Dolmabahçe'den izlenimler...

Şimdi yapılacak olan, Abdullah Öcalan'ın devreye daha aktif olarak gireceği bir durum yaratılması ve yol haritasının devreye sokulması. Öcalan'ın, görüşlerini kamuoyuyla aracısız paylaşabileceği imkanların yaratılması.

Haberin Devamı

Davutoğlu'nun Başbakan olarak "Akil İnsanlar" grubuyla ilk karşılaşması. 11 saat süren bir toplantı. Hükümetin önde gelen bakanları ve AK Parti'nin üç genel başkan yardımcısı, konuşmaları sonuna kadar dikkatle izlediler, not tuttular.

Başbakan Davutoğlu; açılışta, "Çözüm süreci"nin, tarihsel ve teorik bir tahlilini yaptı. Türkiye'nin duruşunu özetledi. Ardından, toplantıya katılan 52 kişi, söz aldı. Öğleyin 12.00'de başlayan toplantı, saat 23.00 civarında sona erdi. Bir kaç kez kısa ara verildi. Başbakan; 11 saat süren toplantının, ilk ve son saatinde toplam 150 dakika konuştu. Geri kalan 8.5 saatlik sürede, davetliler konuştu.

Haberin Devamı

Başbakan, toplantı sonundaki konuşmasında; "Akil İnsanlar"ın eleştiri ve önerilerine cevap verdi, heyetin muhtemel fonksiyonu üzerine düşüncelerini açıkladı.

HEYETİN FONKSİYONU VE GELECEĞİ

Konuşmacılar, heyetin geleceğine ilişkin düşüncelerini de ifade etti. Ortak düşünce, bu heyetin fonksiyonunu tamamladığı yönündeydi. Çoğunluk; daha küçük gruplar halinde, "üçüncü göz" ve "izleme komisyonu" gibi heyetlerin, taraflar arasındaki görüşmelerde; ayrıca siyasi partiler arasında diyalog kurulmasına aracılık etmede, bir rol alabileceği düşüncesindeydi. Daha küçük bir azınlık ise, "Bu iş bitsin ve bir daha gündeme gelmesin" noktasındaydı.

Başbakan Davutoğlu, henüz bu konuda net bir görüş oluşturmadıklarını; bugünün öncelikli meselesinin "Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da kamu düzeninin sağlanması" olduğunu belirtti. Bölgede PKK'nın gerçekleştirdiği (adam kaçırma, işyeri yakma, tehditle haraç toplama, yol kesme) eylemlerin sona ermesini, asıl hedef olarak önlerine koyduklarını söyledi.

Haberin Devamı

Kamu düzeni sağlanmadan zaten bir adım atılamayacağı vurgusunu yaptı.

ÜÇ EĞİLİM

Konuşmacıları, ifade ettikleri görüşler açısından, yaklaşık olarak sınıflandırmak mümkün. Bireysel yorum ve vurgu farklarına rağmen, kabaca üç eğilimden söz edebiliriz: 1. HDP'ye yakın bir yerden olayları analiz etmeye çalışanlar. 2. Bölgede, HDP dışındaki siyasi veya toplumsal grupların, dindarların son aylarda yaşadıkları baskılara vurgu yapanlar, 3. HDP çizgisini, PKK çizgisini ve hükümeti eleştirenler.

HDP'YE YAKIN ÇEVRE

47 kişinin ölümüne ve yüzlerce okulun, binlerce işyerinin yakılmasına neden olan olayların, asıl nedeninin; hükümetin Kobani konusundaki duruşu olduğunu ifade ettiler. Bingöl'deki polislere düzenlenen suikastın da bir "derin devlet" provokasyonu olabileceği yorumunda bulundular. Devletin yaklaşımının, 1990'lardaki devlet tutumunu çağrıştırdığı endişesi içine olduklarını söylediler.

Haberin Devamı

Bölgedeki HDP ve PKK baskısına karşı hükümeti harekete geçmeye çağıranlar...

Bu gruptakilere göre; bir süreden beri, bölgede tam anlamıyla bir PKK zorbalığı egemen. Kendileriyle aynı görüşte olmayanları ağır bir baskı altına alıyorlar, işyeri sahiplerini haraca bağlıyorlar, kendilerine itaat etmeyenlere, bölgede hayatı yaşanmaz hale getiriyorlar. Bir çok insan bu nedenle şehirlerini terk etmek zorunda kalıyorlar. Kalanlar ise her türlü baskıyla yüzyüze geliyorlar. Dindarlar, "IŞİD'ci" diye şiddete maruz kalıyorlar. Şehirlerde PKK paralel bir iktidar gücü olarak hareket ediyor. Bu duruma göz yumulamaz.

