Paylaş
Bu plaklar nedeniyle kalp damarları daralıp tıkananları bir taraftan kalp yetmezliği, kalp ritmi bozukluğu, kalp krizleri gibi tehditler beklerken aynı sorun nedeniyle aynı kişiler felç/inme, geçici iskemik beyin atakları, bunama vb. gibi hayatı tehdit edebilecek sorunlar yaşayabiliyor. Bu nedenle konu çok önemli, biraz daha bilgilenmemizde fayda var.
UNUTMAYIN
MESELE SADECE KOLESTEROL YÜKSEKLİĞİ DEĞİL
Modern tıp ve tabii ki onun vazgeçilmez yol arkadaşı ilaç endüstrisi yaklaşık 50 yıldır damar sertliği meselesini çözmeye, önlemeye, en azından yavaşlatmaya çalışıyor. Ama ne var ki odak noktası ve sorumlu olarak da daima ve sadece “KOLESTEROL MESELESİ”ni ön plana çıkarıyor. Özellikle kolesterol dengeleyici ilaçların bulunmasından sonra damar sertliği meselesinin neredeyse ve öncelikle kolesterol meselesi olarak algılanmasının nedeni biraz da budur. Peki, ya KOLESTEROL İLACI KARŞITLIĞI MESELESİ? Bir de o mesele var. Bir grup hekim de haklı olarak bu ilaçların tek başına çözüm olamayacağını ileri sürüyor.
Bitmedi! Bir başka hekim grubu da haksız olarak kolesterol ilaçlarının/statinlerin kullanılmalarını şiddetle reddediyor. Peki, kim haklı? Bu anlaşmazlıktaki son durum ne?
ŞİMDİLİK
DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK
Kolesterol yüksekliğinin ilaçlarla dengelenebileceği haberi müjdesini ilk defa 80’li yılların ortalarında aldık. Doğal olarak da pek memnun olduk. Öyle ya, bir hap yutup kolesterol belasından kurtulacak, üstelik sosislerden, salamlardan, tereyağı ve kaymaklardan da mahrum olmayacaktık! Kısacası, o “damar düşmanı” kötü kolesterolü (LDL) düşüren bu mucize ilaçlar, yani “statinler” sayesinde kolesterol meselesini de bitirmiştik! Ama ne yazık ki öyle olmadı. Öyle olmadığı da –ne yazık ki- bir hayli geç anlaşıldı. Peki neden? Ne oldu da tam da “Bitti!” derken konu yeniden gündeme geldi.
Nedeni şu: İster karotis arteri ve beyin damarlarınızda ister aortanız veya kalp/koroner arterlerinizde plaklar biriksin çözümü sadece kolesterolü dengelemekte aramak kesinlikle yanlıştır. Kalıcı ve etkili bir çözüm için diğer risk faktörlerinin de tek tek ve dikkatle ortadan kaldırılması ya da iyi yönetilmesi zorunludur. Eğer mevcutsa insülin direncini kırmak, kan basıncını, kan şekerini, trigliserid seviyesini, ürik asit rakamlarını kabul edilebilir değerlerin altına indirmek, kilo fazlalığı varsa azaltmak, hareketsizlik, uykusuzluk, depresyon vb. faktörlerle ciddi bir mücadeleye girişmek de zorunludur. Tabii ki bir numaralı risk faktörü kabul edilen sigara bağımlılığı meselesi de mutlaka ortadan kaldırılmalıdır. Peki, kolesterol ilaçları ne zaman gerekli? Onlar ne zaman işe yarıyor?
ÖNEMLİ
PLAK VARSA STATİN ŞART
Eğer kan şekeriniz (ve insülininiz) ile trigliserit düzeyleriniz normalse, sigara içmiyor iseniz, LDL’niz 200’leri geçmemiş, HDL’niz 40’ların altında değilse ve de damarlarınızda henüz plak oluşumu başlamamışsa kolesterolüm azalsın diye statin hapı yutmanız –bana göre- anlamsız. Önceliğiniz “kilonuz, kan şekeri, insülin direnci, trigliserit seviyelerinizi dengelemek ve sigara içmemek” olsun. Eğer plak oluşumu varsa, hele bir de inflamasyon, yani iltihap işareti “HsCRP” rakamlarınız yüksekse işte o zaman statin kullanmakta fayda var. Bu bilgiyi şu şekilde de özetlemek mümkün: Damarlarınızda plak oluşumu yoksa, önceliğiniz diğer faktörleri dengelemek olsun, varsa bunlara ek olarak statin kullanma konusunda doktorunuzun vereceği karara uyun...
ÖZETİ ŞUDUR
ATEROSKLEROZLA SAVAŞI SADECE STATİNLERLE KAZANAMAYIZ
Daha önce de yazdım: Sadece statin haplarını yutarak, yani statinlerle kandaki kolesterol rakamlarını iyice azaltarak damar sertliği ile savaşı kazanamayız. Zaten öyle olsaydı kolesterolü normal olanlarda asla kalp krizi filan olmazdı. Oysa koroner kalp arterleri plaklarla daralıp tıkananların pek çoğunda kolesterol rakamları normal. Peki o zaman damarları tıkayan diğer sorunlar neler? Stres, kan şekeri, trigliserit ve insülinde artma, kan basıncı yüksekliği ilk akla gelenler. Listeye uykusuzluğu, fazla kilolu olmayı ve sigara içmeyi de ekleyiniz. Ama şu üç tehdidi; sigara, şeker, trigliserit aşırılığını en başa yazınız. Zira bu üçlü çete, kötü kolestrol olarak da bilinen LDL’ yi oksitliyor. Oksitlenen LDL’nin, hele bir de yapısı “küçük ve yoğun LDL” tipindeyse, plak üretme süreci hızla devreye giriyor. Kısacası koroner arterlerin tıkanmaması için sadece kolesterolü azaltmanız yeterli değil. Beraberinde onu oksitleyen insülin, şeker, trigliserit değerlerini de düzenlemeniz ve sigara meselesini kesinlikle bitirmeniz şart.
HATIRLATMA
KOENZİM Q10’U DA UNUTMAYIN
Statinler kolesterol rakamlarını azaltıyor, bu kesin. Bu işi de kolesterol üretimini kontrol eden bir enzimi bloke ederek başarıyor. Bu da açık ve net. Ne var ki o enzim aynı zamanda “yaşamsal” bir başka maddenin, Koenzim Q10’un da üretimini bloke ediyor. Muhtemelen bu nedenle de mitokondri fonksiyonlarını bozup “mitokondriyopati” benzeri sorunlara, yani kas ağrıları, unutkanlık, yorgunluk, isteksizlik, bitkinlik, nöropatik işaretlere de yol açıyor. Hatta süreç bazı statinlerde karaciğer ve kaslarda ciddi zararlanma boyutlarına varıyor. Eğer kolesterol ilaçlarının yan etkilerinden kurtulmak istiyorsak koenzimdeki bu azalma meselesini de dikkate almak ve gerekiyorsa koenzim takviyesi yapmak mecburiyetindeyiz diye düşünüyorum.
Paylaş