Paylaş
◊ 6 ay (en geç 1 yıl) aralıklarla kan basıncınızı ölçtürün ya da kendiniz ölçün. 130/85 mm/Hg üst sınırınız olsun. 140/90’ın üzerindeki ölçümler sıklaşmışsa dikkatli olun.
◊ Her yıl açlık ve tokluk kan şekerinizi ve mümkünse birlikte açlık ve tokluk kan insülin değerinizi öğrenin. Üç aylık kan şekeri ortalamasını gösteren HbA1c seviyenizi her yıl öğrenin. Açlık şekeriniz 100’den, HbA1c ortalamanız 5.8’den fazla olmasın.
◊ Yılda bir kez iyi (HDL) ve kötü (LDL) kolesterol ile trigliserid ölçümlerinizi de yaptırın. HDL’niz 50’den az, LDL’niz 150, trigliseridiniz 200’den fazla olmasın.
◊ Yılda bir defa “gaitada gizli kan” testi ve “Hs-CRP” tetkiki yaptırın. İlki sindirim, ikincisi damar sistemi sağlığınız için anahtar testlerdir.
◊ Sigara kullanıyorsunuz her yıl, kullanmıyorsanız 2-3 yıl aralıklarla akciğer filmi ile akciğerlerinizin durumunu izleyin.
◊ Erkekseniz prostat kanseri, kadınsanız meme kanseri yönünden bir takip sıklığı belirleyin. Bu takipler için doktorunuzdan yardım isteyin. Prostat için PSA taramaları ve el ile muayeneler, meme kanseri taramaları için de MEME USG veya mamografi yol gösterici incelemelerdir.
◊ Kadınsanız yılda bir kez rahim ağzı kanseri denetimini ihmal etmeyin.
Bunun için yıllık jinekolojik muayeneler ve PAP SMEAR testi yapılıyor.
◊ Aile riskiniz (genetik) varsa, bilinen bir kalp kriziniz mevcutsa kalbinizle ilgili daha ileri incelemeler için (Eforlu EKG) doktorunuzla konuşun.
Şeker hastalığı, hipertansiyon, hiperlipemi gibi ek riskler varsa detaylı bir kalp değerlendirmesi 40-50 yaş aralığında da yapılabilir.
◊ Kadınsanız kemikleriniz hakkında da fikir edinin. Osteoporoz (kemik erimesi) riskiniz var mı, yok mu öğrenin.
◊ Gerekebilecek diğer incelemeleri sizi izleyen ve sağlık riskinizi planlayan hekim düzenlemelidir.
Düzenli yürüyenler daha uzun yaşıyor
Tekrarda fayda var: Tembellik pek çok sağlık sorununun hazırlayıcısı. Yeni bin yılın en mühim hastalık hazırlayıcısı.
Aktif yaşam ise koruyucu tıbbın en büyük savaşçısı. En etkin ilacı. Özellikle de yürümek her derde deva. Her gün 30 dakika ve üzerinde yürüyenlerde yaşlılığın kalitesini azaltan ve ömür beklentisini azaltan sağlık sorunları (diyabet, damar sertliği, felçler, bunamalar) çok daha seyrek görülüyor.
Bu nedenle 2018’in sağlık planına mutlaka ama mutlaka “günlük yürüyüşleri” de eklemeniz gerekiyor.
FFD Monografları: Her hekim ve eczacıya lazım!
Bir destek ya da ürüne “bitkisel” denince nedense hepimizin ilgisi de güveni de artıyor. Ne var ki bunları kullanmak da hem “hasta” hem “doktor-eczacı” ekibinin bilgili ve deneyimli, dikkatli ve hassas olmasını gerektiriyor. Bitkisel Tıp Derneği, “FFD Monografları” isimli mükemmel bir kitap hazırlamış. Kitap sizin değil bizim için (doktor ve eczacılar) gerekli son derece mühim bilgiler içeriyor. Bana da göndermişler lütfedip, teşekkürler.
Kitabın önsözü beni çok etkiledi. O önsözü de yandaki kutuda sizlerle paylaşmak istedim.
