Paylaş
Demir eksikliği
yaygın bir problem. Sadece yetişkinleri değil, çocukları da ilgilendiren mühim
bir sorun.
Demir noksanlığının sebep olduğu sağlık sorunları ise oldukça fazla.
Özellikle çocuklar yeterli miktarda demir kazanamadıklarında pek çok sistem olumsuz yönde etkileniyor.
Önce bir “demir eksikliği anemisi” ortaya çıkıyor, bu da bedensel gelişmeyi yavaşlatıyor.
Sorun sadece
bedensel gelişmenin
yavaşlaması ile sınırlı
kalsa neyse.
Sürece kısa bir süre sonra beyinsel gelişmenin duraksaması, yani zekâ gelişiminin yavaşlaması da giriyor.
Zeka gelişimini etkileyebilen noksanlıklar neler?
Her çocuğun demir eksikliği yönünden yakın takip altında tutulmasında fayda var.
Çocuklarda zekâ gelişiminin yavaşlaması sadece demir eksikliğiyle bağlantılı bir problem değil. Başka “temel madde noksanlıkları” da zekâ gelişimini olumsuz yönde etkileyebiliyor. İşte kısa bir liste...
◊ DHA (DokosaHeksaenoikAsit), beyin gelişiminde çok önemli fonksiyonlar üstlenen bir omega-3 yağı. Sağlıklı bir beyin ve göz gelişiminin olmazsa olmazı. DHA kazanımı yeterli olmayan çocuklarda zekâ gelişimi ciddi düzeyde tehdit altına giriyor.
Zaten böyle olduğu için anne adaylarına hamilelik öncesi, hamilelik ve süt verme sürecinde DHA takviyesi yapılıyor. 2 yaş sonrasında çocuk uzmanlarının DHA takviyelerini önermelerinin nedeni de bu.
◊ İyot eksikliği de çocuklarda beyin ve zekâ gelişiminin önemli belirleyicilerinden. Ülkemizin endemik bir iyot eksikliği alanı olduğu düşünüldüğünde bu konunun üzerinde durmanın önemi daha iyi anlaşılır.
◊ B12 eksikliği sadece yetişkin beyni için değil, çocuk beyni için de mühim bir noksanlık. B12 azlığı da çocuklarda zekâ gelişimini olumsuz yönde etkileyebiliyor.
◊ D vitamini azlığı da mühim bir problem. Çocuklar yaşamlarının ilk 2 yılında anne kaynaklı D vitaminine muhtaçlar. Anne sütünde yeterli miktarda D vitamini bulunması bu nedenle zorunlu. Ayrıca her çocuğun D vitamini noksanlığı yönünden izlenmesi de şart.
Glutationu üretirken dışa bağımlıyız
Glutation bedenlerimizin temel ve vazgeçilmez antioksidanı. Ne var ki yaşımız ilerledikçe pek çok şeyimiz gibi glutation seviyemizde de azalma başlıyor. Özellikle 45 yaşından sonra bu azalma sorunu daha da belirginleşiyor.
Glutation seviyesi sadece yaşlanmayla değil, fazla kilo kazanımıyla, sigara kullanımıyla, alkol alışkanlığıyla da dibe vurabiliyor.
Kullandığımız ilaçların çoğu maalesef etkili birer glutation azaltıcı.
İşte bu nedenle bedene sürekli glutation takviyesi yapmak şart.
Ne var ki burada da bir “dışa bağımlılık durumu” var.
Daha çok glutation için sistein ve metionin kaynağı besinlere yönelmek mecburiyetindeyiz.
Peki neler o besinler?
Yanıtı aşağıdaki kutuda bir kez daha tekrarlıyoruz.
Glutation dostu besinler hangileri?
Kükürt zengini gıdalar, soğan, sarımsak, karnabahar, lahana vb sebzeler en etkin glutation destekçileri.
Baharatlardan zerdeçal, tarçın, kâküle, karabiber, minerallerden selenyum, vitaminlerden C ve E vitaminleri, doğal desteklerden asetil sistein, alfa lipoik asit ve C vitamini, bitkisel takviyelerden silimarin vücuda en çok glutation kazandırma yeteneği olan zenginlikler.
Metil vericileri olarak bilinen B12, B6 ve folik asit gibi vitaminleri de listeye dâhil etmekte
fayda var.
Zonadan korunmak için tek doz aşı yetiyor
Zona zor bir enfeksiyon. Her şeyden önce müthiş ağrılı. Özellikle yaşlılarda tehlikeli sonuçları olabiliyor. Korunmak için aşılanmak en akılcı yol.
Bilindiği gibi hemen herkes suçiçeği hastalığını geçiriyor; hastalığa yol açan virüs vücuda bir kez yerleşti mi bağışıklık sisteminin zayıf düştüğü bir anda faaliyete geçip sizi zona hastası yapabiliyor. Zona aşısı imkânı olan her yaşlıya işte bu nedenle öneriliyor. Etkinliği de oldukça yüksek, yüzde 85’i buluyor. Aşı, 60 yaş sonrası için öneriliyor.
Bizi Instagram’da takip edin
Sosyal medya vazgeçilmez ve etkili iletişim araçlarından biri.
Biz de biraz gecikerek de olsa Instagram sayfamızı açtık. Kullanıcı adımız “prof.dr.osmanmuftuoglu”. İzlemenizi tavsiye ederim.
Paylaş