Yabancı konserlere ilgi azaldı mı

“Yoksa yabancı şarkıcıların konserlerine ilgi giderek azalıyor mu?”
Aslında Timberlake yine iyiydi, İTÜ Stadyumu’nun tribün
lerini bile doldurmuştu. Ama Diamond Circle çoğunlukla yine biletsiz, yani davetli seyirciden oluşuyordu. En son Pharrell’in de yer aldığı festivalde biletler yeterince satılmadığı için organizatör ve sponsorlar türlü son dakika kampanyalarıyla biletleri ‘dağıtma’ yoluna gitmiş. “Soruyu bil, bileti kap” türünden kampanyalarla...
Üzücü bir gidişat. Aslında sadece yabancı konserlerde değil, yerli konserlerde de iyi bir sezon yaşanmadığını sektörün aktörlerinden sıkça duyuyorum. Tarkan ve Şebnem
Ferah gibi sadık seyirciye sahip şarkıcılar dışında konsere gitme eğiliminin çok parlak olmadığı söyleniyor.
Peki sorun nerede?
Şarkıcılarda mı yoksa seyircinin değişen alışkanlıklarında mı?
Yabancı konserler için sektördekilerin konuştuğu şey şu: “Arka arkaya çok yabancı şarkıcı/grup gelmeye başladı. Seyirci bunların arasından bir tanesini seçiyor gitmek için. Çünkü bilet fiyatları hala çok yüksek. Dolayısıyla her yabancı konserin aynı büyük kalabalığı bulması imkansız...” Önümüzdeki günlerde bu konuyu irdelemeye devam..

Lady Gaga geliyor ama

16 Eylül’de ilk kez Türkiye’de konser verecek Lady Gaga’yı heyecanla bekliyorum.
En çok da sergileyeceği şovdan dolayı. Bir önceki turnesini- Londra’da izlemiştim.
Şahaneydi. Son turnesini ise internete saçılan onlarca videodan parça parça izleyerek fikir edindim. Neler olacağına dair...
Gel gör ki İTÜ Stadı’nda Gagasal şovun tamamını izleyebileceğimizden emin olamıyorum hala.
Çünkü yabancı şarkıcılar sahne yetersizliğinden dolayı ister istemez eksik şovlar sergiliyor İstanbul’da.
Mesela Justin Timberlake’in stat üzerinde yürüyen sahnesini bu yüzden görememiştik. Umarım Lady Gaga konserinde aynı şey olmaz.

Gözümün takıldığı iki reklam

“Zenginlik sadece Range Rover ile olmaz, biraz daha geniş ölçekli düşünün” şeklindeki alt metni zihinlere nakşederek...

MONTE CARLO’DAN BİLDİRİR GİBİ?
İlki Armine markasına ait. Billboard’larda mutlaka görmüşsünüzdür. İki tesettürlü kadın üstü açık lüks otomobilin içinde etraflarına gülücükler saçarak trafikte ilerliyor. Ya da öylece otomobilin içinde duruyorlar, orası tam anlaşılmıyor. Reklamlar illa gerçeği/şu anı yansıtmak zorunda değil elbet. Uçmak serbest...
Armine’ciler de belli ki Monte Carlo civarına yolları düşmüş Thelma&Louise ruhlu iki tesettürlü kadın arkadaş hayal etmişler. Az sonra Jimmy’z’e filan gitmek üzere olan... Marka hedef kitlesine bir adet gelecek zaman haritası çıkarmışlar diyebilir miyiz?

BEN SANA ŞIK OLAMAZSIN DEMEDİM?
İkinci reklam Koton’a ait. Reklamda biri kız, diğeri erkek iki küçük çocuk var.
Slogan ise bu çocukların dış sesi kıvamında: “Büyüyünce ne olacağımızı bilmiyoruz, ama şık olacağımız kesin.”
Reklam özetle diyor ki:
Yavrucum, ilerde ne yapacağınız, hangi meslekle kendinizi ifade edeceğiniz artık o kadar mühim değil.
Geçin bunları. Önemli olan şıklığınızdan zerre ödün vermemeniz. Bunun için gerekli parayı nereden bulursunuz bilmem, ama yeter ki her daim şık görünün. Ayrıca şıklığın/stilin çoğu zaman ürettiğiniz/ çalıştığınız alanla beraber geliştiği şeklindeki teoriyi de çöpe atın.”

Şehir Atlası

DİVAN’IN YENİSİ MANZARALI
Divan Brasserie klasikleşmiş İstanbul mekanlarından biri.
Yemekleriyle olduğu kadar çalışanlarının titizliği ile öne çıkan bir marka aynı zamanda.
Geçtiğimiz günlerde yeni bir Divan Brasserie keşfettim. Galatasaray civarındaki Merkez Han binasının tepesine konuşlanmış bu yeni Divan’ın öne çıkan güzelliği elbette İstanbul’a tepeden hakim olan manzarası.
CORINNE’İN YENİSİ BAHÇELİ
Çukurcuma’daki Corinne Otel’in girişindeki mekanı çok alımlı, çok kişilikli bir yerdi. Şimdi Corinne’ciler yan taraflarındaki binayı da elden geçirmiş ve oraya yeni bir mekan açmışlar.
Henüz ismine karar veremedikleri mekanın açık alanı da mevcut.
Çukurcuma için bir nimet yani.
Şimdilik yabancı ağırlıklı bir müşteriye hitap eden bu yeni Corinne mekanında pazartesi gecesi milletvekili Şafak Pavey de Birleşmiş Milletler’den bir grupla yemekteydi.