Belleği koruyan ilk10 tedbir

Orta yaşlarda güçlü bir belleğiniz varsa, bu güzel bir yaşlılığın da güvencesi gibidir. Güçlü bir belleğin ön şartı ise sağlıklı bir beden ve ruh örgütlenmesidir. Zaten bu nedenle “sağlığımız için iyi olan her şey” belleğimiz için de iyidir! Ama yine de bazı minik detaylar var. İşte onlardan bazıları...

Haberin Devamı

1- Doğru beslenin: Çok önemli bir bellek gücü belirleyicisi. Vitaminlerden (Özellikle B12, folik asit, B6, D, E ve C vitaminleri), minerallerden (magnezyum), antioksidanlardan (özellikle yeşil çaydaki kateşin, domatesteki likopen, havuçtaki betakaroten, ıspanaktaki koenzim) ve omega-3 yağlarından (özellikle DHA zengini besinler, mesela balık!) zengin beslenenler yaşlanınca daha az bellek sorunu yaşıyor.

2- Egzersiz yapın: Egzersiz sadece kas ve eklemlerinizin değil, beyninizin de gücünü, kuvvetini, esnekliğini artırıyor.
Attığınız her fazla adım daha güçlü ve yoğun nöronlar (sinir hücreleri) arası haberleşme ağı (sinapslar) ve daha çok ve güçlü bir beyin damar organizasyonu anlamına geliyor.
Özetle düzenli fiziksel aktivite ve egzersiz alışkanlığı (yürüyüş) bunama riskinizi minimuma indiriyor.

3- İyi uyuyun: Sağlam bir bellek için kaliteli ve yeterli bir uyku vazgeçilmez bir zorunluluk.
Ayrıca uykunun süresi kadar kalitesi de önemli bir ayrıntı. Kısacası derin ve mışıl mışıl bir uyku belleğin en mühim dostlarından biri.

4- Sigara ve alkolden uzak durun: İkisi de belleğin canına okuyan zehirler.

5- Pozitif olun: İyi şeyler düşünüp pozitif yapıda biri olun, mutluluğa ve huzura odaklanın.
Küçük şeyleri dert etmeyin. Strese karşı stratejiler geliştirin. Beyin, daha doğrusu bellek “stresi az, keyfi ve huzuru bol bir hayat” istiyor.

6- Üretin: Üretin ve üretmeye devam edin. Üretmek için harcayacağınız her bedensel, özellikle de zihinsel çaba beyninize ilaç olacaktır.
Öğrenmek, öğrenmeyi sürdürmek beynin ilacı gibidir.

7- Kafanızı koruyun: Kafa travmaları çok önemli bellek düşmanlarıdır. Riskli alanlarda kask takmayı, otomobilde emniyet kemeri kullanmayı ihmal etmeyin.

8- Odaklanın: Güçlü bir belleğin ilk ve ön şartı güçlü kayıt yapmak, öğrenilenleri sağlam bir kayıt altına almaktır.
Güçlü bir kaydın ilk şartı da öğrenilen yeni bilgiye iyi odaklanmaktır.
Odaklanmak da yetmez, öğrendiklerinizi kavramaya, doğru anlamaya çalışın ve daha sağlam bir kayıt için fırsat buldukça tekrarlayın.

9- Not alın: Eski bir Çin atasözü “en sağlam bellek alınan notlardır” der. Kesinlikle doğru.
Şimdiye kadar gördüğüm en güçlü belleklerden birine sahip olan 9. Cumhurbaşkanımız rahmetli Süleyman Demirel o muazzam bellek gücüne rağmen sürekli not tutardı!
Not aldığınız her bilgi beyninize daha iyi kaydolur ve belleğinizde daha derin izler bırakır.

10- Desteklerden de faydalanın: Orta yaş ve sonrasında D vitamini, omega-3 yağları (DHA ve kolin zengini krill ve havyar omeaları), B12 hapları, E ve C vitaminleri, fosfatidil kolin, ginkgo biloba ve benzeri desteklerin işe yarayabileceğini düşünüyorum.
Ben bellek desteklerine güvenirim. Bu benim fikrim, katılmayanlar olacaktır, saygı duyarım.

 

İYİ BİLGİ

Haberin Devamı

Neden tatil yapmalısınız?

