Paylaş
Bademin kendisi sütünden, yani öğütülmüş bademden hazırlanan protein zengini içecekten daha faydalı. Çünkü “tam gıda” olarak daha fazla sağlık desteği içerik taşıyor.
Özellikle dışını saran “kızıl” renkli kabuk tıka basa resveratrol (üzümdeki mucize madde) kaynıyor. Ayrıca protein zenginliği nedeniyle badem (ve sütü) yumurtayla bile yarışabilecek güçte.
Nedenini daha öncede yazdım, tekrarlayalım: Hayvansal ürünler arasında “kaliteli protein” yönünden yumurta nasıl mühimse, badem de o kadar mühim bir demir kaynağı.
Dörtte bir su bardağı kadar bademde yaklaşık 7.5 gram civarında bitkisel protein var. Yani 6-7 gram protein içeren bir orta boy yumurtadaki hayvansal proteinden “bir tık” daha fazlası.
Bademin E vitamini, kalsiyum, posa, biotin zenginliğini de bir kenara not edin. Biotin bir B vitamini. Cilt, saç, tırnak sağlığı için mühim doğal destek.
Çeyrek su bardağı bademle günlük biotin ihtiyacınızın yüzde 75’ini karşılayabiliyorsunuz.
Netice mi? Kuruyemiş tercihlerinizde bademi ihmal etmeyin. Özellikle osteoporozlu bir hanım (çünkü bol kalsiyum da içerir) ve kas meraklısı bir gençseniz, bu bilgiyi hiç unutmayın. Okul çağındaki çocuklar da tabii anında birer badem sever yapılmalı.
Zira onlarında sağlıkla büyüme ve gelişmeleri için bol protein ve doğal kalsiyuma ihtiyaçları var.
Kuruyemişlerden daha çok faydalanmak istiyorsanız...
Kuruyemişlerin hepsi marifetli mi marifetli. Ceviz omega 3, fındık E vitamini, badem protein ve kalsiyum, Antep fıstığı gamma tokoferol, yer fıstığı arginin içeriği ile ön plana çıkıyor. Peki onlardan daha çok faydalanmak için ne yapalım? Kuruyemişlerin kabuklu satın alınıp evde kabuğu kırıldıktan sonra tüketileni kabuksuzundan, tam olanı parçalanmış olanından, kavrulup tuzlanmamış olanı kavrulup tuzlanmış olanından, havasız bir cam kapta saklananı kese kağıdında saklananından, rutubetten, güneşten uzak tutulanı tutulmayanından daha faydalıdır.
Kuru, ışıksız, rutubeti az bir yerde, mümkünse cam bir kapta muhafaza edilmeleri daha doğrudur. Buzdolabında saklanmaları güvenlik düzeyini daha da yükseltir.
Kuruyemişleri doğal haliyle ve taze taze tüketmek ise en doğru seçimdir.
Yeşil çay mı siyah çay mı
Aralarında ciddi bir fark yok aslında. İkisi de faydalı. Yeter ki çayı çok sıcak içmeyin, çay tüketiminizi gün içine yayın. Şu üç noktayı da lütfen hiç unutmayın.
1- Yeşil çayda siyah çaydan daha fazla kateşin/epigallokateşin yani “antioksidan” güç var.
Ama aradaki fark zannedildiği kadar mühim değil. Bu nedenle de yeşil çaya siyah çaydan daha fazla antioksidan güç yüklemek biraz haksızlık!
2- Yeşil çayın kafein içeriği, siyah çaydan biraz daha düşük. Ama hakkını verelim. Burada da ciddi bir fark yok!
3- Egzersiz öncesi bir fincan siyah veya yeşil çay için!
Çaydaki antioksidan güç, egzersiz esnasında oluşabilecek serbest radikallerin etkisini azaltıyor yani bir tür antioksidan koruma kalkanı sağlıyor.
Karaciğerlerimiz neden yağlandı
Karaciğerimiz sadece alkol veya ilaçlar ya da toksik kimyasallarla yağlanmıyor. Mühim bir sebep de aşırı fruktoz tüketimi... Sadece tatlılarda değil, bisküviler, gazlı içecekler hatta fırın, pastane işi tuzlu atıştırmalıklarda bile tıka basa fruktoz var. Oysa bedenimizin günlük fruktoz işleme kapasitesi kısıtlı. 15-20 gramdan fazlasını kullanamıyor.
İşte bu “kullanamayan fazla fruktoz” kilo aldırıyor. Karaciğeri yağlandırıyor. Yorgun düşürüyor.
Meyveyi abartmayın
Meyve tüketimi maalesef abartılıyor. Meyvenin fazlası içindeki fruktoz yükü nedeniyle bize, özellikle karaciğerlerimize zarar veriyor. Kısacası Paracelsus’un yüzlerce yıl önce yazdığı o meşhur cümle hâlâ geçerli. Her şey zehir ya da şifadır. Mühim olan doz yani miktardır. Meyveyi abartmayın. Günde bir porsiyon meyve ile yetinmeye bakın. Fazlasının karaciğerinizi yağlandırıp göbeğinizi büyütebileceğini unutmayın.
Paylaş