Ağır metal zehirlenmeleri

Yiyeceklere karışan bazı yabancı maddeler, sağlığımızı son zamanlarda daha fazla tehdit etmeye başladı. Bu maddelerin başında ağır metaller, özellikle de kurşun, cıva, kadmiyum ve alüminyum geliyor.

Bu maddeler karaciğer, beyin, kemik iliği ve böbrek gibi yaşamsal organlarımıza geri dönülmez hasarlar verebiliyor. Mesela kurşunun kemik iliği için toksik olduğu ve bu organın çalışmasını tümüyle durdurabileceği çok iyi biliniyor. Alüminyumun Alzheimer hastalığı ile ilişkili olduğunu gösteren bazı bulgular var.

Özellikle balıklarda, kullandığımız ev bakım ürünlerinde, pillerde, hatta mutfak malzemelerinde bulunan bu tür maddelerin sağlık zararları ve etkileri konusunda uyanık olmanızda yarar var.

Bu belirtilere dikkat!

Bacak krampları, dilde yanma ve ağrı hissi, ağızda metal tadı, şişkinlik, yorgunluk, saç dökülmesi, uyku kaçmaları, çarpıntı, eklem ve kas ağrıları, kaslarda tekrarlayan seğirme nöbetleri, hafıza zayıflaması, ishal ya da kabızlık, kaşıntı hissi, kulak çınlaması, depresyon ya da öfke şeklindeki ruhsal değişimler ve daha pek çok işaretin ağır metal zehirlenmesinden kaynaklanabileceği belirtiliyor.
İştahsızlık, diş rengindeki değişmeler, denge kusurları, ilerleyici yorgunluk da önemli işaretler olarak gösteriliyor. Ağır metal toksisitesinin erken dönemde çok özel bir işareti, fark edilebilecek tipik bir belirtisi ne yazık ki yok...

Ne yapmalı?

Ağır metal zehirlenmesi ile mücadele etmenin en garanti yolu, bu maddelerin bulaşabileceği yiyecek, içecek ve malzemelerle teması kesmek. “Chelation tedavisi”, tamamlayıcı tıp alanının uyguladığı bir yöntem. Chelation yapıcı maddeler (mesela DMSA) damar yoluyla veya hap şeklinde kullanılabiliyor. Bu tedaviyi etkin, güvenli, değerli bulmayanlar da var.
Bir de doğal yolla Chelation yapan bazı bitkiler var. Bunların başında “kişniş otu” geliyor. Kişniş otu, özellikle cıva birikimlerinde cıvayı vücuttan söküp alabilecek yetenekte bir bitkisel destek olarak kabul ediliyor. 1-2 ay süreyle kahvaltı sonrasında bir çorba kaşığı kadar kişniş otu tavsiye eden herbalistler var.

Ağır metal zehirlenmesi, üzerinde tartışmaların devam ettiği, farklı düşüncelerin bulunduğu bir konu ama bana sorarsanız, önemseyip ciddiye almakta fayda var.

Çok güneşlenmek uçuk çıkarabilir

Yüz bölgesinde uçuk çıkması, genellikle herpes simplex tip 1 virüsten (HSV1) kaynaklanan bir problemdir. Genel olarak çocuklukta yüzde 30-60 oranında virüs kapılmış durumdadır. 30’lu yaşlara doğru çoğu insanda mevcuttur.