Bitkisel ilaçlara dikkat!
Bitkilerin tedavi amacıyla yaygın olarak kullanılması, doğalsa zararsızdır şeklindeki yaygın yanlış kanı ve ilginin yarattığı pazar sonucu, kalite göz ardı edilerek üretilen ürünlerle toplum sağlığı tehlikeye atılmaktadır.
Bitkisel ürünler, kalite standartlarını sağlasalar dahi konvansiyonel ilaçlarla etkileşime girebilirler ve bu etkileşimin istenmeyen sonuçları olabilir. Bitkisel ürünlerin bir kısmı beyana dayalı olarak pazarda yer bulurken bir kısmı da kalite kriterlerini sağlamak üzere zorunlu tutulan tüm analizleri yapılmış olarak piyasaya çıkmaktadır.
İçerikleri tam kontrol edilmemiş olan ürünler aynı zamanda denetimden de muaf oldukları için ölümlere varan boyutlarda geri dönüşü olmayan toplum sağlığı sorunlarına yol açmakta, dolayısı ile sağlık harcamalarını da artırmaktadır.
Bu nedenler göz önüne alındığında, bitkisel ürünlerin ruhsatlandırılmasından denetimine kadar her kademenin sağlık otoriteleri tarafından yapılması, hekimin tavsiyesi, eczacının danışmanlığında etkin, kaliteli ve güvenli standardize bitkisel ürünlerin sadece eczanelerde topluma sunulması hayati önemdedir.
Çünkü eczacılar bitkilerin içerdiği kimyasalların yapıları, etkileri ve yapı-etki ilişkileri konusunda tek eğitim alan yetkin sağlık profesyonelleridir.
Prof. Dr. L. Ömür DEMİREZER
Bu kışın kahramanı lahana
Lahana ve saz arkadaşları yani bol kükürt içeren diğer besinler (karnabahar, turp) aslında her kışın kahramanların.
Nedeni de şu: Bu grup besinlerin tümü güçlü birer prebiyotik. Tümü etkili birer glutation üreticisi. Tamamı harika birer bağışıklık takviyesi.
Her biri birer antioksidan vitamin ve mineral bombası. Tümünün harika birer posa gücü var. Kalorilerinin azlığı nedeniyle ve tutucu karakterleriyle de etkili birer kilo savaşçısı oldukları tartışma götürmez.
Bitmedi! Başta lahana olmak üzere grubun tüm üyeleri etkin birer kalsiyum deposu ve bu özellikleriyle de osteoporozdan korunmada en az süt ürünleri kadar önemli gıdalar.
Son bir maharetleri ise “antikanser” güçleri. Özetle bu hafta pazar sepetlerinizde lahanaya, karnabahar ve turpa daha çok yer açmanızda fayda var.
Fazla kiloların sorumlusu yağlar mı, karbonhidratlar mı?
Bir grup “kilo meselesinin sorumlusu yağlar değil karbonhidratlardır” deyip istediğiniz kadar yağı tüketebileceğiniz mesajını veriyor. Ama bu mesajı verirken de bedeninize giren o fazla yağların yaratabileceği kalori sorununu ya da oluşturabileceği yağ dengesizliği meselesini neredeyse kökünden görmezden geliyor. Haksızlar mı? Tümüyle değil ama kısmen. Haklılar mı? Haklı olduklarını söylemek de pek kolay değil. Bir başka grup da problemin tamamen yağlardan ileri geldiği düşüncesinde. “Yağları sınırlayın meseleyi çözersiniz” diye diretiyorlar. Oysa eldeki veriler onların da haklı olmadıklarını net olarak gösteriyor.
Örneğin Amerika’da günlük yağ tüketimi azaltıldıkça obezitenin daha da yüksek rakamlara fırladığı görüldü. Peki doğrusu ne?
Doğrusu ikisinde de makul çizgilere oturmak, doğal yağlardan asla vazgeçmemek, şeker, un/nişasta takımını dışlamak gibi görünüyor.
Paylaş