Paylaş
İstanbul’daki sosyal hayatın can damarı kadın arkadaş grupları...
Çünkü en çok onlar geziyor, dolayısıyla sosyal hayat ekonomisinin baş kahramanı onlar.
Eskiden ‘öğleden sonra kadınları’ vardı.
Yani saat 14.00 ile 17.00 arası bir araya gelip yemek yiyen ve kendi aralarında çeşitli kutlamalar yapan kadınlar.
O trend eskidi. Artık kadınlar akşam ya da akşamüstü buluşmaları yapıyorlar.
Buluşma nedeni olarak illa ki bir küçük kutlama kırıntısı bulunuyor elbet:
- Aylin’in sarı saçlarına vedası.
- Gizem’in yeni yaptırdığı estetiği.
- Melis’in bin beş yüzüncü kez kutlanan doğum günü.
- Feraye’nin bir haftada verdiği beş kilo.
Gibi gibi... Say say bitmez. Hayata dair her bir detay kutlama sebebi olunca kadın arkadaş grupları bazen ayda üç-dört kez bir araya gelip dışarıda yemek yiyorlar.
Misal: Çarşamba gecesi yine hangi popüler mekana gitsem, masaların çoğunda kadın arkadaş grupları vardı.
Bu trend işletmecilerin de gözünden kaçmıyor tabii.
Geçenlerde konuştuğum bir işletmeci halinden memnundu:
“Kadın arkadaş grupları yenilikleri çok sıkı takip ediyor. Menüye yeni bir şey koyduğumuzda anında denemek istiyorlar. Bu bizi de motive ediyor.
Erkekler öyle değil. Onlar hep aynı şeyi yiyorlar! Ayrıca erkek erkeğe yemeğe çıkma adeti bizde yok. Ancak iş yemeği olursa... Ama iş yemekleri de eskisi gibi değil, azaldı.”
Durum böyle. Mekanlardaki ‘amazon’ etkisi tam gaz yani.
Dijital dünyanın ev sahibi ve kiracıları
Bayağı delirdim.
Artık en ufak boş zamanım olduğunda Airbnb’ye girip farklı şehirlerdeki evlere göz atıyorum. Laf olsun diye.
Öncelikle evlere göz gezdirmek şahane.
Bazı evler öyle güzel oluyor ki, dekorasyon dergisinden fırlamış gibi.
O şehre gidip ‘oralıymış’ gibi yaşama duygusu zaten nefis.
En son Buenos Aires’te arkadaşlarla kiraladığımız evde bunun tadını uzun uzun alınca şimdi gözümü daha yükseklere diktim:
1 ay neden başka bir şehirde kalınmasın? Hatta coş, iki ay?
Hem süre uzayınca ev sahipleri indirim de yapmaya başlıyor.
Benim gibi Airbnb müdavimi olan Melike Karakartal’a geçenlerde sordum, “Ev seçerken sen nelere dikkat ediyorsun?” diye.
Meğer o direkt ev sahibinin profiline bakıyormuş.
Benim en son aklıma gelen şey! Bazen profili okumuyorum bile.
Direkt evin dekorasyonuna bakıyorum!
Melike diyor ki: “Ev sahiplerinin profillerinden aslında yaşayacağın deneyim aşağı yukarı belli oluyor. Bir de Airbnb iyi ev sahiplerine ‘superhost’ payesi veriyor. Dolayısıyla onlardan seçmek kötü sürprizleri engelliyor. Benim Los Angeles’ta odasını tuttuğum evin sahibi ile sonrasında arkadaş olduk mesela. Ona yemek yapıyorum, taze fasulye filan! Kadını Türk yemeklerine bayılır hale getirdim. O da beni gezdiriyor. Ver elini Palos Verdes, Hermosa Beach.”
Eh, her ev sahibi Melike’ninki kadar tatlı değil tabii.
Misal: Bir kere New York’ta kiraladığım evin sahibi o kadar takıntılıydı ki, “Şunu kullanmayın, burayı ellemeyin” diye bin tane madde söylemişti eve girerken, içim bayılmıştı. Evi de hiç fotoğraflardaki gibi değildi üstelik. Emlakçı mantığıyla evi geniş ve aydınlık gösteren fotoğraflar kullanmıştı. Hain.
Neyse, yine de ev bakmaya devam.
Kalbim şu sıra başka şehirlerde sürekli...
Paylaş