, biraz daha yakından ve biraz daha dikkatli bir gözle bakalım.
UNUTMAYIN 1
NEREDE HAREKET, ORADA BEREKET
EĞER sadece “bedensel” değil, “ruhsal” sağlık ve enerjinizi de arttırmak istiyorsanız, eğer her zamankinden daha keyifli, daha huzurlu “bebek uykuları” uyuyup, her sabaha “Yaşasın hayat!” cümlesiyle başlamakta kararlıysanız, eğer siz de stres, kaygı ve depresyondan uzak bir hayat sürmeye kararlıysanız özellikle 40’lı yaşlardan sonra sadece ne yediğinize değil, ne yaptığınıza da özel bir dikkat göstermenizi tavsiye ederim. Zira düzenli fiziksel aktivitenin bize iyi yaşlanma yolculuğunda eşlik edebilecek, güvenilir bir yol arkadaşlığı yapabilecek en etkili “YAŞAM TARZI SEÇİMLERİ”nden biri olduğunu ve en az beslenme kadar mühim bir ayrıntı haline geldiğini gösteren binlerce çalışmaya sahibiz. Mesela mı?
UNUTMAYIN 2
DURMAYALIM, DÜŞERİZ
ÖNEMLİ bir çalışmada, yeteri kadar fiziksel aktivite yapmayan kişilerin, haftada sadece dört gün ve yalnızca 30 dakika hafif ya da orta şiddette egzersiz yapanlara oranla ölüm risklerinin yüzde 20-30 arttığı net ve açık olarak gösterilmiştir. Bir başka çalışmada ise hareketsiz bir yaşam tarzından vazgeçilmesi durumunda -yani aktif bir hayata dönülünce- “kalp damar hastalıklarında ortalama yüzde 25, inmelerde ortalama yüzde 30 civarı azalmanın” sağlanabileceği gösterilmiştir. Kanser riski açısından da benzer sonuçlara sahibiz. Önemli bir metaanaliz çalışmasında, fiziksel aktivitesi yeterli düzeyde olan kişilerin mide, yemek borusu, karaciğer, akciğer, böbrek ve kemik iliği kanserlerine yakalanma olasılıklarında yüzde 10 ila yüzde 40 arasında değişen bir düşmenin sağlanabileceği belirlenmiştir. Kısacası “SÖZ KONUSU SAĞLIKSA DÜZENLİ EGZERSİZ YAPMAK VE AKTİF BİR HAYAT TARZINI ISRARLA UYGULAMAK” son derece mühim bir yaşam tarzı ayrıntısıdır.
UNUTMAYIN 3
İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR
ŞU bilgiyi de bir kenara lütfen dikkatle not ediniz: Sağlam ve sağlıklı yaşlılık yolculuğu için yeterli ve güçlü bir “KAS KAPASİTESİ” vazgeçilmezdir. Özellikle göbek çizgimizin altında kalan kaslar daima güçlü ve kuvvetli olmalıdır. Ve bilelim ki “kullanmazsanız kaybedersiniz” prensibi sadece belleğiniz değil, kaslarınız için de geçerlidir. 40’lı yaşlar sonrasında düzenli egzersizlerle kaslarını korumaya almayan herkeste toplam kas kütlesinin her yıl en az yüzde 1-2’si kaybedilmektedir. Bu nedenle düzenli egzersizler özellikle de günlük yürüyüşler çok ama çok önemlidir. Yürüme meselesinde özellikle ısrarlıyım. Nedenine gelince...
UNUTMAYIN 4
‘DEMİR ÜÇGEN’E SAHİP ÇIKIN
YÜRÜME meselesinin üzerinde bu kadar ısrarla durmamın nedeni şudur: Vücudumuzun en büyük ve en güçlü kas, kemik ve eklemleri göbeğimizin altında, kalça ve bacak bölgemizdedir. Ve bilelim ki bizi keyifli bir yaşlılığa taşıyacak olan “DEMİR ÜÇGEN” kas, kemik ve eklemlerimizden ibarettir. Diğer taraftan kaslarımızın muazzam bir enerji üretim merkezi olduklarını da asla unutmayalım. Düzenli kas çalışmalarının -özellikle günlük yürüyüşlerin- bedenimizin enerji üretim merkezleri olan kas içine yerleşmiş mitokondrilerimizin “sayısını, büyüklüğünü ve ATP üretme kapasitesini” arttırdığını da çok iyi biliyoruz. Diğer taraftan düzenli yürüyüş ve etkin kas faaliyeti, yaşlı mitokondrilerin yerlerini genç ve daha üretken mitokondrilere bırakmasını ve o genç mitokondrilerde oksijen tüketiminin kolaylaşmasını da desteklemektedir. Araştırmalara göre, aerobik antrenmanlar mitokondriye oksijen girişini arttırmakta, neticede de enerji üretimini maksimuma çıkararak “YAŞLILIK YORGUNLUĞU” ile savaşmada bize muazzam bir avantaj sağlamaktadır.
NETİCE ŞUDUR
HAYATINIZI YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİN
EĞER daha az hastalanmak ve daha sağlıklı, keyifli ve huzurlu bir yaşlılık yolculuğuna çıkmak istiyorsanız nasıl yaşadığınızı dikkatle ve yeniden gözden geçirin. Yaptığınız yanlışlardan vazgeçip yeni, iyi ve doğru alışkanlıklar edinmeye gayret edin. COVID-19 salgını size de biz sağlıkçılara da çok şey öğretti. Çok iyi anladık ki hepimizin “koruyucu tıp yaklaşımları” meselesi üzerinde biraz daha çalışması gerekiyor. Bunun için de sağlık anlayışımızda köklü değişimler yapmamız ilk şart olmalı. Bu değişimi gerçekleştirebilmek için ruh ve bedenimizle samimi bir ilişkiye geçmek ve korkusuz/doğru sorgulamalar yapmak mecburiyetindeyiz. “Risklerim neler? Mevcut ve muhtemel sorunlarım hangileri? Ben neleri yapmalı ya da yapmamalıyım?” gibi mühim sorulara cevap verme ve çözüm üretme mecburiyetindeyiz. Ve yine unutmayalım ki binlerce yıl önce kayda geçen o ünlü Tibet atasözü bugün de geçerlidir: “HAYAT, BİZİM ONDAN YAPTIĞIMIZ BİR ŞEYDİR!”
Paylaş