Paylaş
Şöyle de bir gerçek var, evet...
Dinlediğim popüler şarkılardan daha fazla 90’lar, 2000’ler duyuyorum.
Yetmiyor çünkü o listedeki şarkılar...
Öyle çok şarkı yapılıyor, öyle fabrikasyon işler çıkıyor ki ortaya...
Maalesef tatmin etmiyor bu dinleyiciyi...
Bir mekâna gittiğinizde sadece 90’lar, 2000’ler hatta 80’ler çalsa...
Kimse “Ne oluyor yahu” demez.
Oturduğu gibi eğlenerek, keyifle kalkar o mekândan.
Yani ortada sadece bir yetmezlik ve kaliteli düşüklüğü var aslında.
Bilinçli dinleyici farkında, hatta Z kuşağı bile “Nerede o 90’lar” diyecek durumda.
Bu farkındalık önümüzdeki dönemlerde ne getirir bilemem.
Ama şimdilik dijital ile sokaklar arasında bir uçurum yok.
İlk 50’ye giren şarkılar çalınmıyor diye bir durum da yok.
Sen çalma bakalım bir mekanda “Aşkın Olayım”ı, neler oluyor bak...
Ayrı Gitme ve Sor şarkıları
Serdar Ortaç Şarkıları Vol2” albümünde Aleyna Tilki “Ayrı Gitme”yi, Edis ve Gülşen de “Sor” şarkısını söyledi.
Albüm daha yayınlanmadı ama bu iki şarkı dün çıktı.
Ben şarkılar çıkmadan da dinlemiştim.
Dinleyip sindirdim iyice...
Haydi biraz tartışalım bu mevzuyu.
“Ayrı Gitme”yi bir rap versiyonuyla dinlemiştik ilk. Sultana çok farklı bir renk katmıştı o dönem şarkıya.
O dönem dediğim en az 10 yılı var, belki daha fazla.
Şimdi Aleyna da o farklı rengi katmış şarkıya.
Batıya döndürmüş şarkının yüzünü.
Üstelik klip de çekmemiş. Bu birçok anlama gelebilir.
Bence “Sesim, yorumum yeter. Klibe gerek yok” demiş olabilir.
Mantıklı.
Diğer tarafta da güzel bir kliple süslenmiş iki önemli ismin “Sor” şarkısı var...
Hatta ben Edis’in biraz daha aöne çıktığı bir şarkı dinledim.
Aleyna ne kadar değiştirdiyse “Ayrı Gitme”yi, Edis ile Gülşen bir o kadar ‘güvenli liman’da okumuş şarkıyı.
Neyse günün sonunda iyi bir albüm gelecek gibi bu sefer.
Ayak seslerinden belli.
Monako bile değişmiş
Geçen hafta Monako’daydım.
Bu gözler ‘çok ilginç’ diyebileceğim bir sürü şey gördü.
Onlardan biri Monako’da bile nargile içilmesiydi. Mesela en iyi otelin bile bahçesinde nargile servisi var.
Sonra dünyaca ünlü Buddha-Bar...
Bahçesinde oturursanız, suşi menüsünün yanında size nargile menüsü de sunuyorlar.
İçmeyen için hayat kalitesini düşüren bir şey bu nargile işi.
Bunun Monako gibi bir yerde yaşanması garipti...
O meşhur Monte-Carlo Casino’nun önü de psikolojik bir vaka bence.
Çünkü oraya gelenler hiç üşenmeden saatlerce aynı yerde durup önlerinden geçen arabaların videosunu çekiyor.
Evet, geçen arabaların yüze 90’ı, 10-15 milyonluk otomobiller. Bazıları belki daha fazla.
Ama araba yahu!
Üstelik başkasının arabası. Neden fotoğrafını çekersin durup?
Bunu yapanlar, iyi giyimli, görmüş geçirmiş tipler üstelik.
Ben utandım onlar adına...
Onlar arabaları seyredip telefonlarını kaldırırken ben de arkalarında dakikalarca onları seyredip “Neden, neden, neden” diye sordum kendime.
Yine hüsran
Yaz sezonu resmi olarak bitti bitecek. Ama gayri resmi olarak aslında çoktan bitti.
Kurban Bayramı’ndan sonra mekâncılar istediklerini bulamadı maalesef.
Belki de o yüzden son zamanlarda fiyatlarda saçma sapan artışlar var.
Çoktan su almaya başlayan gemilerini biraz daha yüzdürmek için müşterilere yükleniyor bazı işletmeciler.
Birkaç yıl geriye gidelim...
Hafta içi, hafta sonu demeden yaz aylarında her yerde bir eğlence, her yerde canlı müzik olurdu. Artık yok maalesef...
Çünkü işletmeler ne sahneye çıkaracakları isimlerin masraflarını karşılayabiliyor ne de çalışanlarının maaşlarını. Bir düzenin değişmesi gerekiyor artık.
Yaz başlarında büyük yangınlar yapıp...
∆ Sezona damga vurmaya geliyoruz...
∆ Mekâncılığı yeniden yazıyoruz...
∆ Sahnemizdeki müzikler Türkiye’nin dört bir yanından duyulacak...
Diyorlardı...
Böyle büyük laflarla sektöre girenler 3’üncü aylarını göremeden kepenk kapatıyor.
Olmuyor işte...
Çünkü dönem...
∆ Her parayı bulanın mekân açacağı...
∆ Oto galericinin, avukatın, mühendisin, serbest meslek erbabının sektöre gireceği...
∆ Yurtdışından gelenlerin canlı müzik mekânı işleteceği...
∆ Kıyıda köşede biraz dövizi olanın dünya mutfağı açmaya kalkacağı bir dönem değil...
Herkes bildiği işi yapsın.
“Çıraklığını yapmadığın işin ustalığını da yapmaya kalkmayacaksın” sözünü her yaz sonu hatırlamaktan bıkmadık mı?
Bakalım bu sezonki hüsran ders olacak mı bazılarına...
Yalansa ve doğruysa
Disney Plus’ın Nusret Gökçe’nin hayatını film yapacağı haberleri çıktı. Sonra “yalan” falan diyenler oldu.
Doğruysa...
∆ 8 saat aralıksız gülerim.
∆ 3 gün her masada ‘platformla’ dalga geçerim.
∆ Nusret’in bu durumuna şapka çıkarırım.
∆ Disney çalışanlarını toplu istifaya davet ederim.
∆ Üyeliğimi iptal ettiğim için kurban keserim.
Yalansa...
∆ Disney’in yönetilememesine hayret ederim.
∆ Nusret için çok üzülürüm.
Paylaş