Hükümet, bu duruma şimdiye kadar nasıl seyirci kaldı anlamakta zorluk çekiyorlar. Bir an önce bölgede kamu düzeninin kurulmasını, değişik görüşteki insanlar üzerindeki PKK baskısının sona erdirilmesini bekliyorlar

Haberin Devamı

ÜÇÜNCÜ BAKIŞ

Bir diğer görüş ise şöyle özetlenebilir: Çözüm süreci başladığındaki siyasi dengeler ve tarafların beklentileri önemli değişikliklere uğradı. PYD'nin Rojava'da egemenlik kurması ve özerk kantonlar oluşturmasıyla; PKK'nın beklentilerinde, bir paradigma değişikliği yaşandı. IŞİD saldırılarına karşı Kobani'de yoğunlaşan Kürt direnişi, Batı dünyasındaki laik çevrelerin sempatisini kazandı. PKK meşruiyetini artırdı. Bu nedenle beklentileri de yükseldi. Bu arada; Türkiye'nin, Kobani'de Kürtleri yalnız bıraktığı algısı; Batı medyasının da desteğiyle, etkili hale geldi. Hükümet bu algıyı ortadan kaldıracak bir tutum içine girmedi.

Şimdi yapılacak olan, Abdullah Öcalan'ın devreye daha aktif olarak gireceği bir durum yaratılması ve yol haritasının devreye sokulması. Öcalan'ın, görüşlerini kamuoyuyla aracısız paylaşabileceği imkanların yaratılması.

Haberin Devamı

Ayrıca, Meclis'teki partilerin (CHP-MHP dahil) ve etkilenen tarafların sürece dahil edilebilmeleri için hükümetin daha istekli davranması önemli. Her aşamada muhalefeti de bilgilendiren, onların katkısını isteyen bir ısrarı ihtiyaç var.

DAVUTOĞLU'NUN CEVAPLARI

Başbakan Davutoğlu'nun, eleştiri ve önerilere verdiği cevap, oldukça kapsamlı ve sistematikti. Bazı kısa satırbaşları:

1. İmralı ve Kandil'e giden HDP heyetiyle (İ.Balüken,P.Buldan, S.S.Önder) yaptıkları görüşmelerde, bu heyetten 1 Ekim'den itibaren PKK'nın bölgedeki baskı eylemleri sonlandıracakları sözünü aldıklarını, bu konuda mutabakat sağlandığını açıkladı. Ancak bu mutabakatın ardından 6-7 Ekim vahşetinin PKK tarafından sergilendiğini ifade etti. Doğu ve Güneydoğu'daki geniş bir coğrafyada; toplumsal yapıyı tahrip edici eylemlerin sürdürdüğünü söyleyen Başbakan, buna izin verilemeyeceğini, kamu düzeninin kesinlikle sağlanacağını belirtti.

2. Başbakan'a göre; çözüm süreci yerli ve özgün. Sürecin aktörleri, bu topraklarda yaşayan ve varolmaya çalışan kesimler.

3. Çözüm süreci kapsayıcı, kuşatıcı. Konudan etkilenen tüm tarafları dikkate alan bir program çerçevesinde yürütülüyor.

4. Bu konuyu çözmeye yönelik kararlılık; konjonktürel, gelip geçici değil; kalıcı ve stratejik. Bu nedenle, güncel olumlu ya da olumsuz gelişmeler; tutumu değiştiremez.

5. Bölgede kamu düzeni oluşturulana kadar, herhangi bir ara yüz, üçüncü göz söz konusu olamaz. Önce bu mesele çözülecek...

Başbakan'ın konuşması kapsamlı, ikna edici ve inandırıcıydı... Barış sürecinin yeniden derinleştirilmesine yönelikti.

Not: Toplantıya katılamayanlardan Arzuhan Doğan Yalçındağ yurtdışındaydı. Şemsi Bayraktar ve Yılmaz Erdoğan mazeret bildirmişlerdi. Cemal Uşşak ise Cemaatle ilişkisi gerekçesiyle çağrılmamıştı.

Yazarın Tüm Yazıları