HSV1 kapan kişilerin yüzde 20-40’ında tekrarlayan uçuk şikayetleri olabilir. Stres, grip, nezle, yoğun güneşlenmek, regl öncesi ve yorgunluk, uçuk çıkmasını tetikleyebilir. En çok dudak çevresinde ve ağız içinde uçuk çıkar. Burun, yanak ve çenede de görülebilir.
Kırmızı bir zeminde, küçük su dolu kabarcıklar şeklindedir. Zaman içinde iltihaplı bir görünümü olabilir ve kabuklanabilir. Ağrı, yanma ve kaşıntı şikayeti olabilir. İyileşmesi 15 günü bulabilir. Uçuğun tedavisi anvirütik ilaçlar, antibiyotik ve vitaminlerle yapılabilir.
DR. GÜNEŞ ERTÜRK

Kolit ağrıları keyfinizi kaçırmasın

Bağırsakların en sık görülen hastalıklarından biri, belki de birincisi spastik kolondur. Kramp tarzında karın ağrıları, gaz, şişkinlik ve ishal-kabızlık şeklinde seyreden dışkılama sorunları, spastik kolonun en önemli işaretleridir.

Daha sık görülen şekli katı, sert parçacıklar halinde dışkılama ile seyredendir ama bazen acil dışkılama ihtiyacı ile birlikte görülen ishal nöbetleri de dikkati çekebiliyor. Bu iki durum bazen birbirini takip de edebiliyor.

Hastalığın sebebi bilinmiyor ama daha çok “psikosomatik” kökenli olduğu düşünülüyor. Ruhsal gerginlik, psikolojik gelgitler, üzüntü, stres ve gerginlikler nöbetleri tetikleyebiliyor. Psikolojik çatışmaların, stres yönetimi bozukluklarının önemli faktörler olduğu belirtiliyor. Hastalığın tedavisi yok ama belirtileri kontrol altına almak mümkün olabiliyor.
DR. EVREN ALTINEL

Yumurtalık kanseri: Genetik bağlantı var mıdır?

Yumurtalık kanserine yakalanan kadınların büyük çoğunluğunda kalıtımsal bir gen değişimi (mutasyon) yoktur. Ancak bu kanserin en önemli risk faktörü, meme kanseri gen 1 (BRCA1) ve meme kanseri gen 2 (BRCA2) dediğimiz genlerden birinde kalıtımsal mutasyon bulunmasıdır. Bu genler, ailelerinde birden fazla kişide meme kanseri olan hastalarda yumurtalık kanseri riskini de artırmaktadır.
BRCA1 mutasyonu, yumurtalık kanseri riskini yüzde 35 ile 70 arasında artırmaktadır. BRCA2 mutasyonu ise riski yüzde 10 ile 30 arasında artırmaktadır. American Cancer Society’ye (ACS) göre, birçok kadında hayatı boyunca yumurtalık kanserine yakalanma riski yüzde 1,5’tur.

Yumurtalık kanseriyle bağlantılı olan bir diğer genetik link, Ailevi Polipsiz Kolorektal Kanser’dir (HNPCC). Böyle kanseri olan ailelerde rahim içi, kalın barsak, yumurtalık ve mide kanserlerine daha sık rastlanmaktadır. Ancak BRCA mutasyonu kadar büyük risk taşımamaktadır.

Bazen de yumurtalık kanseri aile bireylerinden birkaçında görülebilir ama bilinen kalıtımsal bir gen değişimi sonucu değildir. Ailede böyle yumurtalık kanseri olan kadınlarda risk yüzde 10-15 civarında artmaktadır.
Ailesinde meme, yumurtalık veya kalın barsak kanseri olanların daha sık kontrolden geçmeleri ve kanser oluşumunun kalıtımsal olup olmadığının öğrenilmeye çalışılması gerekmektedir.
DR. ERHAN CANKAT

Her gün en az 150 kalori yakın

Kilo sorununuz olsun veya olmasın fark etmiyor, uzmanlar her gün en az 150 kalori yakacak bir aktivite yapmanızın sağlığınıza ciddi katkıları olacağını belirtiyor. 150 kalori yakmak için 15 dakika ip atlamanız veya merdiven çıkmanız, 20 dakika kulaç atarak yüzmeniz, 30 dakika bahçenizdeki yaprakları yerden toplamanız ya da 30 dakikalık sıkı bir yürüyüş yapmanız yeterli olabiliyor.
Yazarın Tüm Yazıları