Paylaş
Başbakan Davutoğlu'nun dün Diyarbakır'da konuşmasına "Kürtçe öğrenmek istiyorum" diye başladı, çözüm konusunda önemli saptamalarda bulundu.
Bu konuşmanın dikkat çekici saptamalarından birisi, çözüm için uğraşan siyasetçilerin, aydınların, hükümetlerin başlarına gelenlerdi: "1993 Baharını hatırlayın. Rahmetli Özal bir gayrete girişmişti ve o dönemde Rahmetli Eşref Bitlis'i şehit ettiler, sonrasında 33 askerimiz şehit edildi. Gaffar Okan'ı ve her zaman bugün dahil Türkiye'nin her yerinde Gaffar ismi kardeşliğin birliğin sembolü olmuştur. (...) Sayın Recep Tayyip Erdoğan yeni bir dönemin işaretini verdi o günden bugüne Ak Parti kadroları bir an dahi çözüm sürecinden ayrılmadı. 2005'te Diyarbakır konuşması ile çözüm süreci üzerinden milletin ebedi kardeşliği ihdas edilmeye başlanmışken 2006'da Türkiye'de cumhur ile ilişkisi olmayan Cumhuriyet mitingleri yapıldı, Danıştay saldırısı yapıldı. Devlet içindeki çeteler kara bir dönemi başlatmak istediler. AK Parti'yi iktidardan indirmek istediler. (...) MİT Müsteşarımıza 2012'de kumpas kurdular. Biz yılmadık, 2013'te çözüm sürecine yeni bir ivme kattık. 2013 Baharı nevruz mesajlarıyla yepyeni bir dönem başlayacakken silahlı unsurlar Türkiye'yi terk edecekken Gezi provokasyonları yapıldı. Çözüm sürecini durdurmak istediler Gezi üzerinden."
FAİLİ MEÇHULLER AYDINLANMADIKÇA
Davutoğlu, sonuç olarak ne zaman Kürt sorununda çözüm için bir adım atılsa, karşılığında bir provokasyon, bir kargaşalık çıkartıldığına dikkat çekti. Bu yalnızca AK Parti iktidarı dönemiyle sınırlı değildi. Daha önceki hükümetler de, zaman zaman çözüm için bazı adımlar atmaya kalkıştıklarında, devlet içindeki örgütlü güçlerin engelleriyle karşılaştılar.
Şimdi de, yine sürecin zorlandığına, çözümün taraflarını açmaza sokacak eylemlere tanık oluyoruz.
1993 KRİTİK YIL
1990'lı yıllarda, özellikle Kürtlerin yaşadığı, kentler, kasabalar, köyler, faili meçhuller bataklığına dönmüştü. Kürt hareketinin önde gelen aydınları, geniş halk kitleleri devletin hedefi haline gelmişti. Her sabah bir felaket haberiyle uyanıyorduk.
O yıllar, askeri vesayetin en çok güçlendiği yıllardı. Asker, siyaseti belirliyordu. Köyleri göçerterek, Kürtleri diz çöktürerek meseleyi çözebileceğini iddia eden militaristler, kendi içlerinde makul çizgiyi savunan askerleri bile hedef aldılar.
Neferden, generale kadar, bir çok silahlı kuvvetler mensubu, devlete hükmeden militarizmin kurbanı oldular. Albay Rıdvan Özden, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın cinayetleri halen aydınlatılamadı.
Kürtlerin önde gelen aydınlarından yazar Musa Anter, avukat Vedat Aydın, milletvekili Mehmet Sincar'ın öldürülmesi de, binlerce cinayet gibi karanlıkta kaldı. Yakalananlar da hesap vermedi.
Jandarma Komutanı Eşref Bitlis'in bir sabah Ankara'dan havalanan uçağı, iddiaya göre buzlanma nedeniyle düştü ve Bitlis hayatını kaybetti.
Bitlis'in ölümü 1993 yılındaki bir dizi karanlık ölümden birisiydi. Uğur Mumcu, Turgut Özal, Adnan Kahveci, 2 Temmuz Sivas katliamı, Bingöl karayolunda yolları kesilen 33 erin öldürülmesi, Erzurum'un Başbağlar köyünde yine 33 köylünün öldürülmesi, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın Lice'de uzun menzilli tüfekle vurulması, arkası arkasına gerçekleşmişti.
Bu cinayetlerin dosyalarının büyük çoğunluğu faili meçhuller arşivine kaldırıldı. Pek çoğunda devletin parmağının olduğunu inkar etmek mümkün değil.
GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEK
Başbakan Davutoğlu, Orgeneral Eşref Bitlis'in "şehit edildiği"ni söyledi. Bu devletin en yetkili makamlarından birisinin resmi tespiti olarak anlam taşıyor.
Yani devlet diyor ki, Eşref Bitlis bir suikasta kurban gitti.
Bugüne kadar bu olay aydınlanmış değildi. Belli ki Başbakan elindeki bilgilere ve belgelere dayanarak böyle bir ifadede bulunuyor.
Bu ve diğer karanlık ölümlerin aydınlatılmasını beklemek hakkımız.
Çözüm süreci, son 30 yılımızda 50 bine yakın insanımızı yitirdiğimiz, acılarla dolu bir tarihe sahip.
Çözüm arayışları, bir yüzleşme süreci olarak da artık anlamlı bir boyut kazanıyor.
Eşref Bitlis cinayetinin aydınlatılması, sürecin önünü açacak yeni bir enerji yaratabilir.
33 erin öldürülmesi, Sivas katliamının arkasındaki devlet parmağı, bütün bunlar, bir dönüşüm ihtiyacının köşe taşları olarak aydınlanmayı bekliyor.
Paylaş