Ulrike-Faruk aşkının meyvesi: Culinarium

Eski Datça’daki Mehmet Ali Ağa Konağı’ndan bahsetmiştim çarşamba günü. Yazmayı unuttuğum bir şey var orasıyla ilgili.

Konak, bünyesinde 55 ülkeden 475 butik oteli barındıran Fransa merkezli Relais&Chateaux zincirine girebilmiş Türkiye’deki iki otelden biri.

Bu önemli bilgiyi de araya sıkıştırdıktan sonra yeni Datça’nın yat limanındaki nefis bir restorandan bahsetmem lazım.

Adı, Culinarium. Faruk-Ulrike çiftinin açtığı nefis bir meze-balık restoranı.

Uzun süredir yemediğim lezzetteki zeytinyağlı fasulyeyi ve kabak çiçeğine sarılmış karidesi burada yedim. Yolunuz düşerse, mutlaka ama mutlaka uğrayın. Yemekleri Faruk Bey yapıyor. Kendisi fazla konuşmayı sevmiyor. Hikayelerini Ulrike anlatıyor. Yıllarca Faruk Bey’i aramış aslında Ulrike. "Benimkini" diyor, "En sonunda Almanya’da sadece 60 kişinin yaşadığı bir köyde buldum. Orada bir restoran işletiyordu".

Ulrike, Faruk Bey’i bulduktan hemen sonra onu da ikna edip Türkiye’ye gelmiş. Çünkü Ulrike bizim memlekete cidden aşık.

Yerleşecek kasaba bulmak için bütün güneyi adım adım gezmişler.

Ve Datça’da karar kılmışlar. O kadar mutlular ki, burada yemek yedikten sonra "tamamen" doyuyorsunuz aslında.

Dışarı çıkan ilk Türkler!

Tüm bu Datça turunu organize eden bir adam var, adı Dieter Schenk.

Datça Yarımadası’nın başlangıcında, Hisarönü Koyu’ndaki Select Maris’in turizm direktörü kendisi.

Çalışanlarına söylediği meşhur bir lafı var, bayıldım: "Hareket eden her şeye selam ver, hareketsiz olan her şeyi sil!"

Dieter, oteline gelenleri dışarıya da yönlendiriyor. Datça’yı gezmelerini salık veriyor. Restoranları, butik otelleri öneriyor. Normalde başkası olsa müşterisini otel içinde tutmaya çalışır, ama Dieter öyle değil. Datça’nın gelişmesine önem veriyor, buna yürekten inanıyor.

Önerdiği yerlere gitmek istediğimizi söyleyince şaşırdı ama.

Nedenini şöyle açıkladı: "Türkler otel dışına çıkmak pek istemiyor, siz dışarı çıkarabildiğim ilk grup oldunuz."

Select’e gelen Türkler de haklı. Burası öyle güzel bir yer ki, türlü türlü alternatifin var, dışarı çıkmaya ihtiyaç duymuyorsun.

Bir tane ana plaj var. Evet, epey çoluk çocuk barındırıyor. Ama bu plaja alternatif üç mini koy daha var. Botlarla hepsine ulaşıyorsunuz.

Veee kendinizle baş başa kalıyorsunuz!

Türkiye’yi temsilen çıplak yüzmek

İşte o koylardan birinde de çıplak yüzülebiliyor. Select’çiler bizzat yazmış "Burada çıplak yüzülebilir" diye.

Ne yazık ki Türkler bu konuda ürkek. Bu yüzden Naturel Plaj’a (adı bu) daha çok yabancılar geliyor. Yani Almanlar, Hollandalılar...

Türkiye’yi temsilen ben çıplak yüzdüm, mutluyum, gururluyum.

Başım göğe mi erdi? Yoo, ama gündüz gözüyle hiç çıplak yüzmemiştim. Güzel oldu, afiyet olsun...

Select’in tek eksiği eğlencesi. Mesela biz oradayken ay tutulması vardı.

Ay tutulmasını izlemek için sahile indik. Gece 12’de kapandı sahildeki bar. Oysa şahane bir ay tutulması partisi yapabilirlerdi.

Bu arada Select’in dış görünüşündeki "soğuk" mizanpaja aldanmayın.

İç dekorasyonu yenilenmiş, gayet başarılı.

Zaten Select’in koyları arasında gidip gelmekten bir süre sonra her şeyi unutuyorsunuz. Leonardo Di Caprio’lu meşhur "Beach" filminde gibi hissediyorsunuz kendinizi. Hemen otelin karşısındaki Tavşan Adası ve yoğun/çeşitli bitki örtülemesinden dolayı özellikle...
Yazarın Tüm Yazıları