Haberin Devamı

2002’de Amerikan psikosomatik birliği bir araştırma yapmış, tatil yapmayan erkeklerle yapanları kıyaslamış.
Sonuç şu: 35-57 yaş arasında olan ve yıllık tatil haklarını her yıl düzenli kullanan erkeklerin tatil yapmayanlara oranla erken ölüm tehlikesi yüzde 21 azalıyor.
Yine tatil yapanların kalp hastalığından ölme riski de yüzde 32 daha düşük oluyor.

 

 

YAZ GELDİ

Tatili ihmal etmeyin

Dinlenmeden iyi ve güçlü bir sağlık olmaz, olamaz.
Dinlenmeye yeteri kadar vakit ayırmadan sağlıklı kalınamaz! Dinlenmeden, dinlenme hakkını kullanıp dinlenmenin hakkını vermeden çalışmak ise sağlığın en sinsi düşmanıdır.
Dinlenmeyi ihmal etmek yalnızca sağlığın değil, kendini iyi hissetmenin, huzurun, mutluluğun da düşmanıdır.
Bir adım daha ileri gidelim: Dinlenmeden çalışmak yaratıcılığın da önündeki en büyük engeldir.
“Bunları biz de biliyoruz hocam!” demeyin. Bu hatırlatmayı bilerek yapıyorum.
Zira şundan eminim: Çoğumuz farkında olmadan -ben dahil- çalışma bağımlısı, yani işkolik insanlara dönüştük.
Başarılı olmak için tek şartın “daha çok çalışmak” hem de hiç durmadan “sürekli çalışmak” olduğunu zannediyor, öyle inanıyoruz.
Oysa atladığımız, farkına varmadığımız mühim bir ayrıntı var: Çok çalışmak, özellikle dinlenmeden çalışmak en azından ruh sağlığımızı olumsuz etkiliyor.
Ayrıca unutulmamalı ki “başarının anahtarı” çok çalışmaktan ziyade yaratıcı olmak ve kalmaktır.
İtiraf edeyim ki yaratıcılığın üç altın anahtarı varsa bunlardan biri de dinlenmek, hatta tembellik hakkını kullanmaktır.
Yaz geldi. Yaz diğer mevsimlere göre “dinlenme” sözcüğünün daha sık geçtiği, dinlenme duygusunun daha sık gündeme geldiği bir zaman dilimi.
Gelin bu yazı biraz daha dinlenmeye zaman ayırın. Kendinize, bedensel ve ruhsal gevşemeye biraz daha vakit bırakın.

 

Haberin Devamı

UNUTMAYIN

Marifet sadece üretmekte değil!

Ernie J. Zelinski en sevdiğim yazarlardan biridir. Onu her okuduğumda farklı ve şaşırtıcı şeyler öğrenir, “ben bunu nasıl atlamışım” diye düşündüğüm birçok yeni fikirlerin farkına varırım.
İşte o Ernie Zelinski diyor ki: “Sadece pastaya sahip olmanız yetmez, onu midenize indirmeyi de bilmelisiniz!”
Pasta burada bir örnek sadece. Pastanın sağlıksız bir yiyecek olduğu konusunda hiç kuşkum yok.
Zelinski’nin verdiği örnek güzel olduğu için cümlesini de aynen aktarmak istedim.
Yukarıdaki cümlenin açılımı şu:
Hem size zevk veren bir işte çalışıyor, hem de yaptığınız işten keyif alıp onunla eğlenebiliyorsanız doğru yoldasınız, siz de pastaya hem sahip olan hem de onu mideye indiren gruptansınız demektir.
Zelinski başka şeyler de söylüyor: “Çok fazla çalışmak stresi beraberinde getirir. Bu da sağlığın daha hızlı bozulması anlamına gelir.
Pastaya hem sahip olmak, hem de ondan hak ettiğiniz payı almak istiyorsanız zevk aldığınız bir işte akıllıca çalışmanın bir yolunu bulun ve bu arada mutlaka boş vakitler de yaratın.
Eğlence için de bir zaman dilimi bırakın. Hayatlarını kazanırken bir taraftan da eğlenen ve aynı zamanda sağlıklı bir iş-eğlence dengesine sahip olanlar dünyanın en zengin kişileridir.
Ve arkasından şunları ekliyor: Sorun boş vaktin olmayışında değil, boş vakti doğru kullanmamakla ilgilidir.
Mesela televizyon karşısında geçirilen saatler, çarçur edilen saatlerdir.
Tatiller ve dinlenmeler aklın tıkanıklıklarını açar, yaratıcı düşünceleri tetikler, sağlığı destekler.” Zelinski haksız mı?

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları