Sinan Çetin iki çay söyle, anlatırım...

Raflarda tozlanmak üzereyken yedi yıl sonra gösterime giren Sinan Çetin’in Romantik’ini önceki gece film izlenecek en son yerde, Akatlar’daki MKM’de izledim.

Çünkü salon kocaman, ama perde ne hikmetse küçük burada. Ayrıca koltuklar rahatsız.

Tüm bu handikap çukurlarına film öncesi bir de Melike Öcalan işkencesi eklendi.

En cırcırböceği ses tonuyla bağıra çağıra anons yaptı bayan Öcalan. Onca uyarıya rağmen de bağırmaya devam etti. Kötü bir Şebnem Dönmez kopyasıydı nitekim. Neyse, filme geçelim.

Ya da durun geçmeyelim.

Şunu da söylemeden olmaz: Apar topar sahneye çıkarıldığı fena halde belli olan Nil Karaibrahimgil’in söylediği şarkı(cık) da çok gereksizdi.

Çünkü Nil yakın arkadaşı SÇ’ye, Özcan Deniz’in Atlas yavruya yazdığı tondan bir güzelleme döşenmiş şarkısında:

"Sinan Çetin ben seni anladım, senaryomu tamamladım / Sinan Çetin iki çay söyle anlatırım"...

Böyle çok fena başlangıçlarla geçince ana yemeğe, filme yani, ilk 15 dakika filan acayip sıkıldım.

O klip gibi sahnelerden, habire uçuşturulan (atmosfer olsun diye) sonbahar yapraklarından...

Ayrıca filmin başında Yasemin Kozanoğlu hiç konuşmayınca şöyle bir dedikodu da yürümedi değil salonda: "Galiba ses tonundan dolayı Sinan Çetin kızı konuşturmayacak filmin sonuna kadar."

Ama beklenen olmadı, Yasemin konuştu. Hatta ilerleyen karelerde ses önyargısını bile kırdı oyunculuğuyla.

Ve Teoman...

Filmin esas starı oymuş meğer.

Bir tür, "yetenekli bay Ripley" havasındaydı.

Gizemli, soğuk ve psikopat. Bu arada genlerinden ötürü galiba, Teoman neredeyse hiç değişmemiş. Yedi yıl önceki halini korumuş.

Film nasıldı mevzusuna, "Sinan Çetin iki kapuçino söyle anlatırım" diye kötü bir yanıt veresim var aslında.

Özetle: Eski Türk filmlerine yapılan göndermeler, gerçek o mudur yoksa bu mudur karmaşası ve sonlara doğru artan gerilimiyle eli yüzü düzgün bir filmdi. Aslında.

O 1960’lar Amerikan ailesi özentisi mutluluk tablosu sahneleri hariç...

Pamela’nın Veda Busesi şahane

Filmde Esin Moralıoğlu şarkıcıyı oynuyor. Ama olmasa da olurmuş.

Hiçbir fonksiyonu yok öyküde. Belki de tek fonksiyonu, Pamela’nın şahane yorumladığı "Veda Busesi" şarkısını söylemek. Daha doğrusu ağzını oynatmak... Cidden Pamela nefis söylemiş bu klasik şarkıyı, en kısa zamanda patlayacaktır emin olunuz.

Ve Hande Yener, Madonna şarkısı söyledi

Bir çarşamba macerası daha: Hande Yener Cahide’de sahne aldı. İki yabancı dansçıyla beraber.

O dansçıları acilen memleketlerine geri göndersin Hande. Çok ruhsuzlardı... Cahide’nin modern dans eğitimi görmüş iki dansçısı var, onlar bile daha iyi dans edebilirdi.

Ve beklenen sürpriz: Hande Yener apaçık öykündüğü Madonna’nın bir şarkısını da (Jump) söyledi o gece.

Eski şarkılarını sıkılarak okuduğu halde Madonna’nın şarkısını çok iyi yorumladı.

Tabii Cahide kitlesinin beklentisi bu değildi.

Onlar acilen coşmak istiyorlardı.

Hande ise daha cool olmak, daha farklı şarkılar söylemek, hatta sahne büyük olsa ve yanında iyi dansçılar olsa koca bir şov yapmak (ya da bana öyle geldi, bilemem).

O yüzden dinleyiciyle kimyalar uyuşmadı gibi. Nitekim "Ağrı Dağı’nın Eteğinde" remiksi çalınınca (eller havaya) şenlendi ortam.

Maalesef.

Deniz Akkaya protestosu

Cahide çıkışı magazin muhabiri arkadaşlarla ayaküstü laflarken, Deniz Akkaya sessiz sedasız arabasına atladı. Ve kimse kamerasını açıp çekmedi.

"Hayret, niye çekmiyorsunuz? Deniz çıktı" deyince durumu Kanal D’den Deniz Altuntaş özetledi. Meğer Deniz’le hepsinin arası limoniymiş, bir süre böyle "çekmeyerek" protesto edeceklermiş.
Yazarın Tüm Yazıları