Paylaş
Amsterdam’ın göbeğinde Bungehuis adlı binanın içine konuşlanmış yeni Soho House’a girer girmez fark ettiğim ilk şey: Tüm çalışanların telaş içinde oradan oraya koşturması, bazı yerlerde mobilyaların tam yerleşmemiş oluşu, hatta kimi katlarda inşaat işçilerinin ölçü almaya devam etmesi...
Ama buna rağmen çalışanların cool bir şekilde gelen misafirlere “Hoş geldin” deyip uzun uzun sohbet edebilmesi...
Hiç şaşırmıyorum, çünkü Soho House’un açılışları genelde böyle oluyor.
Daha önce Londra’daki The Ned’in açılışında da benzer bir durum vardı.
Bina tam olarak bitmemişti ama büyük bir parti ve heyecanla The Ned’i açmışlardı.
Aslında bu “tam bitmeden” yapılan
açılışlarla Soho House’cuların kendi topluluklarına bile isteye yaşatmak istedikleri başka bir duygu (aynı zamanda bir pazarlama stratejisi) var gibi geliyor bana:
“Biz bir aileyiz; o yüzden eksiklerimizle, bitmemiş halimizle kendimizi ortaya koyuyoruz”.
AMSTERDAMLILARIN ŞAŞIRDIĞI ŞEY
Soho House Amsterdam’ın davetlisi olarak -İngiliz, Amerikan, İspanyol ve Türk medyasıyla beraber- geldiğim açılış partisi gecesinde de bu “aile” hissiyatı devam ediyor.
Hiç tanımadığım birisi gelip “Her şey yolunda mı?” diyor mesela.
Ya da “Aç mısın?”
Ben de şuursuzum ya, “Daha önce tanıştık mı acaba?” diye düşünekalıyorum bu sorular karşısında...
Derken, akşamüstü havuz başında sakin sakin başlayan ve canlı müzik grubunun aniden havuza atlamasıyla beraber hareketlenen parti bir noktadan sonra aşağıdaki kulübe taşınıyor.
Daha doğrusu herkes birbirini aşağıya yönlendiriyor, “Hadi sensiz olmaz” kıvamında.
O kadar çok insan var ki (yaklaşık bin davetli), bazı insanlar fitness salonuna dahi taşıyor.
Kelis’in sahne almasıyla birlikte ortam iyice hareketleniyor.
Ayaküstü tanışılan Amsterdamlıların şaşırdıkları ilk şeylerden biri ise şu:
Kendi şehirlerinden üç yıl önce İstanbul’da bir Soho House’un açılması...
“HEY NICK, NABER?”
Parti boyunca
davetlileriyle konuşan Soho House’un kurucu ve yaratıcısı Nick Jones ise her zamanki gibi:
Bir jean bir mavi tişörtüyle rahat ve gayet ‘ulaşılabilir’.
Normalde onun pozisyonundaki biri istese böyle olmayabilirdi ama Jones her daim “Hey Nick naber?” mesafesinde.
GURUR VERİCİ
Amsterdam’la beraber dünya üzerinde 20 kulübe ulaşmış Soho House.
Parti öncesinde konuştuğum yöneticilerden biri pek yakında Paris ve Mumbai kulüplerini açacaklarını söylüyor.
Bu arada bizim için gurur verici şeylerden biri de şu:
O yöneticilerden biri Türk, Umut Şengün.
Avrupa’daki tüm kulüplerin pazarlama direktörü.
360 DERECE SEYİR
Peki Soho House Amsterdam nasıl?
Bina yapısı olarak biraz Soho House Berlin’i anımsatıyor.
Geçmişte üniversite binası olarak kullanıldığı için özellikle merdivenlerden inip çıkarken sanki üniversite kantinine iniyormuşsunuz gibi bir hava da hâlâ mevcut.
Ama ben hâlâ İstanbul’daki Soho House binasının daha çarpıcı bir atmosfere sahip oduğunu düşünüyorum...
Amsterdam’daki kulübün teras katı ise elbette en güzeli.
Ortasında bir avlu bulunan terastan Amsterdam’ı 360 derece seyreylemek mümkün.
Kulübün klasik restoranı Cecconi’s ise henüz açılmamış. Eylülde kapılarını açacakmış...
Paylaş