Paylaş
2008’in bu son akşamını “kırmızı ışıkta geçtiğiniz günlerden biri” ilan edin. Canınız ne çekiyorsa onu istediğiniz kadar yiyin! Bu gece tuzu, şekeri biraz abartmanızda, doymuş yağı ya da trans yağları unutmanızda ve her zamankinden biraz daha fazla yemenizde mahsur yok!
Bu tabiî ki bir “aksırıncaya, tıksırıncaya, hatta hasta oluncaya kadar yiyin” önerisi değil. Ciddi bir kalp hastalığınız, ağır bir diyabetiniz, çok önemli başka bir sağlık sorununuz yoksa bu akşamı “pas” geçebilirsiniz. Çünkü beslenmek sadece karnı doyurmak ve hücrelerin ihtiyacı olan maddeleri ona kazandırmaktan ibaret bir iş değildir.
KIRMIZI IŞIKTA GEÇMEK!
Bu çok özel iznin nedeni, beslenmenin ruhsal-duygusal yanının da bedensel yararları kadar önemli olmasıdır. Konu hafif bir şeyler atıştırmak bile olsa, yiyip içmenin bu tarafı da çok önemli olduğu içindir ki iyi ve güzel zamanlarımızı da, tatsız, keyifsiz anlarımızı da sofralarda, dostlarımız ve ailemizle paylaşırız. Bu sadece bir gelenek değil, her toplumun, her coğrafyanın değişmez kuralıdır. Doğum, sünnet, nişan, düğün ziyafetleri de, taziye yemekleri de imkân ölçüsünde kurulan sofralarda aile ve dostlarla ekmek, su ve duygular paylaşılarak yapılır. Bu sofralar sadece yiyecek içeceklerin değil, çok özel duyguların da paylaşıldığı önemli zamanlardır. Bu çok özel günlerde, sofralarımızın kolalı masa örtüleri, mumlar, şamdanlar, çiçeklerle süslememiz, en güzel servisleri böyle sofralarda kullanmamız bundandır.
HAYATIN TADINI ÇIKARIN
Bugün de böyle bir akşam yaşayın. Yeni bir yıla girerken kafanıza bir şey takmadan, canınız ne istiyorsa, gönlünüz neyi çekiyorsa onu yiyip için. Eski ve kötü anıları giden yılda bırakmanın, gelen yıla iyi ve güzel anlamlar yüklemenin tadını yalnızca beyninizde değil, damaklarınızda hatta midenizde bile hissedin!
Dikkat etmeniz gereken tek şey alkolü fazla abartmamanız. Özellikle kalp hastası, hipertansiyonlu, şekerli ve yaşı 70’in üstünde biriyseniz alkol konusunda tedbirli olun. Yavaş yavaş yiyin. Yiyip içtiklerinizi zamana yaymaya gayret edin.
Ayrıca bu gece her zamankinden daha geç yatmanızda, fırsat bulursanız yemeğin üstüne olmaz (!) filan demeyip dans edip oynamanızda, hatta ortam müsaitse küçük şans oyunları oynamanızda bile zarar yok. Kısacası bu akşam her şey serbest.
Yeni yılın size, dostlarınıza, ailenize güzellikler, sağlık ve huzur getirmesini, sağlıklı ve huzurlu bir ülkede yaşama sevincimizi sürdürmesini diliyorum.
Yapmanız gerekenler
- Bol bol su için! “Dehidratasyon” (sıvı eksikliği) tablosundan korunmanın ilk koşulu 31 Aralık sabahından itibaren çok su, bitki çayı, yeşil çay, meyve suyu vb. tüketmektir.
- Sayın! Nasıl kadehlerimizi hızla değil ama zevkle kaldırıyorsak, sigarayı da arada bir “tel-lendirmek” daha az zararlıdır!
- Tadını çıkarın! Erkekler için 2 saatte 5, kadınlar için 4 içki “hızlı” bir kutlamadır ve sonuç “geceyi erken bitirmek” olabilir.
- İyi bir uyku çekin! Bir akşam önce uykunuzu iyi alın ve 31 Aralık öğleden sonrasında da “biraz gözlerinizi dinlendirin”.
Bunları yapmayın
- Aç karınla asla! Kadeh kaldırmaya başlamadan önce mutlaka bir şeyler yiyin. - İlaç kullanıyorsanız alkol ile etkileşiminden haberdar olun! - Karıştırmayın! Akşama başlarken tercih ettiğiniz içki gecenin devamında da kadehinizdeki içki olsun. - Arabanızı almayın! Başkalarının yaşamını da kendi yaşamınızı da riske atmayın.
Alkole dikkat
Yeni yıl akşamı alkol alımının 1–2 kadeh şeklinde sınırlandırılmasında ve içki olarak, alkol yoğunluğu düşük olan şampanya, şarap veya biranın tercih edilmesinde yarar var. Mide boş olduğu zaman alkol daha hızlı kana karışacağı için hafif yiyecekler alındıktan sonra alkol tüketilmelidir. Alkol alımı vücuttan su kaybını artıracağı için, alkol ile birlikte su tüketimini de dikkat edilmesi gerekmektedir. Ertesi sabah şiş uyanmak istemiyorsanız alkol ile birlikte bol su tüketin ve çok tuzlu yemeyin.
Diyetisyen Hayriye Arıkan
Beni izlemeye devam edin
Yeme-içme konusundaki tavsiyelerimi tutmamakta direnen bazı arkadaşlarım (Kanat, Latif ve Sebati bey gibi...) gittiğim lokantalarda ne yiyip ne içtiğimi takip ediyor. Bunu son zamanlarda okurlar da yapmaya başladı. Geçen hafta İstinye Park’ta “MASA”da eşim Mihriban’la bir porsiyon pizzayı bölüşürken gören iki hanımefendi yanımıza kadar gelip; “Aaa, hoca da pizza yiyor” diye şaşırdı! Birkaç gün önce Asmalımescit’teki La Brise’te masamıza az pişmiş kırmızı et ile servis edilen bol tuzlu, yağda kızarmış çıtır çıtır patatesleri gören bir dostum da hemen cep telefonu mesajıyla uyardı: “Hocam, kızarmış, tuzlu patates serbest mi?” Benden duymanız daha iyi: Bu tür kaçamakları ben ayda 1–2 kez yapıyor ve bundan müthiş bir keyif alıyorum. Brokoli ve lahana ile bir ömrü tüketmenin pek de keyifli olmayacağını iki yıl evvel ki bir röportajda söylemem de bundandır!
Paylaş