Paylaş
Biri: Aşkın bir süresi var mı? Diğeri: İlişkide zıtlık makbul mü?
Zeynep Demirel, eşi Volkan Demirel’le ilişkisini anlatırken girmiş bu konulara.
“İlk andaki heyecanı, aşkı sürdürmek mümkün değil. Zamanla başka bir evreye geçiyorsun” demiş.
Doğru... Sevgi zaten daha büyük bir mertebe.
“Aşk bitti, hadi eyvallah” demektense “Aşkın yerine hangi duygumuzu koyuyoruz” demek lazım.
Bir de zıtlık konusu var.
Demiş ki, “Biz Volkan’la çok zıt karakterleriz. O mesela çok maddeseldir ben ise maneviyimdir.”
E iki isim halen birlikte, halen mutlu.
Düşünsenize ilişki yaşıyorsunuz ve birebir aynı karakterlersiniz.
Ne anladım ben bu işten?
Kendimle sevgili olurum kendimin aynısını arasam...
Zıtlık diri tutar.
Zıtlık heyecan yaratır.
Zıtlık candır.
Aynı insanı aramayın o yüzden.
Siz kabak tadı verdiniz
Dilan Polat’ın astroloğu “En geç nisan ayı gibi Dilan serbest kalacak” demişti hatırlarsınız.
Net tahliye tarihi falan vermişti kadın.
Ben tabii geçmiştim dalgamı.
Çünkü diyorlar ki...
Gökyüzündeki bilmem ne tetiklenmesiyle içeriye girdi, başka bilmem ne tetiklenmesiyle dışarı çıkacak...
Yahu yuh!
Her tutuklanana böyle baksak, “Sen gökyüzündeki iki gezegenin birbirine sürtünmesiyle içeriye girdin. Bunlar 4 ay sonra tekrar sürtecek, birbirine sen de dışarıya çıkacaksın” desek...
Mümkün mü böyle bir şey!
Yapmayın! İnsanların duygularıyla böyle oynamayın.
“Dilan Polat’ın astroloğuyum” diyen Hilal Saraç’ı seyrettim dün.
“Hapishaneye giremedim, görüşemedik ama ben zaten sadece astrolog olarak gitmeyecektim, psikolog kimliğimle de gidecektim onun yanına” diyor....
“Psikolog musun” diyorlar, “Evet” diyor, “Öğrenciyim şu an okuyorum.”
Ya haydi astroloji gibi yüzyıllardır var olan bir bilimi ayaklar altına alıyorsun, bari psikolojiye bulaşma... Kusura bakmasın kimse ama bu ve benzer tiplere sözüm şudur:
◊ Dolandırıcı
◊ Dolandırıcısın
◊ Dolandırıcılar
Hadi eyvallah. Öptüm.
Serpme kahvaltı
Tekrar gündemde “Serpme kahvaltı yasaklansın” söylentisi. Binlerce kişi Meclis Dilekçe Komisyonu’na dilekçe vermiş.
Hafta içi bir canlı yayında seyrettim. “Serpme kahvaltı yasaklanmalı” diyen ve buna yıllardır karşı olan bir restoran sahibi çıkmış anlatıyor.
İşin komik yanı, o anlatırken önünde en az 50 çeşit kahvaltılık var. E bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu...
Madem karşısın, yayın için bile olsa kurma öyle bir sofra.
“Karşıyız, o yüzden sadece iki-üç tabak koyuyoruz” de, öyle ver mesajını.
Biliyorsun, atılacak hepsi çöpe. Yasaklama işine gelince...
Aslında karışamazsın işletmelerin tercihlerine.
Evet, israf oluyor doğru.
Ama müşteri de istiyor, ne yapacaksın?
Adam gözünün doymasını istiyor, “Donatın masayı” diyor.
Eğer müşteri düşünmüyorsa çöpe atılacakları, ziyan olacakları işletme ne yapsın?
Japon halkı
Önce deprem sonra da bir uçak kazasıyla gündeme geldi Japonya.
Alev alev yanan uçağın görüntülerini seyrettim.
Sonra da uçağın içindeki görüntüleri.
Herkes koltuğunda oturuyor, kimse bağırmıyor, herkes açılan kapılardan kayarak dışarıya çıkmak için sırasını bekliyor, kimse kabin bagajını almak için üst dolapları falan açmıyor.
Daha anaokulundan başlayan eğitim nasıl da önemli gördük bir kez daha.
Başka milleti yüceltip kendi milletimi küçük görmek değil bu ama biz böyle davranmazdık.
Sadece biz değil, başka toplumlarda da böyle davranılmazdı eminim.
Bizler daha uçak piste teker koyar koymaz cep telefonunu açan, ayağa kalkıp anlamsızca, bekleyen (oysa otursana kardeşim) garip, tez canlı insanlarız.
Bu yaşanan ve ucuz atlatılan felaket ders olsun bizlere.
O koridorda saçma sapan kuyruklar oluşturmayalım, kapılar açılmadan kabin bagajlarını almayalım, sincap gibi birilerini ittirip öne geçmeye çalışmayalım.
Paylaş