Soul Kitchen karın doyurur mu

Fatih Akın’ın son filmi Soul Kitchen çok ama çok mutlu bir film.

Eğer bir “Duvara Karşı” ya da “Yaşamın Kıyısında” gibi damardan, sersemletici bir film bekliyorsanız, hayalkırıklığınız tsunami yüksekliğinde olabilir.
O zaman sizi şöyle alalım, bu Soul Kitchen sizi asla DOYURMAZ.
Ama yok, “Fatih Akın’ın komediye yaklaşan muhallebi kıvamındaki filmlerini de seviyorum, karışma sen” diyorsanız (mesela Kısa ve Acısız, mesela Solino, mesela Temmuzda gibi gibi), “Soul Kitchen” sizi DOYURABİLİR.
Ama uyarayım, yine de öncekiler kadar değil. Neden?
Aslında filmde her şey var. Un, şeker, yağ... Yani aşk, macera, bohem bir restoran, arkadaşlık/kardeşlik, iyi adam/kötü adam... Hatta bel fıtığı! (Bel problemi olanlar filmi daha çok sevecek.)
Ama ı-ıh, bir çay kaşığı katılan ruh yeterli olmamış, bir sürahi filan konmalıymış. Çok karikatür her şey. Çok gençlik dizisi...
Filmin müzikleri, yemekli kalabalık sahnelerindeki enerjisi ise karın DOYURUR.
Ona laf yok. ınsan Soul Kitchen’dan çıkınca afrodizyaklı bir tatlı yemek, bir rock grubunu canlı dinlemek, Yunan ezgileriyle dans etmek ve sevişmek istiyor!
Gel gör ki şöyle alt alta koyup topladığında, bu en sıradan Fatih Akın filmlerinden biri.
Gülmedim, gülümsedim. Çok bayılmadım, ama zaman zaman eğlendim.
Kısacası karnım tam doymadı Soul Kitchen’dan çıktığımda.

Soul Kitchen’ın partisi doyurucu muydu

Bakın o doyurdu!
Hem de nasıl! Parti neredeydi? Babylon’da...
Kanyon’daki film galasından çıkar çıkmaz soluğu Babylon’da aldık.
Önce ortalık sakindi. Henüz müzik başlamamıştı.
Derken Locomondo adlı Yunan grup çıktı sahneye.
Kısa sürede Babylon’daki kalabalığı ateşlediler.
Ska çalarak herkesin tepinmesine yol açtılar.
Yıllar öncesini hatırlattı bana Locomondo.
Hani Athena grubu (ne yapıyor Athena’cılar hakikaten?) Harbiye’de bir kulüpte çıkardı, neydi o kulübün adı?
Hah tamam, hatırladım: Captain Hook.
ışte orada, gecelerden bir gece şahane bir ska eğlencesi yaşamıştım Athena sayesinde. Müthiş enerjik...
Locomondo da Babylon’daki Soul Kitchen partisinde öyle takıldı.
Sahnenin hemen önünde Fatih Akın ve filmin başrol oyuncusu Adam Bousdoukos zıp zıp zıplayıp durdular gece boyunca.

Nişantaşı’ndaki pavyonvari ışıklandırma

Nişantaşı günlerdir ışıldı ışıldı. Dün de (evet artık gerinmeyin, atın şu yılbaşı gecesi yorgunluğunu üzerinizden) doruk yaptı bu ışıklandırma.
Lakin ışıklandırmayı yapan markaların son derece zevksiz olduğunu söylemem gerek.
Mesela Eti’nin Abdi ıpekçi boyunca yaptığı ışıklandırma çok sıradan.
Ya Filli Boya’nın noel ağacına ne buyurursunuz?
Boya kutularını asmışlar çam ağacına, şaka gibi!
Peki Binboa’nın Noel Baba arabası? Kötü, kötü, kötü...
Madem belediye bu markalardan tomarla para alıp sokakları ışıklandırmalarına izin veriyor. O zaman lütfen markalara “yaratıcılık” şartı da koşsun!
Böyle basit, berbat, pavyon gibi karmakarışık ışıklandırmaları hak etmiyor Nişantaşı. Bir bütünlük olması gerekiyor. Bir estetik.
Amaç sadece markaların reklam yapmasına olanak tanımak olmamalı...

Yeni yılın ilk günü notları

* ERTUĞRUL ÖZKÖK... Gençlere yol açan, destekleyen, “çeşitliliğe” önem veren yayın yönetmenimiz görevinden ayrıldı.
Ama yazıları elbette devam ediyor. Hep olduğu gibi tiryakisiyiz.
Acaba diyorum, ilerleyen günlerdeki geniş zamanlarında “ıstanbul alacakaranlığına” doğru uzun bir gece turu yapmak ister miydi Özkök?
Kafeler, barlar, kulüpler... Biraz Cihangir, biraz Nişantaşı, biraz Bebek, biraz Beyoğlu... Onunla gece turu yapmak eminim çok farklı bir deneyim olurdu.
O halde: Bu “alaca kutu” her daim rehberliğe hazır.
* NEJAT İŞLER... Zaman zaman bana da “arızayı oynuyor” gibi geliyordu.
Ama yok, arızalığında sahici Nejat ışler. En son Kapalıçarşı dizisinden ayrılmasıyla ilgili bir sürü şey söylendi, halen de söyleniyor.
Söylenenlerin umrunda olduğunu da zannetmiyorum.
Ama bence onun dizi yerine daha çok sinema ve tiyatro yapması lazım.
Evet tiyatro! Mesela Dot’un kışkırtıcı oyunlarından birinde onu görmek şahane olabilirdi.
* ALARA UZAN... şu günlerde en çok merak ettiğim insanlardan biri.
Boşanmak için açtığı dava, dava dilekçesindeki “Cem Uzan içiyor ve beni dövüyordu” iddiası, evindeki eşyaların bir anda boşaltılması.
Of of yani, ne fırtınalar kopuyor hayatında Alara Uzan’ın, öyle böyle değil.
Tam filmlik, tam dizilik, tammm röportajlık!
Yazarın Tüm Yazıları